REKLAMI GEÇ

EKONOMİK KALKINMA MÜMKÜN MÜ?

22 Eylül 2016 Perşembe

15 Temmuz darbe girişimi sonrası hakimiyetin millette olduğunu daha iyi anlayan siyasiler bir nebze olsun kısır çekişmeleri bırakıp bir araya geldiler ve birbirleri ile konuşmaya başladılar. Problem çözme tekniklerinde en önemli adım oturarak karşılıklı konuşmaktır. Birbirini dinleyen siyasiler artık ekonomik ve sosyal sorunları tartışmaya ve uzun vadeli çözümlere odaklanmalıdır.

Türkiye’nin önünde uzun vadede çözülmesi gereken ve birbirine bağlı iki önemli problem var; Demokrasi ve ekonomik kalkınma. Bu yazımızda ekonomik kalkınmayı ele alacağız. Demokrasimiz ise bir başka yazımızın konusu olacak.

Ekonomik kalkınmanın asli amacı gelir artışını sağlayarak insanların tasarruf etmesi sonucunda girişimciler ve yatırımlar için kaynak yaratmaktır. 9 Eylül günü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan verilere göre ekonomi, yılın ikinci çeyreğinde % 3.1 büyüdü. Beklenti %3.7 büyümeydi. Bu yılın ilk çeyreğine ilişkin büyüme verisi ise % 4.8’den % 4.7’ye revize edildi. Almanya’nın en güçlü ticari bankalarından olan Commerzbank, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme tahminini 2016 için %3’ten yüzde 2.3’e, 2017 için %2.1’den %1.9’a düşürdü. Verileri değerlendiren Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, küresel gelişmeler ve yurt içi faktörlerin 2016 büyüme hızını sınırlandırıcı etki yarattığını belirterek, önümüzdeki dönemde sağlıklı ve yüksek oranlarda büyümenin devam edebilmesi için yurt içi tasarruflar ve yatırımların artması gerektiğini söylemiş, Maliye Bakanı Naci Ağbal ise ekonominin ılımlı bir büyüme performansı sergilediğini, Türkiye’nin gelişmekte olan ülkelerden pozitif yönde ayrışmaya devam edeceğini ifade etmiş.

Bu ekonomik verilere göre diğer uzmanlar tarafından 2016 Yılı sonunda Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’da büyüme oranının yüzde 2.5 gibi düşük bir düzeyde olması öngörülüyor. Bu büyümenin kişi başına düşen gelir üzerine etkisi ise yüzde 1’e yakın bir gelir artışı demektir. Böyle düşük bir gelir artışı ile harcamalardan tasarruf edilemez. Tasarruf yetersiz ya da yok denilecek kadar az ise kredilere yerel kaynak bulunamaz. Bunun sonucu yatırımlar gerçekleşemez ve işsizleri istihdam etmek üzere yeni işyerleri açılamaz. Gerekli kaynak için yurtdışı kredilerine başvurulur ve bunun da maliyeti yüksektir. Tasarrufta süreklilik olmadığı için yatırımda süreklilik olamayacağı için üretime dayalı kalkınma artışında süreklilik kazanılamaz ve ülke dış borçları çevirmekte zorlanır. Dış borçları ödemek için yeni kredilere başvurmak zorunda kalırız. Kaldı ki 15 Temmuz darbe girişimi sonrası çok kritik bir dönemden geçen Türkiye dışarıda estirilen olumsuz hava nedeniyle kredi bulmakta zorlanabilir. Bunun için artık bir an önce gerekli önlemleri almalı ve siyaset ve ekonomi normal seyrine sokularak içte ve dışta yatırım sermayesi için olumsuz imajı silmelidir.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kalkınma veya ekonomik büyüme, gayri safi yurt içi hasılanın artmasına odaklı bir kavramdır. Gelişmekte olan ülkelerde refah düzeyinin topluma yayılması ve gelişmiş ülke statüsüne geçmeleri sadece GSYH artışı ile belirlenemez. Ekonomik büyüme incelenirken sosyal ve siyasi iyileşme düzeyi de ele alınmalıdır.

Yani kişi başına düşen gelirin yanında, kişi başına düşen kitap, gazete, dergi okuma sayısı, öğretmen sayısı, usta sayısı, seyahat sayısı, çocuk ölüm oranı, kırmızı ışıktan geçme sayısı gibi sosyal gelişme kriterleri, özel sektörde çalışma saatleri ve çalışma şartlarının iyileşmesi de kalkınmanın birer göstergesidir. Ayrıca patent başvuruları ve teknolojik gelişme rakamları da kalkınmanın işaretlerini gösterir.

Gelir artışı yüksek olmasına rağmen yaşam kalitesi düşük, katılımcı demokrasinin işlemediği bir toplum kalkınmış bir toplum olarak tanımlanamaz. Uzun vadede demokrasi yerleşmez ise ekonomik kalkınma gerçekleşemez. Ekonomide üretim etkinliği ve verimlilik düşük olur. Demokrasi işlemiyorsa güvenilir serbest piyasa şartları da oluşamaz. Yatırımlar ise güvenli ortamları tercih eder. Siyasi istismarlar, siyasette anti demokratik uygulamalar, darbeler ve darbe teşebbüsleri, ülkelerin yatırım ortamına zarar verir.

1970’li yıllara kadar Türkiye’de fert başına düşen gelir ve ekonomik gelişme rakamları, kişi başına düşen gelir ve tasarruf oranları incelendiğinde Güney Kore ve Yunanistan’dan daha iyi durumda olduğumuz görülmektedir. Günümüzde ise Güney Kore’nin ekonomik gelişmesini tamamladığı, kişi başı gelirin 26 bin $ olduğu ve artık gelişmiş ülkeler statüsünde ele alındığı görülmektedir. Bunun yanında insan hakları ve demokrasi açısından Freedoom House kriterlerine göre demokratik bir ülke olarak kabul edilmektedir.

Bildiğiniz gibi komşu ülke Yunanistan geçen yıl büyük bir ekonomik kriz geçirdi. Buna rağmen kişi başına geliri 22 bin $ ile bizden daha yüksek ve yine demokrasisi AB kriterlerine göre kabul görüyor.

Güney Kore siyasi istikrar, demokratik yönetim, eğitimli toplum, sosyal yapı ve tutarlı ekonomik politikaları uygulayarak kalkınmasını tamamladı. En önemli stratejisi ise tüketim ekonomisi yerine üretim ve tasarruf yaparak kendi girişimci kaynağını yaratmak ve ihracat yapmak olmuştur. Türkiye ise tasarruf ve yatırım açığını karşılamak üzere sürekli dış kaynaklara başvurması nedeniyle cari açığını bir türlü kapatamıyor.

Türkiye insan kaynakları ve doğal kaynakları açısından bu iki ülkeden de zengin ve kalkınma potansiyeli yüksek bir ülkedir. Buna rağmen siyasi istismarlar nedeniyle millet odaklı kapsayıcı kurumların oluşturulmaması ve demokrasinin sık sık kesintiye uğraması yüzünden Türkiye gelişme yolunda başarılı olamamıştır. Çözüm ise, siyasi istismarları durdurmak, millet odaklı kapsayıcı kurumları hızla oluşturmak, eğitim seferberliği ile girişimci yetiştirmek ve insanların yarınlarından emin olduğu demokratik bir ortam yaratarak tasarruf etmelerini sağlamaktır.

Bayramların da geçici olsa da nakit bollaşması gibi bir etkisi vardır. Kurban bayramının hayırlara vesilesi olması dileğiyle herkesin bayramını kutlarım.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Mehmet Sulayıcı   -  Bağlantı 22 Eylül 2016, 21:47

Kredi geri ödeme taksit sayısını 36’dan 48’e çıkararak değil ; yerli üretimi artırarak ekonomik büyüme sağlanabilir.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı