REKLAMI GEÇ

TÜRK BİRLİĞİ ZAMANI

8 Haziran 2017 Perşembe

Avrupa Birliği’nin lokomotif ülkesi Almanya ile ilişkilerimiz iyice gerildi. Bu gerginliğin baş nedeni Almanya’ya sığınan 500’e yakın FETÖ üyesi ve diğer üst düzey bürokrat, asker, gazeteci ve politikacının birçok önemli bilgiyi alman istihbaratına ve makamlarına anlatmış olması sonucu Almanya’nın bu bilgileri kendi lehine kullanmak istemesidir.

Süreç doğru yönetilmese de Türk makamları olası şantajları haklı olarak rest çekerek reddediyor. Adamların İncirlik’teki kendi askerlerini ziyaret etmelerine izin verilmiyor. Fakat Konya üssünü ziyaret edebilirsiniz deniyor. Başbakanımız planlanan görüşmeyi iptal ediyor fakat Cumhurbaşkanımız görüşüyor. Bu da dış politikamızın ne kadar darma dağın olduğunu gösteriyor. Halbuki ziyaret planına uyulması, misafirin Türk misafirperverliğine uygun ağırlanması ve şu kadar süre içerisinde askerlerinizi İncirlik’ten çekin gidin kardeşim denilmesi millet tarafından beklenilen bir dik duruştu.

Bir başka neden ise Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin, geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi siyasi denetim altına alma kararıdır. Bu karara rağmen Türkiye AB ile işbirliğini devam ettirmek ve müzakerelere başlamak istiyoruz diye mesaj veriyor. Tabii AB de mesaj almak değil somut adımlar görmek istiyor. Biz ise halen kaygı ve nefret ile ne yapacağımızı planlamış değiliz.

Halbuki Avrupa Birliği’nin amacı bellidir. Evrensel demokratik standartlara uygun Avrupa Birleşik Devletleri’ni hayata geçirmek. Bu devletin ilk başkanı olarak Herman van Rompu’nun 2009 Kasım ayında seçilmesiyle 2050 yılının sistemi kurulmuştur. Doğru politikalar izlenirse Türkiye’nin Avrupa Devleti ile birleşmek gibi bir yol seçme amacına gerek yoktur. Ayrıca tarihsel geleneklerimiz buna müsait değildir. Bu birleşme Türkiye’nin bağımsızlığına, dış tehditlere karşı durma özelliğinin zayıflamasına ve kendi köklerinden kopmasına neden olacaktır. Türkiye zaten bugüne kadar aday statüsünde bekletilmiştir. Son zamanlarda olanlar da AB bünyesinin bizi kabul edemeyeceğini göstermiştir. Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi sonsuza kadar oyalamasına fırsat verilmemelidir. Türkiye 2023 yılından önce Türk coğrafyasını bir araya toplama görev ve hakkını kullanmalıdır. Türk Dünyası’nı toplamaya ilk olarak Kazakistan’dan ve Azerbaycan’dan başlanması gerekir. Kazakistan’ın, Azerbaycan’ın Latin alfabesine geçmesiyle beraber bu durum daha da kolaylaşacaktır. Genişlemenin Türk ekonomi coğrafyasına doğru yayılacağı düşünülerek stratejik adımlar atılmalıdır.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in Orta Asya Devletler Birliği projesi bu bağlamda ele alınarak süreç daha da hızlandırılabilir. Nazarbayev çözüm için “Ya dünya ekonomisine ebediyen hammadde sağlayıcısı olarak kalarak ikinci bir sömürgeci devletin gelmesini beklemek, ya da Orta Asya bölgesinde ciddi bir birlik sağlamaya girişmektir” demektedir.

Avrasya Türk Birliği ile Nazarbayev’in projesi arasında AB serüvenimizden edindiğimiz tecrübeler ışığında muhakkak ki bazı farklar olmalıdır. Orta Asya ülkeleri ile Türkiye’nin bağları ve aynı soy, kültür ve dile sahip olmak bizim avantajımızdır. Bu AB’de böyle işlemiştir. Avrupa aynı kökenden ve eski Yunan kültüründen geldiği konusunu işleyerek Avrupa Devleti’ni kurmak istemektedir. Avrupa’nın dil yapısı da buna uygundur. Bu nedenle Avrasya Türk Birliği de bizim avantajlarımızla doludur. Türk Cumhuriyetleri farklı lehçeler olmakla beraber Türkçe konuşuyor. Bu devletlerin halen etkileşim içerisinde olduğu Rus dil yapısı da Türk dil yapısına yakındır. Bunun yanında artık başarısızlığı kesinleşmiş olan İslamcılık fikri neticesinde yakında ABD-Suudi Arabistan (vahabi) ve Rusya-İran (şii) yakınlaşması sonucu yapılacak savaşlar sonrasında dağılacak olan Arap Birliği küçük Arap devletlerine ayrılacak ve ileriki aşamada parçalanacak olan İran coğrafyasında oluşacak olan devletlerin bize yaklaşması durumunda Türk birliği dil ve kültür birliğinin vereceği güçle daha da genişleme fırsatı bulacaktır.

ABD, Arap ve Acem dünyasının parçalanması süreci için düğmeye basmıştır ve bu bölgeden hızla sonuç almak ve gelecek vadeden başka bölgelere yönelmek istemektedir. Bize düşen ise Katar’a mı destek vereceğiz, Suudi Arabistan’ın yanında mı olacağız, yoksa ABD, İsrail veya İran ile birlikte mi hareket edeceğiz sorularını bırakıp Türk Milleti’nden yana taraf olmak ve Türk Birliği stratejisine uygun hareket etmektir. Bu nedenle Türk Birliği vizyonunu ilan etme zamanı gelmiştir. Unutmayalım İsmet Paşa, Kazım Karabekir Paşa’ya yazdığı mektupta Amerikan mandasını kabul etmekten başka çare kalmadığını yazarken, Mustafa Kemal Paşa tavrını Türk Milleti’nden yana koyarak kurtuluşun mümkün olduğunu matematiksel olarak hesap ediyordu. Bu düşünceden hareketle asli hedefimizden şaşmadan Türk Birliği stratejini ortaya koymak hem bizim hem bölgenin kurtuluşuna vesile olacak ve dengeler yerine oturacaktır. Türkiye’nin şimdilik AB Gümrük Birliği üyesi olması, müzakerelerin dondurulması veya devam etmesi, Şangay İşbirliği Örgütü’ne girmesi veya girmemesi, Özbekistan’ın DTÖ üyesi olması, Kazakistan’ın Avrasya Ekonomik Topluluğu üyesi olması, Türk Gümrük Birliği kurulmasına engel değildir. Bölge ülkeleri buna hazırdır. Burada önemli olan nokta bizim karar vermemizdir. AB, Arap coğrafyasında yaşananlardan alacağımız stratejik derinlik dersleri ve olumlu unsurların yardımıyla önümüzdeki dönemde Türkiye’nin bölgeye bakışı ve Türk dünyası projesindeki Kırımlı Türk düşünür İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, Fikirde, İşte birlik” stratejisi ile hareket etmesi pek çok şeyi tetikleyerek değiştirecektir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı