REKLAMI GEÇ

4 AĞUSTOS ŞEHİDİ ENVER

3 Ağustos 2017 Perşembe

1699 Karlofça Anlaşması ile başlayarak 200 yıl süren Osmanlı’nın gerilemesi 33 yıl süren II. Abdülhamit döneminde İslamcılık fikrinin çare olamaması, bilimden uzaklaşılması ve tek adamın hataları ve baskıları sonucunda 20. yüzyılın başlarında çöküş dönemine giren cihan imparatorluğu parçalanırken Türk milleti en acı dönemlerinden birini yaşıyordu.

Karanlık gecelerde parlayan yıldızlar gibi Osmanlı can çekişirken yüce Allah’ın inayetiyle Türk Milletini bu karanlık günleri aydınlatacak iki adam doğdu. 22 Kasım 1881 tarihinde İstanbul’da Enver Paşa ve 19 Mayıs 1881 tarihinde Selanik’te Mustafa Kemal Paşa. Bu iki yiğit Türk evladı Türk milletinin makus kaderinin değişmesi için Manastır başta olmak üzere harp okulunda aynı sınıflarda aynı eğitimlerden geçmiş, ikisi de ölümlerden dönmüş, idam ile yargılanmış, vatan sevgisinin ve Türk milliyetçiliği ülküsünün öncüleri olmuştur. İkisi de askerlik mesleğini çok iyi biliyor ve ölümüne seviyordu. Enver Paşa büyük ideali Turan yani Türk Birliği uğruna şehit olmuş, Mustafa Kemal Paşa Türkiye Cumhuriyeti için Gazi olmuş ve sonunda ikisi de vatanları için hizmet ederken ebediyete göçmüştür. İsmet İnönü’nün anlattığına göre; Enver Paşa Semerkand, Tiflis, Batum, Mustafa Kemal Paşa ise Erzurum, Ankara, Sakarya illerini kutsal topraklar olarak benimsemiştir.

Türk ordusunun çok iyi yetişmiş, her ikisi de Almanca, Fransızca ve Arapça bilen bu iki güzide subayı Osmanlı’nın çöküşünü durdurmak için canları pahasına çalışmış ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda tarihten silinmeyecek son Türk destanını yazmışlardır.

Yazımızın amacı ülkemizde sıkça görülen bir hataya düşmeden, tarihimizin birbirinden değerli bütün mümtaz şahsiyetlerinin birbiriyle kıyaslanamayacağının bilincinde olarak önyargılardan, varsayımlardan ve keşkelerden ayrıştırılmış bir değerlendirme ile geçmişteki büyüklerimize sevgi ve vefa görevimizi yerine getirmektir. Yani Enver Paşa ile Mustafa Kemal Paşa karşılaştırılamaz değerlerimizdir.

1902 yılında Harp Akademisini bitiren Enver Makedonya’da bulunan III. Orduya atandı.

1907 yılında Balkanlar karıştı. 25 Yaşında Binbaşı olan Enver Rum, Bulgar, Sırp çetecilere karşı eşkıya takibi yapmakla görevlendirilmiştir.

1906 Mayıs’ında gizli “Vatan ve Hürriyet” cemiyetine katıldı.

1907’de İttihat ve Terakki’ye girdi.

1908’in 10 Temmuz’unda İstanbul’da Abdülhamit’e karşı meşrutiyet ilan edilince tek başına Makedonya’nın Köprülü kazasında Meşrutiyeti ilan etti.

1909 yılında Berlin Ataşemiliteri oldu.

31 Mart 1909 olayında II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesinden sonra çıkan olayları bastırmak üzere harekat ordusuna katıldı.

1911 yılında İtalyanlar, Trablusgarb’ı (Libya) işgal eder. Berlin ataşemiliteri olan Enver Bey, Mustafa Kemal ve arkadaşları ile Trablus’a hareket eder.

İtalyanlara karşı adeta gerilla savaşı yapar. İslam dünyasının teveccühünü kazanır.

1913 yılında 2. Balkan Harbinde Yarbay Enver bir süvari tugayı ile ileri atılarak kahramanca savaşır ve işgal edilen Edirne’yi Bulgarlardan geri alarak Edirne Fatihi Enver ünvanını alır.

Mart 1914’te II. Abdülhamit’in ve Vahdettin’in tahta geçmeden önce 1909’da ölen kardeşi şehzade Süleyman efendinin kızı Naciye Sultan’la evlendi.

1914 yılında Osmanlı İmparatorluğunu paylaşmak üzere başlatılan 1. Dünya Savaşı’na katılmamız artık kaçınılmazdı. Orduyu alaylı paşaları emekliye sevk ederek Harp Akademisi mezunu subaylar ile gençleştirdi ve büyük savaşa hazır hale getirdi. Harbiye nazırı Enver’in savaşa İngilizler ile birlikte girme teklifi Londra’da reddedilince, Almanların yanında girmek zorunda kaldık. Savaşa girmemek ise baştan teslim olmaktı. Böyle bir korkaklık hiçbir Türk subayına yakışmadığı için harbiye nazırı ve Başkomutan vekili Enver Paşa’nın karakterine tersti. Savaş başlar başlamaz Ruslara karşı Doğu Cephesi Komutanlığı’nı üstlendi. Ocak 1915’de Türk birlikleri maalesef Sarıkamış’ta büyük bir bozguna uğradı, savaş boyunca başka hiçbir cephede komutanlık üstlenmedi. Başkomutan vekili olarak orduyu yönetti ve Mustafa Kemal Paşayı Çanakkale’ye sonra da Veliaht Vahdettin’e Almanya seyahatine eşlik edecek yaver olarak katılmasını önerdi. Bu seyahat boyunca Atatürk’ün zekasını ve fikirlerini tanıması, Vahdettin’in ileride onu kurtuluş savaşını başlatmak üzere Anadolu’ya gitmek üzere görevlendirmesinde etkin olmuştur.

1918 yılında Mondros mütarekesi ile İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar İstanbul’u işgal ettiklerinde savaşı kaybeden Başkomutan olarak Enver Paşa’yı tutuklamak istemeleri üzerine Berlin’e gitti. İstanbul’daki yalısı Fransız karargahı oldu. Mustafa Kemal Paşa Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nı başlattığında onun batı cephesine yüklenirse bu savaşı kazanacağını biliyordu.

Ayrıca Mustafa Kemal Paşa ona milli mücadelede ihtiyaç olmadığını söylüyordu. Bu nedenle doğu cephesinde Ruslar her ne pahasına olursa olsun tutulmalı, Mustafa Kemal’in sırtını korumalıydı. Ayrıca Türkiye’ye destek olabilecek Doğu Türklüğünü harekete geçirmeli teşkilatlandırmalı, Doğu Türkiye’yi kurmalı, sonra da iki Türkiye birleşip “Büyük Türk Birliği” kurulmalıydı.

Naciye Sultan ile evlendiği için İslam Halifesinin damadı ve Osmanlı Ordularının başkomutanı olarak Türkistan’ın bağımsızlığı uğruna savaşmak ve Batı ve Doğu Türklüğü ile köprü kurmak lazım geldiğine inanıyordu.

Enver Paşa Berlin’den Moskova’ya oradan Batum’a geçer. Burada Türkiye Şuraları Partisi’ni kurar. Tiflis üzerinden Bakü’ye buradan Türkmenistan’a ulaşır.18 Ekim 1921’de Buhara’ya geldiğinde “Yaşasın Turan, Yaşasın İslam, Yaşasın Türklük, Yaşasın Enver Paşa!” sedalarıyla karşılanır.

Bir yıl boyunca Orta Asya Türklerinden kurduğu orduyla Ruslara büyük kayıplar verdirir ve Atatürk’ü Doğu cephesinden rahatlatır. 1917 Komünist devrimiyle güçlenen Bolşevik ordusu Türkistan ve Afganistan’ı ele geçirmek ve hızla sıcak denizlere inmeyi istiyordu. Enver Paşa’nın 30 bin kişilik ordusu bu amacın önünde büyük engel teşkil ediyordu ve bir an önce imha edilmeliydi.

Ancak bu askeri dehayı normal şartlarda ele geçirmek mümkün değildi. Bunun üzerine casuslar vasıtasıyla bir tuzak kurulmalıydı. 4 Ağustos 1922 Kurban bayramının ikinci günü Müslümanların bu kutsal günü evlerinde geçirmeleri için askere izin verildi. Bunu öğrenen Ruslar saldırıya geçti. Enver’in gizli karargahının bulunduğu köyü sardılar. Enver Paşa durumun vehametini görerek adamlarına, kendisinin dağlara kaçıncaya kadar onları oyalamasını söyleyerek 50 adamıyla köyün diğer ucuna doğru at sürmeye başladı. Ancak burayı saran Kızıl Ordu birliği onları makinalı tüfeklerle taradı. Buhara’da Çeğen tepesi denilen bu mevkide kıyasıya bir çatışma başladı. Enver kurşunları bitince elinde kılıcıyla ölüm kusan mitralyöze karşı vuruluncaya kadar bir kurt gibi savaştı. Yediği onlarca mermiye rağmen ölene kadar atı üzerinde düşmeden kaldığı biliniyor. Kurşunlar sustuğunda sadece iki adamı kaçabildi. Ruslar ellerindeki palalarla Türk askerlerinin tamamının ve Enver’in boğazını kesti. Başsız bedeninin yanında küçük bir Kur’an bulundu. Cansız vücudu 42 yaşında şehit olduğu yere defnedildi.

Enver Paşa kuşkusuz İttihat ve Terakki’nin en ünlü liderlerindendir. Ancak her fani gibi sonu gelen Osmanlı Devletini gereksiz yere I. Dünya savaşına sokmakla suçlanması mesnetsizdir. Yukarıda da açıklandığı gibi tek amacı Turan devleti kurarak doğu Türklüğünün desteği ile Osmanlı’yı yeniden ayağa kaldırmak isteyen büyük bir asker ve devlet adamıdır ve Osmanlı’nın son beş yılına damga vurmuş, Enveriye alfabesi, Enveriye kalpağı, Enveriye bıyığı, Enver adı moda olmuştur. Adı bundan dolayı yıllarca Türk Cumhuriyetlerinde sevgiyle anıldı ve Orta Asya’da milyonlarca Türk çocuğuna verildi. Yıllar sonra Naşı şehit olduğu gün olan 4 Ağustos 1996’da İstanbul Abideyi Hürriyet mezarlığına yapılan anıt mezara nakledildi. Şimdi Büyük Türk Birliğinin kurulacağı günü gözlüyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı