REKLAMI GEÇ

ALMANYA SEÇİMLERİ VE KANDIRILAN TÜRKLER

28 Eylül 2017 Perşembe

Yaklaşık 3,5 Milyon Türk’ün yaşadığı Almanya 25 Eylül 2017 Pazar günü parlamento seçimlerini yaptı. Seçimden sürpriz sonuçlar çıkmış olsa da Teflon lakaplı Angela Merkel başbakanlık koltuğunda oturmaya devam edecek. Seçimlerde toplam 61 milyon 500 bin seçmen arasında fazla etkisi olmayan 1 milyon 250 bin Türk kökenli seçmen de oy kullanma hakkına sahipti. Ancak tahmin edildiği gibi Türk seçmenler arasında katılım % 70 civarlarında kaldı. Buna göre yaklaşık 900 bin Türk seçmen sandığa gitti. Sonuçlara ve çıkarılan Türk Milletvekili sayılarına bakıldığında, siyasi eğilim ve tercihlerinde Türk seçmenlerin alışkanlıklarından ve eski partilerinden pek fazla taviz vermedikleri görülüyor. Bu seçimlerde 14 Türk kökenli aday milletvekili olarak Federal Meclise (Bundestag) girmeye hak kazandı. Bunlardan 6’sı SPD’den, 5’i Yeşiller Partisi’nden ve 3’ü Sol Parti’den seçildi. Önceki dönem Hristiyan Birlik Partileri bünyesinde görev alan Cemile Giousouf (CDU) ise tekrar seçilemedi. Oy oranlarına bakıldığında bu partilere oy verilmemesi konusunda Türkiye’den yapılan üst düzey açıklama ve telkinlerden Türk kökenli seçmen etkilenmemiş olsa da Alman seçmenler oldukça etkilenmiş gözüküyor. Bu söylemlerin etkisiyle Merkel’in partisinden % 8,5-9 oranında oy ırkçı partiye kaydı ve 2. Dünya savaşından bu yana Almanya seçimlerinde ilk defa % 12,6 oy alan AfD 94 milletvekili çıkararak 3. Büyük parti olarak meclise girmiş oldu. Sürekli göçmenlere karşı ırkçı ve populist söylemleri ile öne çıkan partinin ilk kez Federal Meclis’te temsil edilecek olması, koalisyonda yer almasa da komisyonlarda yer alması birçok şeyi değiştirecek gibi gözüküyor.

Buna bağlı olarak AfD’nin baskısıyla Türkiye ile Almanya arasındaki gerilim her geçen gün daha keskinleşecektir. Son bir yılda Almanya ile yaşanan krizlere bu sefer ekonomik yaptırımlar eklenecektir. Bu bağlamda Almanya ile Türkiye arasındaki ticarete sınırlamalar gelebilir. Almanya Avrupa Birliğinde en fazla sözü geçen ülke. Avrupa Birliği ile her türlü ilişkiyi askıya almaları bu sonuçlardan sonra neredeyse kesin denilebilir. Bu öneriyi desteklemeyen Avrupa ülkesi de zaten yok denecek kadar az.

Türkiye AB ülkeleri ve Almanya ile olan ilişkilerini olumlu yönde geliştirmek üzere bir çözüm bulamaz ise, gelecek Batı Avrupa Türkleri için pek de iç açıcı gözükmüyor. Halbuki daha 1-1,5 yıl öncesine kadar vizesiz dolaşımdan söz ediliyordu. Türkiye’den ithal edilecek damat ve gelinler, 200 kelime Almaca öğrenip sınava katılarak A1 belgesi almak zorunda kalmadan Aile birleşimi yoluyla oturma izni alacak ve hemen Avrupa’nın yolunu tutacaktı. Buna inanıp başladıkları ve parasını ödedikleri Almanca kursunu yarıda bırakanlar bile oldu. Gerçi yaklaşık 60 yıldan beri sürekli kandırılan Batı Avrupa Türkleri buna ihtimal vermiyorlardı, ama yine de vizesiz Avrupa’yı dolaşmanın hayali bile güzeldi. Olumlu gidişat referandum sırasında Türkiye ile Avrupa arasında meydana gelen tartışmalar ve gerginlikler ile birden bire değişti. Gaza gelen bir çok Batı Avrupa Türk’ünün yasalara karşı gelmekten sabıka kayıtlarındaki sicili bozuldu. Adrese dayalı ikamet sistemi üzerinden Türklerin oturdukları evlerin büyüklüğü ve yeterliliği kontrol edildi. Kira yardımı ve sosyal yardım alanların durumları gözden geçirilmeye başlandı. Sicil bozukluğu nedeniyle işten atılanlar oldu. Biz Türkiye’den sadece üzüntü ile bakıyoruz, fakat olan bitenden Avrupa’da yaşayan insanların huzurlarının kaçtığı ve rahatsız oldukları da bir gerçek. Gurbetteki insanımıza sahip çıkılacak yerde durduk yerde kötülük yapılmış oldu. Halbuki Batı Avrupa Türklerinin ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel, sportif ve teknik donanımları uygun bir strateji ile Türkiye için lobi çalışmalarında ve Avrupa ile ilişkilerimizin gelişmesinde bir fırsattı. Fakat bu kaynaklar doğru kullanılmak yerine, gerginlik insanımızın milli ve dini duyguları istismar edilerek körüklenmeye devam ediyor. Bunun için zemin ve mekanlar zaten hazır. Avrupa’da binbir güçlükle inşa edilen ve sayıları yaklaşık 2500’ü bulan camiler üzerinden insanlar son yıllarda Türkiye’deki kısır siyasetin içine sokularak verimsiz hale getirildi. Birçok caminin kuruluşunda bizzat emeği bulunan bizim gibi insanlar camilerin parti örgütü gibi çalıştırılmasına üzülerek bakıyor.

Bizim bu camilerin kurulması için destek olma amacımız Batı Avrupa Türklerinin yaşadığı ülkenin kanun ve kurallarına uymalarını, sivil toplumun gücünü fark etmelerini, siyasi partilere üye olmalarını, sendikalara üye olmalarını, sosyal hayatın içinde bulunmalarını, topluma uyum sağlamalarını ve katkıda bulunmalarını, yaşadıkları ülkenin devlet büyüklerine, bayrağına ve öz değerlerine saygı göstermelerini, eğitimli ve iki kültürlü insanlar olarak yetişen yeni neslin gelecek günlerde daha iyi hayat sürmelerini sağlamaktı. Bu çalışmaları etkin bir şekilde yapabilmek üzere kurulan cami dernekleri bulunduğu ülkenin kanunlarına uyarak, ülkenin bir kurumu haline gelmiştir ve bu camilerin büyük bir kısmı bulunduğu ülkenin kurumlarından, belediye başkanlarından arsa tahsisi ve diğer maddi yardım da almıştır. Bugün bu düşüncelerden farklı bir yol izleyen Milli Görüşçülerin, Süleymancıların, DİTİB’in, diğer tarikatların ve cemaatlerin camileri gittikçe kapılarını bütün inananlara açacaklarına, birbirlerine ve diğer inançlara karşı günden güne daha şüpheci, ötekileştirici ve düşmanca tavırlarını artırıyorlar. Buralar artık İslam’ın gereklerinin yerine getirildiği ibadethane olma vasfını günden güne kaybediyor. Tabii FETÖ’cüler de bu arada hiç boş durmuyor ve ihanet yeni boyutlara taşınıyor.

Almanya seçimlerinde yanlış yönlendirilerek kandırılan Türklerin tutumuna tepki olarak içinde yaşanılan ülke tarafından baskıların artacağı ve İslamcıların pençesinden bir türlü kurtulamayan Batı Avrupa Türkleri için yeni bir dönemin başlangıcının sinyallerini görmek şimdiden mümkün. Saf Müslümanları kandırmaya alışkın olan İslamcılar neredeyse 60 yıldır Batı Avrupa Türklerinin inançlarını sömürdüler ve birikimlerini soyarak hayallerini çaldılar. Yıllardır Televizyon kuracağız diye toplanan paralar, Jet Fadıl, Holdingler ve Deniz Feneri gibi derneklerin mağdur ettikleri insanları bir hatırlayın. Bu dolandırıcı holdinglere verilen paralar ellerinde kalsaydı, birçok insan şimdiye kadar Türkiye’ye kesin dönüş yapardı. Şimdi ise işler iyice kesat. Bundan sonra Avrupa’da hayat biraz daha zorlaşacak. Birçok Gurbetçi kesin dönüş yapmak istiyor, fakat geri dönecek durumları ve paraları yok. Bu durumun tekrar tekrar kandırılmalarından kaynaklandığının farkına vardılar mı bilinmez. Bunu fark etmeyenler için hatırlatalım; Holdingzede mağdurları, Türk siyasetçilerden yardım istediklerinde aldıkları cevap “verirken bana mı sordunuz?” olmuştu.

Şimdi yaşanacak yeni mağduriyetlerde alınacak cevap aynıdır. Çünkü zihniyet aynıdır. Batı Avrupa Türklerinin uyanma zamanı artık gelmiştir. Ancak Almanya seçimlerinden sonra bugüne kadar nasıl kandırıldıklarını ve bundan sonra siyasi ve sosyal geleceklerinin çalınmasına nasıl engel olacaklarını kendilerinin sakin kafayla düşünmeleri gerekiyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı