REKLAMI GEÇ

KIZILELMA NERESİDİR?

25 Ocak 2018 Perşembe

Kızılelma, ülkemizin huzuru ve bekası için Afrin’deki terörist yuvalarını yok etmeye giden Mehmetçik’e “istikamet neresi” diye sorulması üzerine verdiği cevaptan sonra gündemimize tekrar oturan bir terimdir. Aslında Türkçü, Turancı, Milliyetçi ve Ülkücü her insanın bildiği ve ülkü olarak tanımladığı bu terim demek ki Türk Milleti’nin içinden çıkan Türk Ordusu’nun mensuplarına ve Mehmetçiğe öğretiliyor. Olması gereken ise Kızılelma ülküsünün her Türk çocuğuna öğretilmesi gerekliliğidir. Çünkü Oğuz Kağan’dan beri binlerce yıldır kullanılagelen Kızılelma Türk Milleti’nin sistemli düşündüğü dönemlerde ülkü anlamında kullanılmaktaydı. Günümüz Türkçe’sinde ise anlamı vizyon demektir. Vizyonsuz bir kurum, kuruluş, organizasyon, yönetim veya ülkenin başarılı olması mümkün değildir. Bundan hareketle vizyonumuz olan Kızılelma tarihin her döneminde Türk Milleti ve yöneticileri tarafından hedef olarak tayin edilmiş ve kullanılmıştır. Devletin durumu, sınırları, kültürü, yaşadığı ve vardığı bölgeye ve yöneticinin (Hakan, Sultan, Padişah, Han) yeteneklerine göre belirlenen vizyon tıpkı elma gibi her yıl yenilenir ve taze hedef olarak bazen batı, bazen İstanbul, Viyana, Roma, bazen doğu Bağdat, Mekke, Medine bazen de batı medeniyetini aşmak olarak tanımlanmıştır. Buna göre Vizyon tabirinden hareketle Kızılelma’nın yöneticinin kafasındaki ulaşılmak istenen yer ve durum olduğunu söyleyebiliriz.

Yükselme dönemlerinde, bütün insanlığa nizam vermek (nizam-ı âlem ve Türk cihan hâkimiyeti Mefkûresi), Allah’ın adını yaymak (i’lâ-yı kelimetullah) gibi büyük açılımlar ifade eden Kızılelma ülküsü, toplumsal gerilimin arttığı gerileme dönemlerinde unutulmaya başlar ve bazı çevrelerce hayal olarak görülür. Hâlbuki bu Kızılelma dünyada Türk hüküm ve adalet düşüncesinin kabul görmesi anlamındadır ve bir semboldür. Bunu Türk tarihine kısa bir göz atarak tespit edebilirsiniz. Kızılelma motifi Türklerde çok eski töre ve inançlardan kaynaklanır. Yenisey Yazıtlarına göre, Orta Asya’da yerleşik Oğuzları, hep batıya doğru yürüten güç Kızılelma olmuştur. Ergenekon Destanı’nda Kızılelma, Ergenekon’dan çıkma ve eski yurda yeniden kavuşma idealidir. Türkler hangi yöne giderlerse gitsin, zafere ulaşmadan önce hedeflerine Kızılelma adını vermişlerdir. Selçuklularda Anadolu olan Kızılelma, Osmanlı’da Balkanlar ve Avrupa olmuştur.

Yukarıda bahsettiğim gibi her Türk evladına öğretilmesi gereken Kızılelma ilkesi 20. Yüzyılın başlarında Türkçülüğün ilkelerini sistematize haline getiren Ziya Gökalp tarafından Türk Birliği olarak belirlenmiştir. 1917 yılında Ömer Seyfettin tarafından yazılan ve her Türk çocuğunun okuması gereken Kızıl Elma Neresi? adlı öykü, milli kimlik oluşması, ordunun devlet başkanına kesin itaati ve devletin ilkelerine bağlılığı ülkü olarak vurgulanır.

Ömer Seyfettin öyküsünde askerin ve halkın içinden gelişigüzel seçilen üç kişinin aynı şeyleri söylemesi, herkesin aynı şeyleri düşünmesi ve aynı hedefe kilitlenmesi, toplumun bir ideal devlet birliği etrafında kenetlenmesine duyulan özlemi dile getirmektedir.

Öyküde; Kanuni Sultan Süleyman, her meydanda “Kızıl elmaya kızıl elmaya, kızıl elmaya dek gideceğiz!” naralarını günlerce duyduktan sonra kendisinde bir merak başlar. Vezirden, Kazaskere, nişancıdan, bölükbaşına ve askerlere kadar herkesi huzuruna çağırıp, kendilerinden şehzadeliğinden beri duyduğu Kızıl Elma’nın neresi olduğunu öğrenmek ister.

Onlara dönüp, “Kızıl Elma neresidir, bilen var mı?” diye sorduğunda herkes çeşitli cevaplar verir. Kimi Roma, kimi Viyana, kimi Çin, kimi Maçin, kimi Hint diye söyler; fakat kimse Kızıl Elma’nın neresi olduğuna dair hemfikir değildir…

Kanuni, sorduğu şeyi kimsenin bilmediğini görünce canı çok sıkılır ve kazaskerlere dönüp,

“Yazık sizin ilminize! ” diyerek kızar.
İçlerinden bir fıkıh alimi bu horlanmaya dayanamaz ve cesurca öne atılarak,
“Padişahım”, “bu kızıl elma, halk kullarının uydurduğu bir efsanedir, ne aslı vardır ne de faslı, bir hakikat değildir ki, biz bilelim. Halk ise, bilmez sadece söyler.”

Kanuni ise buna şöyle cevap verir:
“Halkın dediği! Hakk’ın dediğidir!”
Fakih bunu anlamamıştır ve Kanuni şöyle devam eder:
“Bu bir hakikattir! Mademki halk söylüyor; halktan gelen ses, hakkın sesidir, mutlaka bir aslı vardır ama siz bilmiyorsunuz.”
Bunun üzerine hepsi mahcup olur ve susarlar. Sonunda padişah, İskender Paşaya halkın yani ordunun içine girerek ” kızıl elma, kızıl elma” diye bağıran kişilerden üçünü rastgele seçip, getirmesini emreder.

Birincisine Kanuni sorar:
“Kızıl elma, kızıl elma dersin, neresidir burası?”
“Herkes bağırır padişahım, ben de bağırdım” diyerek cevap verir korkan asker. Padişah öfkeyle tekrar sorar: “Neye bağırdığını sormam, kızıl elma neresidir? onu söyle” der. Garip, tereddütsüz cevap verir:
-Padişahımızın bizi götüreceği yer!
-Orası neresi?
-Padişahımız bilir diye yanıtlar.
İkinci kişi de,
“önümüze düşüp, bizi götüreceğin yer padişahım!”
-orası neresi?
“Sen bilirsin padişahım” diye cevaplar.
Üçüncü kişiye sorulur:
“Atınızın gittiği yer padişahım!”
-Orası neresi?
“Neresi olduğunu ancak padişahım bilir” der.
Üçünün cevabında da pek bir fark yoktur ve padişah bu cevaplardan memnun olarak her birine hediyeler verdikten sonra padişah, “Gördünüz ya der, kızıl elma benim gitmek istediğim yer işte, atımızın gideceği, Hakk’ın bizi göndereceği yer!”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Necati TAHAL   -  Bağlantı 25 Ocak 2018, 14:36

Teşekkürler. Elinize kaleminize sağlık, Allah(c.c)bizleri ”Kızılelma”ya götürecek Lider nasip etsin. Amin

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı