REKLAMI GEÇ

YABANCILARCA TÜRK ŞİRKETLERİ İYİ Mİ?

7 Haziran 2018 Perşembe

Dolar ve Euro kuru yüksek. İhracat yapmak için büyük fırsat var ve tam zamanı. Fakat yurt dışındaki Türk mallarını bekleyen büyük ve doyumsuz pazara mal satmak isteyen firmalarımız somut olarak göremedikleri bazı engellere takılıyor. Acaba neden? Ürün kalitesinde mi problem var? Sevkiyat zamanında gerçekleşmiyor mu? Fiyatlar zaten yurt dışı piyasalara göre uygun.

Nedenini baştan söyleyelim. Kalite Yönetim Sistemi uygulamalarından hala uzağız. Bu sistemler belirli bir profesyonelliği gerektiriyor. 2015 Yılında yenilenen ISO 9001 standartları risk temelli düşünceyi yerleştirmemizi ve fırsatları takip etmemizi şart koşuyor. Yeni uygulamaya göre şirket veya kurumun başarısının kalıcılığı için sürekli iyileştirme ilkesine yeni bir madde eklendi. Bu yeni ilke “ilişki yönetimi”nin sistematik hale getirilmesini şart koşuyor. Önceki ve özellikle bu yeni ilkelere uymayan Türk şirketlerinin dünyadaki imajının iyi seviyede olmadığını tahmin edebilirsiniz. Yıllardır yurt dışına ürün ve hizmet satan birçok şirkete yönetim danışmanı olarak hizmet veren birisi olarak, birçok sohbetlerde, strateji ve ürün geliştirme çalışmalarında şirketin başarısı için bu ilkelere uyulması gerektiğini ifade etmekteyim. Bu yazıda yabancıların gözünde Türk şirketlerinin imajını sizlerle de paylaşmak istedim. Atı alan Üsküdar’ı geçiyor ve üst üste ihracat rekorları kıran rakip ülkeleri görünce bu fırsatları artık Türk firmalarının kaçırmaması gerektiğine inanarak bilgilerinizi tazelemek istiyorum. Burada yabancıların Türk iş adamları ile ticaret yapma konusundaki düşünceleri tecrübelerime dayalı olarak ifade etmek amacındayım; yukarıda dediğim gibi uluslararası standartlarda bir ilişki, bağlantı yani iletişim kurmak zorundayız.

Yabancıların çok önem verdikleri inanç meselesi ile başlamak istiyorum. Türkiye’deki ticaretin gelişmesinde din eğitimi almamış, Hristiyanlığı ve Yahudiliği yanlış tanıyan insanların davranış ve düşüncelerini iş görüşmeleri yapmak üzere ülkemize gelen yabancılar önemli bir engel olarak görüyor. Yabancılar dinlerine bağlıdır. Yani dindardır. Ancak akıllarını profesyonelce kullanan dindarlardır. Bir Yahudi kökenli iş adamı sırf dini davranışlarınızı ve üretiminizi gözlemlemek üzere yanında bir din adamı getirebilir. Bunun için iş görüşmelerimizde bilmediğimiz bir din hakkında konuşmayı ve burun kıvırmayı bırakmalıyız. Ismarlanan veya sunulan yemekleri yemediklerinde ısrarcı olmamalı ve nedenini sormamalıyız. Örneğin namaz kılmak istiyorsak, medeni bir şekilde izin alarak ayrılıp, görevimizi ifa edip geri döndüğümüzde kaldığımız yerden özür dileyerek başlamalıyız. Adamlar zaten İslam dininden korkuyor. Dünyada Türk demenin Müslüman demek olduğunu unutmamalıyız.

Aynı konuya Müslüman ülkeler ile iş yaparken de dikkat etmeliyiz ve gayet ölçülü davranmalıyız. Orta Doğuda mezhep ayrılığı, Selefilik, Şia, El Kaide, IŞİD, El Nusra, Esad, Sudan, Çad ve hatta Afrika’nın tamamında Boko Haram, Müslüman Kardeşler, Sisi konularına girmemeliyiz. İslamiyet gösteriş dini değil tevazu dinidir.

Türk ticareti ve iş adamları ile ilgili söylenenlerden lütfen kimse alınmasın, hatalarımızı kendimizi yabancıların yerine koyarak göremezsek büyük sıkıntılar yaşarız ve hatta işletmelerimiz iflasın eşiğine gelebilir ve batabilir. Burada kendimizi tanımaya çalışmalıyız ve bunun sebeplerini analiz etmek için bir fırsat yakalamayı hedeflemeliyiz.

Almanya’da öğrenim görürken ve sonra danışmanlık yıllarımda tüm yabancı işadamlarına Türkiye ile ticaret yapmalarını önerirdim ve Almanlar “Türklerle ticaret mi? Nein Danke! Teşekkürler” dediklerinde çok üzülürdüm. Ama anlattıklarını görmezden gelmek mümkün değildi.

Otomotiv, beyaz eşya gibi büyük sektörlerin yanında bildiğiniz gibi, Türkiye tekstil üretiminde çok iyidir. Sırasıyla mermer, makine ve gıda ürünleri de ihraç kalemlerimiz arasında önemli yer tutuyor. Amacımız bu sektörlerin gelişmesi ve ihracat düşüncesinin tüm alan ve işletmelere yayılmasıdır. Bu sektörler Türkiye’den mal almaya kalktığında daha başlangıçta problem yaşamaya hatta kazıklanmaya başlıyor. Mal talep ettiklerinde istenilen mallar mevcut deniliyor, sonra hiç ilgisi olmayan ve satılamayacak mallar gönderiliyor. Tabii karşı taraf boş durmuyor ve hemen yeni tedarikçi arayışına giriyor.

Bir sonraki siparişte başka bir üreticiye sorulduğunda yine istenilen mal var deniliyor. Bu sefer kendileri görerek almak için Türkiye’ye gelmesine rağmen alakası olmayan mallar sunuluyor. İnspektörler de nedense ikili oynuyor. Avrupa’ da tüketim kültürü ve renk farkı olduğunu bilmelerine rağmen, en çok sattığımız mallar bunlar deniyor ve seri üretimde olduğumuz için uygun fiyat yapılacağı söyleniyor. Gelenler bir şekilde anlaşıyor. Çıkan problemler çözülene kadar canları çıkıyor. En sonunda Türkiye’den alış veriş yapmaya tövbe ediyorlar ve İtalyan, Çin, Afrika ülkeleri ve Güney Asya firmaları ile çalışmaya başlıyorlar.

Tüm bunlara rağmen uluslararası pazarlarda çok başarılı, ciddi çalışan ve düzgün iş yapan Türk şirketleri de mevcut. Ancak onlar kendilerinden önce piyasaya zarar vermiş olanların cezasını çekiyorlar. Bu imajı düzeltmek için çok organize çalışmak lazım. Belediye, ihracatçılar birlikleri, ticaret odaları yurt dışına çalışacak firmalara “ilişki yönetimi” eğitimleri düzenlemeli, internet sayfalarında sürekli ciddi firmaların tanıtımlarını yapmalılar.

Kalitede süreklilik çok önemlidir. Bunu yakalayan firmalar öncelikle markalarını gözden geçirmeli ve Türkçe markalar yaratmalı. Yabancılar yabancı isimli markaları görünce bu ürünlerin yabancı kontrolünde üretildiğini zannediyor ve Türk firmalarına güvenmiyor. Bunu gerçekleştirmek için önce kendi insanımızı da yabancı markalı ürün kullanma hevesinden kurtarmak gerekiyor. Türkiye’de yerli markaların kullanıldığını gören yabancılar, firmaların kalıcılığına inanır ve ancak bu sayede Türk markalarının imajı iyileşebilir ve şirketlerimiz sağlıklı büyür.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı