REKLAMI GEÇ

TERÖR

23 Temmuz 2015 Perşembe

Birçok gazeteci tarafından daha önceden ifade edildiği gibi, Türkiye’nin gündemini terör eylemleri doldurmaya başladı. Suruç’ta bir katliam yaşandı. Tam kamuoyunda IŞİD’e karşı yaygın bir tepki oluştuğu sırada art arda PKK saldırıları geldi.

Öncelikle terör nedeniyle hayatını kaybeden bütün yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Yaşanan facialar, bu konuda siyasilerin davranışı, sosyal medyada farklı görüşten insanların yazdıkları gerçekten üzüntü verici.

Arka arkaya çok farklı terör eylemleriyle karşılaştık. Bu olaylar yıllardır alıştığımız emniyet güçleriyle çarpışan ayrılıkçı teröristlerin mevzi kavgası değil. IŞİD direkt olarak sivilleri, gençleri, aktif insanları hedef alan bir nefret saldırısı düzenledi. PKK evlerinde oturan polisleri Hizbullah tarzında infaz etti.

Her seferinde olduğu gibi sorumlu mevkide oturanlar olayı yine nefretle kınadılar, birlik ve beraberlik çağrısı yaptılar. Ortada hakaret edilmemiş, dışlanmamış birini bulurlarsa bir ve beraber olacaklar. Elleri ve ağızları o kadar kirli ki bu çağrıları samimi gelmiyor. Kaybettikleri iktidarı geri almak için yapabileceklerinin sınırı konusunda AKP’ye hiç kimse güvenmiyor. Suriye’den Türkiye’ye füze attırabilecek fikriyata sahip bir MİT Müsteşarı hala koltuğunu koruyor.
Suruç bir milattır.

Artık ülkemizde canlı bomba eylemini pervasızca yapabilen, cihat ilan etmiş, insanların kafalarını keserek korku salan, mezhep ayrımına dayanan bir terör örgütü var. Kendi inandıkları dışında hiçbir şeyi kabul etmiyor. Sıkı polis koruması ve denetimi altında onlarca insanı öldürmekten çekinmiyor. İç ve dış maddi desteği, geniş insan kaynağı, devlet içinde, siyasi partilerde sempatizanları var.
Bu haliyle Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını hedef alıyor.

Uzun süredir ülkemizde ekilen tohumların artık meyve vermeye başladığını gösteren ilk işaret. Bu konuları sadece bir olay olunca hatırlayanlar için büyük şok! Halbuki olanları alt alta yazdığımızda, her şeyin yıllarca önce başladığı net olarak görülüyor.

Dinci Çeçen ayrılıkçıların ülkemizde saklanmasına göz yumduk.
Güneydoğu’da din eksenli Hizbullah terörü yarattık.
İBDA-C’nin yıllarca korku salmasına izin verdik.
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Necip Hablemitoğlu cinayetlerini çözmedik.
Sivas katliamının sanıklarını yakalamadık.
İngiliz konsolosluğu, HSBC bankası, Neve Şalom ve Bet Israel sinagoglarına yapılan saldırılarının arkasını takip etmedik.
Kuran kursu adı altında izinsiz açılan kamplara göz yumduk.
Camilerde iyi niyetli insanlardan kayıtsız toplanan paraların harcandığı yerleri kontrol etmedik.
Arap baharında hangi ülkede ne kadar sünni radikal unsur varsa destekçisi olduk.
Ortadoğu’da kendimizi mezhep cephesinin bir tarafına attık.
Ekonomimizi iki diktatörlüğün, Suudi Arabistan ve Katar’ın, nakit desteğine bağladık.
Suriye’deki savaşa silah gönderdik. Teröristlere lojistik destek verdik.
Ne bekliyorduk ki! Bu bölgedeki en kalabalık, ekonomik canlılığı olan, radikal dinci tabanı her zaman harekete hazır, tek demokratik ve laik devletin olayların dışında kalacağını mı?
Bizi yönetenlerin bu kadar saf olmadığını hepimiz biliyoruz. Bile bile bunlara göz yumdular. Yaptıkları veya yapamadıkları şeylerin sonuçları uzun yıllar ülkemizi bir kaos ortamına sokacak.
Ne güvenlik güçlerinde, ne eğitim sistemimizde, ne de siyasi iradede ülkemizi bu kanlı gelecekten kurtarabilecek bir ışık göremiyorum.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Güngör Kesimli   -  Bağlantı 27 Ağustos 2015, 01:39

Hocam o kadar ümitsizliğe kapılmışsınız ki, “Ne güvenlik güçlerinde, ne eğitim sistemimizde, ne de siyasi iradede ülkemizi bu kanlı gelecekten kurtarabilecek bir ışık göremiyorum” demişsiniz. O halde gelin siyasete atılın ülkeyi siz kurtarın…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı