REKLAMI GEÇ

EĞİTİM SİSTEMİ

29 Aralık 2016 Perşembe

Son 15 yılda eğitim sistemimizde reform üstüne reform yaptık. Gençlerimizi teknik olarak uluslararası normlarda eğitiyoruz. Ancak geleceğimizi emanet edeceğimiz ortaokul öğrencileri arasında 2015 yılında yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sınav sonuçlarına göre Türk öğrencilerin puanı beklentileri karşılayamadı. 2015 değerlendirmesinde Türkiye 2003 yılı seviyesinin de altına düşmüş ve 72 ülke arasında 50. sırada yer almıştır.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), üçer yıllık dönemler halinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendirmek üzere katılan her ülkenin kendi dilinde adına PISA denilen bir araştırma ve sınav yapıyor. Bu sınav öğrencilerin; matematik, fen bilimleri ve okuma becerilerini değerlendirmektedir. Türkiye 2015 yılında yapılan sınavda fen bilimleri alanında 425 puanla 72 ülke arasında 52. olmuştur.

Okuma becerilerinde ise Türkiye, 428 puanla 50. olmuştur. OECD ülkeleri arasında Kanada ve Finlandiya bu alanda başı çekerken, Türkiye ve Meksika ise en son sırada yer almaktadır. Bu sonuçlara göre öğrencilerimizin çoğunluğu okuduğunu anlamamaktadır.

Matematik alanında, 420 puanla 49. sırada yer alan öğrencilerimizin matematik testindeki başarı ortalaması da OECD ülkeleri ortalamasının altındadır. Türkiye’nin başarı seviyesi Birleşik Arap Emirlikleri, Şili, Moldova, Uruguay, Karadağ, Trinidad ve Tobago, Tayland ve Arnavutluk ile aynı seviyededir.
Bu sonuçlar son 10 yılda Türkiye de eğitimle ilgili alınan kararların sorgulanması gerektiğini göstermektedir. PISA raporuna göre öğrencilerimiz okula devam etmelerine rağmen fen, matematik ve okuma alanlarında temel becerilere sahip olmayan öğrenciler olarak değerlendirilmektedir.

Peki, bu düşük notların sebepleri nelerdir? En önemli neden eğitim yönetimidir. Amerika’da öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Daron Acemoğlu “Ulusların Düşüşü” adlı kitabında yönetim ve işlevlerinin ulusların kaderini nasıl etkilediğini açıklamaktadır. Bu bağlamda eğitim yöneticisi atamalarının liyakate dayalı olup olmadığını ele almalıyız. Bu yöneticiler son 15 yılda eğitim sistemimizde köklü değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikler bilimsel analiz ve simülasyonlar sonucu değil, belirli tip insan yetiştirmek üzere yapılmıştır. Halbuki sistem hızlı değiştirmeler yerine eski tecrübelerin üzerine katkı sağlayacak şekilde sürekli iyileştirilmelidir. Şimdi de toplum bu değişimlerin bedelini ödemektedir. Bu bağlamda öğrenmeye değil ezbere ve sınava dayalı, dünya ile uyumlu olmayan eğitim müfredatı terk edilmeli ve Türkiye’nin kültürel, siyasi, sosyal ve ekonomik koşulları ile dünya ile yarışabilecek şekilde düzenlenmelidir. Okullardaki ders sayısı ve öğretim programları hafifleştirilmelidir. Günümüzde toplumlar hızlı bir şekilde değişmektedir. Çağımızda, eğitim hala klasik rolünü oynamayı başaramamaktadır. Eğitim kesintisiz sürmeli, çocuklar ilkokul veya ortaokul sonrası Kuran kursu vb. eğitimi için ayrılmamalıdır. Din eğitimi için okula paralel yöntemler bulunmalıdır. Okul öncesi eğitim zorunlu olmalıdır. Okul çağındaki çocuklara açık lise eğitimi verilmemelidir.

Öğretmen yetiştirme sistemi iyileştirilmelidir. Okumaya alışmamış, dünyadaki gelişmeleri takip edemeyen ve en önemlisi dünya ile yarışma bilincinde olmayan öğretmenler dünya ile rekabet edebilecek öğrenciler yetiştiremez. Öğretmenin ekonomik ve sosyal durumundan dolayı düşük olan motivasyonu öğrencileri etkilemektedir.

Kişilikli ve kendi özdeğerlerini bilen öğrenci yetiştirmeye yeterince özen gösterilmelidir. Eğitim sadece başarı ve not odaklı ve üniversite odaklı bir süreç olarak görülmemelidir. Eğitim süreci öğrencinin kendini tanımasına yardımcı olmalıdır. Yunus Emre “İlim kendin bilmektir, sen kendin bilmezsen bu nice okumaktır” diyerek bizi uyarmıştır.

Bir başka neden ise okul mimarilerinin kişiliksiz olmasıdır. Eğitim yuvalarımızın mimarisi kültürümüze uygun ve mütevazi olmalıdır ve okul bahçesine girer girmez, okulun geleceğin insanlarını yetiştiren spor, sanat ve bilim için uygun bir mekan olduğunu hissettirmelidir.

Eğitim sistemimiz her öğrenciye “lise” diploması vermeye yöneliktir. Lise diploması üniversiteye girmek için gereklidir. Halbuki herkes üniversite okuyamaz ve okumamalıdır. 4+4+4 Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavında üniversite için elverişli öğrenciler ile ileride “usta” olacak ekonominin en önemli ihtiyacı olan iyi para kazanabilen mutlu ve itibarlı meslek erbabı olarak yetiştirilmek üzere ayrıştırılmalıdır.

Bir milyona yakın öğretmen ve personel ile Yirmi milyonu aşkın öğrenciye hizmet veren bir sistem öğrencilere 21. yüzyılın gerekli becerilerini kazandırmak için eğitimle ilgili stratejilerin uluslararası standartlara uygun gerçekçi ve sürekli iyileştirmeye açık olması gereklidir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı