REKLAMI GEÇ

Komplo Teorileri

27 Temmuz 2015 Pazartesi

İçimiz daraldı. Bugün temcit pilavı gibi aynı şeyleri tekrar etmek istemiyorum ama, sorunlarımızın ne olduğu konusunda hemfikir olamazsak çözümü konusunda da ortak yolu bulmak zor olur. Kritik günler bizi bekliyor.

Uzun süredir suni teneffüsle ayakta duran ekonomide son göründü.

Kişisel özgürlükler dibi boyladı.

Adalet sistemine güven sarsıldı.

Meclis denetim fonksiyonunu yapamaz oldu.

Polis devletin değil, belli bir görüşün savunucusu haline geldi.

Ordu kendine güvenini ve tecrübeli komuta kademesini kaybetti.

Devlet bütçesinden yapılan harcamaların üzerinde bir sis perdesi oluştu.

Sivil toplum kuruluşlarının çoğu siyasi angajmanlarının altında kaldı, amaçlarından uzaklaştı.

Basın yayın organlarından doğru ve tarafsız haber almak imkansızlaştı.

Tarikatlar siyasi güç ve para açısından belirleyici unsurlar haline geldi.

Eğitim sistemi çöktü.

Sağlık sistemi tıkandı.

Dış politikada çokbilmişlerin yaptığı yanlışların hesabı önümüze konuldu.

Bütün bunların üstüne terör kanlı yüzünü bir anda tekrar gösterdi.

Bütün bu sorunlarımızın nasıl ortaya çıktığı ve çözüm yolları konusunda tartışmalar sürüyor. Komplo teorilerini hiç sevmem. Televizyonlarda çeşitli çıkar gruplarının sözcülerinin papağan gibi tekrarladıkları “Yok olayın arkasında bu varmış, her şey başka yerde planlanmış!” söylemleri bana hep zamanında üzerine düşeni yapmayanların ileri sürdükleri mazeretler olarak görünür. Elbette ilişkide olduğumuz her devletin, her kuruluşun kendi çıkarlarını savunmak için planları, çalışmaları olur, tıpkı bizim olduğu gibi. Bunlar gizli saklı değildir. Politika belgelerinde, araştırma kurumlarının çalışmalarında yazılıdır, ilgilenenler bulup okuyabilirler. Bütün bu planları bilerek, göz göre göre ortaya çıkan olayların, yaptığın yanlışların, sorumlulukların farkında değilsen, bunları anlayacak kadar aklın, bilgin, tecrüben yoksa ya da fark ettiğin halde kendi çıkarların yüzünden görmezden geliyorsan, bir mazeret aramak doğaldır. Komplo teorileri, herkesin küçük dümenler çevirerek işini yürüttüğü, günlük yaşamında yasa, ahlak, etik tanımadığı bir coğrafyada, okumayan, dünyayı tanımayan, içine kapanık, bağnaz toplumlarda çok kabul gören mazeretlerdir. Her zaman kötü, sömürgeci, dalavereci, kafir, suçlu bir devlet, teşkilat, örgüt, mezhep veya ırk uydurmak kolaydır. Bu şekilde suçunu rahatça vatan hainlerinin, servet düşmanlarının veya dinsizlerin üzerine atabilirsin. Bu tıpkı okulda “ben dersime çalışıyorum ama hoca bana taktı” diyen tembelin mazeretine benzer.

Bugün yaşadıklarımız onlarca yazarın, bilim adamının, siyasetçinin yıllardır yazılarında, kitaplarında bizleri uyardığı beklenen sondur. Yani bilen biliyor.

Sebepleri ne olursa olsun bir tıkanma noktasındayız. Peki çözüm nedir?

Kendi ön yargılarından arınarak, bilimsel verilere dayanarak düşünen, aklını kullanmaktan korkmayan, çıkarlarını başkalarının borazanı olmakta görmeyen, dünyayı tanıyan insanlar nasıl bugünleri öngördüyse, aynı yöntemler kullanılarak sorunlarımıza çözüm yolu aramak doğru olacaktır.

Yani Mustafa Kemal Atatürk’ün yöntemi; ilme ve fenne dayanarak, akılcı düşünmek.

İktidar boşluğu yaşadığımız, yeni hükümet kurulma çalışmalarının sürdüğü bu zamanda öncelikle sorunun ne olduğu, hangi hatalarımızdan kaynaklandığı ve çözüm yolları konusunda mutabakata varmak ve daha sonra bunları tavizsiz uygulayacak bir hükümet kurmak zorundayız.

7 Haziran seçim sonuçlarının oluşturduğu tablo buna izin verir mi?

Oluşacak kaos ortamından yararlanacağını düşünenlerin kurduğu tuzaklar nasıl atlatılır?

Bir sonraki yazımda devam edeceğim…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı