REKLAMI GEÇ

MUZ MU HUZUR MU?

26 Şubat 2018 Pazartesi

İnsanlık binlerce yıldır savaşıyor, aynı insanlığın en çok istediği ise huzur. Peki, insan neden huzur ister? Bizzat kendisi huzuru yok eder de ondan.

Dünyada barış ve huzur istiyorsanız, onu ilk önce kendi kalbinizde yaratmalısınız.
OSHO

Budistler temel olarak “aydınlanma”nın peşindedir. Budistlere göre aydınlanma: Arzu ve isteklerden arınabilmek, böylece arzu ve isteklerin verdiği acılardan kurtulmaktır. Budist öğretisi: iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış değerlendirmelerini dışlayarak, bir şey neyse ve nasılsa öyledir; onu iyi-kötü, güzel-çirkin olarak değerlendiren insan ve yarattığı kültürdür, bundan kurtulmadıkça insan aydınlanamaz, der.

Huzur, sevgi ve nefretin ötesindeki alemin adıdır.
TEVFİK FİKRET

Hiç durmadan isteriz, bıkmadan usanmadan isteriz. Bunu da, şunu da alayım; o da, bu da, şu da benim olsun. Bir şeyleri alınca ele geçirince yenilerini isteriz, onları elde edince yine yenilerini isteriz. Bu öyle bir hastalığa dönüşür ki bir dolap elbiseye bakarken giyecek bir şeyim yok deriz.

Neredeyse gece gündüz çalışıp bir şeyim yok diyeceğimiz şeyleri alırız. Devamlı istek, istek gerçekleşmezse çatışma. Kendimizle, anamızla, çocuğumuzla, arkadaşımızla; artık kim denk gelirse onunla çatışma. Devamlı bir aç gözlülük, devamlı bir huzursuzluk hali… Koparılacak muz hiç bitmez.
Bu anlayışımız öylesine yerleşir ki beynimize, artık eşyalardan insanlara döner doyumsuzluk. Üç arkadaş yetmez, beş; beş yetmez yedi; yedi yetmez on. Aynen tişörtleri bir kenara attığımız gibi insanları da bir kenara atmaya (Her zaman bahanelerimiz, eleştirilerimiz hazırdır ve eleştirilerimizin hiç biri ama bir kelimesi bile kendimizle ilgili değildir) hep yenilerini aramaya koyuluruz. Arayışımız, bulmalarımız hiç bitmez, devamlı arayış, devamlı çaba bitmez tükenmez bir huzursuzluk.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de “antidepresan” kullanımı inanılmaz boyutlara ulaşmıştır.

Günlük yaşamın içinde kendimizin esiri olduk, ne kadar değersiz şey varsa onlar adına tüm özgürlüklerimizden vazgeçtik, yerine bunalımlar koyduk. Gelsin antidepresanlar…

Bu konuları ele alan doğru, tutarlı, mantıklı açıklamaları hemen hepimiz onaylıyor ve “haklısın, haklı, haklılar” diyoruz. Ancak doğru bulunanla ilgili tek bir adım bile atmaktan kaçıyoruz.

Peki, biz ne yapacağız, nasıl edeceğiz de aklımızı özgür, yüreğimizi huzurlu kılacağız?

Eğitimle, insanı önemseyen, insana değer veren, insani değerleri öncelleyen eğitimle.

Bir işimiz olsun diye, çok başarılı olayım diye, çok para kazanayım diye okumak yerine bir yüreğim olsun diye okuyacağız.

“Eğitim özgüven getirir. Özgüven umut verir. Ve umut da huzur sağlar.
KONFÜÇYÜS

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı