REKLAMI GEÇ

KOOPERATİFÇİLİK KOMÜNİZM Mİ?

4 Mayıs 2017 Perşembe

Bu yıl hava şartları sebze yetiştiricilerini ürün yetiştirmekte zorladı. Normal şartlarda bu mevsimde ucuz olmasa da uygun olması gereken sebze meyve fiyatları el yakıyor. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde yaşayan dostlarım Domates ve biber fiyatlarının el yaktığını söyledi. Denizli pazarlarında da fiyatlar çok pahalı. Halbuki kış mevsiminde dahi Türkiye gibi güneşi bol bir ülkede ucuz olması gereken sebze meyve fiyatlarının el yakması neye bağlanmalıdır. Bazıları aracıları ve toptancı hallerini suçlarken bazıları da bilinçsiz ve plansız üretimi pahalılığın sebebi olarak gösteriyor. Geçen yıl para etmeyen ürün bu yıl az üretiliyor ve fiyatlar yüksek oluyor. Olan çiftçiye oluyor ve bu nedenle kimse çiftçilik yapmak istemiyor.

Çiftçiyi hizaya sokmak ve halka ucuz ürün sunabilmek için ise Çin’den sebze ithal etmek doğru çözüm değildir. Yıllardan beri elektronik eşyanın yanında sarımsak ithal eden zihniyet işi büyütmüş. Çin’den nohut, kuru fasulye, mercimek, pirinç, bulgur vb. hububat ithalat eder olmuş. Bu da yetmemiş, ithalat işini daha da büyütmek için kırmızıbiber ithalatının önü açılmış ve gümrük vergisi indirilmiş. Pul biber işleme fabrikaları kırmızı biber fiyatının yükselmesi karşısında, Çin’den ucuz biber ithal ederek Çin biberlerini toz biber haline getirecek ve satacak. Böylece maliyetlerin yüksekliği ve üretimin düşüklüğü nedeniyle yüksek fiyattan biber satmak zorunda kalan biber üreticisi cezalandırılacak. Çünkü çiftçinin biberleri az da olsa satamadığı için elinde kalacak. Sonra da gelecek yıl çiftçi kırmızı biber eksin diye bekleyeceğiz. Fakat üzülmeyin çiftçi ekmezse, Çin’den ithal ederiz.

Kırmızı biberin ithal edilmesine izin verilerek ülkemizde tarımsal üretimin engellenmesinden sonra sıra domatese gelirse hiç şaşırmam. Muğla Köyceğiz’den bir dostum “sadece sebzeyi ve domatesi ucuza yemek için Çin domatesi değil Çinli satıcı da getirelim. Eve teslim etsinler. Böylece enflasyon düşer ve çiftçimiz de boşuna yorulmaz. Her şeyi daha da ucuza yeriz, yerseniz” diyor.

Tamam, ilke olarak yazın yaz ürünleri, kışın kış ürünleri tüketilmeli. Fakat Mayıs ayına geldik. Vatandaş erken domatesleri Mayıs ayında da tüketmesin mi? El insaf ne zaman olursa olsun domates 9 TL olur mu? Bu fiyat geçen yılın domates fiyatlarından 5-6 kat fazla demek. Bu kadar fahiş bir fark arz talep dengesi ile açıklanamaz. Üretim pazardaki talebi karşılayacak kadar değilse, doğal olarak, fiyatlar artar. Fakat burada nedenleri acilen araştırılması gereken başka bir anormal durum mevcut. Fiyat artışının bu denli hızlı olması üretim azlığı, iklim değişikliği, kuraklık veya soğuk hava ile açıklanamaz. Bunun nedeni tamamen organizasyonsuzluk ve sistemsizliktir. Bir ürün pahalıysa veya üretilmiyorsa hemen İthal edilirse, vatandaş belki bazı tarım ürünlerini ucuza yiyebilir, fakat çiftçi ithal ürün fiyatıyla yarış edemeyeceği için üretimden ve hatta gelecek göremediği için yaptığı en iyi işi olan çiftçilikten vazgeçiyor. Sonuç sağlıksız ürünler, işsizlik, pahalılık, enflasyon.

Peki köklü çözüm nedir? Çözüm gayet basit. Bunun için Avrupa’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Tarımın her alanında yani hayvancılık, sebze, meyve, hububat üretimi yapan çiftçileri çağımıza uygun üretim ve pazarlama kooperatifleri altında birleştirmek. Özellikle Almanya ve İsviçre bu işi nasıl başarmış bakabilirsiniz. Avrupa’nın tarımsal alanda kalkınmasının ana lokomotifi Kooperatiflerdir. Bu sayede hem köyden kente göçe gerek kalmamış, hem de en küçük köyler bile ürünlerine katma değer katarak uzmanlaşarak para kazanır ve insanca yaşar hale gelmiş. Türkiye’de artık Kooperatifçilikle ilgili yasaları elden geçirerek bugüne kadar dili yanmış kooperatif üyelerinin dolandırılmasının imkansız hale getirilmesi şarttır.

Önceden birçok şey kayıt dışı olduğu ve yönetim ve denetleme birbirini tanıyan ve haliyle kendi çıkarını düşünen aynı üyelerden oluştuğu için kooperatif yönetimi kontrol mekanizmasını tam çalıştıramıyor ve üyeler üretim ve satış organizasyonu ve modern sistemler uygulayarak maliyetleri düşürüp karı artırarak para kazanmak yerine birbirini kazıklamak üzere kooperatif kurdukları ve yasalar buna izin verdiği için birlik denemeleri hüsranla sonuçlanmıştır.

Avrupa’da kooperatiflerin çalışması ve yıllarca ayakta kalmasının nedeni profesyonel yönetici ve dış denetçi atama zorunluluğudur. Burada amaç dostların alış verişte görmesi değil, kooperatifin kar ederek ayakta kalması olmalıdır. Profesyonel yönetici hesap verme yükümlülüğü olduğu ve yapabileceği yolsuzluklardan ceza alacağı için kooperatifi iyi ve kalite yönetim sistemi gereği yönetmektedir.

Şeffaflık gerektiren bu yönetim tarzı maliyetleri düşürmekte, çiftçinin gelirinde süreklilik ve fiyatlarda istikrar getirmektedir. Fiyat istikrarı sonucu üretim planlanmakta çiftçi geleceğini hesaplayabildiği için işini garanti görerek sürekli gelişmektedir. Çiftçinin de aradığı budur. Miktarını bildiği ve gelişme imkanı bulunan düzenli bir geliri herkes ister. Belirsizlik ise risktir. Düşük gelirli üreticiler ise risk alacağına işini bırakıp asgari ücret karşılığında da olsa sabit bir aramaya koyulacaktır.

Kooperatifçilik yeni yasalar ile güçlenirken iyi bir iş planı sunan, projesi gelecek vadeden kooperatifler KOSGEB, TKDK vb. diğer devlet hibe ve desteklerinden etkin bir şekilde faydalandırılmalıdır. Bugüne kadar kooperatifler KOSGEB vb. hibe desteği alamamıştır. Böyle bir uygulama kooperatifçiliğin gerçek anlamda gelişmesini sağlayacaktır. Böylece çiftçilerin ekonomik sorunları daha kolay çözülecek, ekonomik büyüme ile istihdam artacak kırsaldaki işsizlik ve azalacaktır.

Dünyadaki ekonomik krizlere rağmen Avrupa’daki kooperatifler 170 yılı aşan tarihsel geçmişi ile üyelerinin ve yörelerinin ekonomik sorunlarına çözümler üretebilmiş, sosyal sorunları çözmüş, yöresel kaynakları değerlendirebilmiş, istihdamı geliştirmiştir. Bu gerekçelerle kooperatifçiliğin geliştirilmesi Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) gibi örgütlerin çabasıyla G20 Zirvelerinin de gündemine alınmaya başlanmıştır. Kooperatiflerin bir komünist işletme modeli olduğunu iddia edenler bu sistemin Avrupa kapitalizmini nasıl sosyalleştirerek çiftçilere refah sağladığına bir baksınlar. Kaldı ki biz burada komünizm dönemindeki kolhoz sistemini değil, serbest piyasa ekonomisine uygun şeffaf bir model öneriyoruz. Dünya 2012 yılını Kooperatifçilik yılı ilan etti. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye 2016 yılında kooperatifçiliği yeniden keşfettiğini ilan ederek harekete geçti. 2016 Yılındaki olaylar bahanesiyle kesintiye uğrayan çalışmaların yeniden ele alınması gerekir. Aynı zamanda bahsettiğimiz yasal düzenlemeler ve destekler gerçekleşirse tarımda sürekliliğin başarılabileceğine mutlu çiftçilerimizin üretti sağlıklı ürünleri en uygun fiyatla ve afiyetle yiyebileceğimize inanıyoruz.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı