REKLAMI GEÇ

DÜNYA İLE MAKAS AÇILIYOR

16 Mart 2017 Perşembe

Anayasa değişikliği oylamasında 339 evet oyu ile referanduma gidilmesi kararı çıktıktan sonra şimdi, 16 Nisan’da yeni Anayasa için halka gidilecek. Bunun için kampanyalar hızlı başladı.

EVET ve HAYIR diyenler sahaya indi. Öncelikle EVET diyenler neden evet denilmesi gerektiğini açıklamaktan çok HAYIR diyenleri PKK’lı, FETÖ’cü, IŞİD’ci, DHKPC’li hain teröristler olarak nitelendirerek propagandaya girişti.

HAYIR diyenler ise kendilerinin terörist olmadığının verdiği özgüvenle daha bilinçli olarak yola çıktı ve anayasada değiştirilen 18 maddenin içeriği hakkında bilgi verme yolunu seçti. Kampanya süresince her iki taraftan halkı bilgilendirme amacıyla yazılacak metinler, yapılacak toplantı ve mitingler ve TV’lerdeki tartışma programları sayesinde referandum gününe kadar eksik bir bilginin kalmayacağını ümit ederiz ve her zaman sağduyusuna güvendiğimiz halkımızın vereceği karar inşallah memleketimize ve Türk milletine hayır getirir.

Evetli bir sonuç neler getirir bir göz atalım: Aslında ekonomik ve sosyal yaşamda hiçbir şey değişmez. Çünkü ülkeyi 15 yıldır yöneten ve tüm yeteneklerini sergilemiş olan tanıdığımız kadro aynen devam edecek ve ülkenin atılım ve kalkınma için ihtiyacı olan taze kan ve büyük değişim gerçekleşmemiş olacaktır. Dış ilişkilerde bozulmalar ve baskılar artarken, 2016 yılının artçıları, birçok eksiği ile aceleye getirilmiş olan yeni sistem bocalamaları ve bir türlü gerçek ve samimi bir şekilde gerçekleştirilmemiş, Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmemiş olan “yeni anayasa” tartışmaları devam edecek. Bu anayasa da 2010 anayasası gibi 5 yıl dayanamayacak ve önümüzdeki 10 yıl yeniden yeni anayasa yapılması gündemi işgal edecektir.

Hayırlı bir sonuç neler getirir bir göz atalım; 1980 darbesinin yanında durarak devlet yönetimini ele geçiren dinci zihniyet ve bürokratik oligarşiye dur denilir ve halk meşrutiyetten beri tecrübe ettiği parlamenter demokratik sistemin yıkılmasını değil, iyileştirilmesini istediğini ifade etmiş olur. Bu durumda şimdiden dillendirilen erken seçim yapılarak değişimin önü açılır ve 15 yıldır ülkemizin kaynaklarını doğru yönetemeyip içeride ve dışarıda kaosa sürükleyerek devleti bir beka problemiyle karşı karşıya getiren düşünce yapısından kurtulma fırsatı doğar.
Karar hakkında değerlendirme yaparken bugünlere nasıl gelindiği asla unutulmamalıdır. Koskoca Osmanlı İmparatorluğumuzu bilimden, fenden ve teknolojiden uzaklaştırarak geri bırakan zihniyet, Tanzimat’tan beri öz değerlerimizi geliştirebilecekleri bir sistem kurmak yerine, batının hazır ürünleri haricinde her türlü, sosyal, kültürel, bilimsel yeniliklere saldırarak Avrupa ve dünya ile Türkiye arasındaki gelişmişlik makasının kapanmasına engel olmuşlardır. Son 15-20 yıldır hep terör ile anılan Müslüman ülkeler gelişmişlikte hızla gerileyerek dünya ile entegrasyondan iyice uzaklaşmıştır. Bu makasın artık yakın gelecekte kapanması da mümkün değildir. Kaldı ki batı değişimin gücünü kullanarak sistemini sürekli iyileştirmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu bilimden ve dünyadaki teknolojik gelişmelerden uzaklaşınca, 1699 Karlofça Anlaşması sonucunda tarihinde ilk kez toprak ve askeri üstünlüğünü kaybetti. Bu tarihten 1918 yılına kadar sürekli toprak kaybettik ve sonunda kurtuluş savaşı vererek elimizdeki son vatan parçası Türkiye’yi zor kurtardık.

Karlofça Anlaşması’ndan sonra devletler arası dengelerdeki belirleyici statüsünü ve tarih yapma özgüveni ile siyasî ve stratejik gücünü yitiren Osmanlı’da oluşan bu özgüven bunalımını ve varlığını tehdit eden unsurları iyi tespit eden İngilizler, dönemin hakim gücü olarak Osmanlı coğrafyasında faaliyet gösteren tarikat ve cemaatlere derinlemesine nüfuz ederek bir kısmını Osmanlıcılık bir kısmını ise İslamcılık düşüncesi ile kandırdılar.

Bunu gören Türk aydınları ise II. Mahmut’tan beri yönlerini medeni dünyaya çevirmekle birlikte öz değerlerine bağlı, Türk odaklı bir düşüncenin etrafında birleşerek İngiliz veya Amerikan mandasını reddetti, Osmanlı’nın devamı olarak yerine medeni bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdular.

Batılılara karşı kazandığımız İstiklal Savaşı’nı hazmedemeyen İngiliz ve Amerikan muhipleri, yeni Türkiye’nin uygarlık yolunda attığı tüm adımları batılıların projesi diyerek yandaşlarını kindar duygularla doldurarak istikbalimizi kaybetmemize çaba gösterdiler ve ülke bağnazlar ordusunun kurguladığı darbe ile uçurumun kenarına geldi. Güzel ülkemiz, hızlı ve etkin önlem alınmaz ise terör belası ile kaosa doğru sürüklenmektedir.

Türkiye, medeni ülkeler seviyesine ulaşmak üzere bir çok yenilik yaparken, bizi keşke İngilizler yönetseydi diyen dinci yandaşlar sayesinde açık hedef haline getirildi. Bu kişiler batıya karşı savaştığımızı ve zafer kazandığımızı unutmamalıdır. Türk’e kefen biçenin sonu helak olmakla sonuçlanmıştır.

Türk milleti tarih boyunca farklı dinler ve kültürler ile bir arada yaşayarak muazzam bir medeniyet tecrübesi kazandı. Türk milleti bir olursa İngiliz ve Amerikan muhipleri, şeyhler, tarikatlar, cemaatler ne kadar ve kiminle işbirliği yaparsa yapsın bu millete diz çöktüremez, devletimizi parçalayamaz.

Türkiye, referanduma giderken zorlu ve güç bir süreçten geçiyor. Bu süreci post-modern bir darbe olarak niteleyenler var. Bu süreçte kindar insanlar intikam duygusuyla kendilerinden farklı düşünenlere kin ve nefret kusacaklar ve içeride ve dışarıda karşıt gördükleri herkesi ve olayı provoke edecekler. Ancak Türk insanı bunlara alışkındır ve 15 Temmuz klasik darbe girişiminde olduğu gibi yine ferasetle cevap verecektir. Referandum sonrası çıkacak hayırlı bir sonuç ile ülkemiz, bu ülkeyi medeni devletler düzeyine çıkaracak öz değerlerine bağlı kendi çocukları tarafından yönetilme fırsatını bulacaktır. Umudumuz ve inancımız bu yöndedir. Çünkü yüce yaradan güzel yurdumuzu bu hale getirenleri ve art niyetlileri görmektedir. Bu nedenle inançlı Türk Milletine bu girdaptan çıkması için yardımını esirgemeyecektir.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı