REKLAMI GEÇ

BİRAZ DA YOĞURT VE PEYNİRDEN KONUŞALIM…

12 Kasım 2011 Cumartesi

Hepimiz marketlerden alışveriş yapıyoruz fakat maalesef bazı marketler tarafından farkına vardırılmadan bir güzel kazıklanıyoruz. Ne acı ki aşağıda anlatacağım uyanıklığı yapan marketlerde yerel marketlerimiz. Ulusal marketler tabiî ki aşağıda bahsedeceğim duruma ve bunun gibi girişimlere tevessül etmiyorlar çünkü etik olmayan yollarla vatandaşın cebinden üç beş kuruşu nasıl alırımın hesabını yapmayacak kadar kurumsal ve profesyoneller.

Net/brüt tartımın farkını hepimiz biliriz…

Geçenlerde bir yerel markete süzme yoğurt almak için gittim. Şarküteri reyonundaki tezgahtar kıza 1kg yanık kokulu süzme koyun yoğurdu almak istiyorum dedim. Tezgahta bulunan plastik kutulardan bir tanesini eline geçiren kız yoğurdu koymaya tam başlayacaktı ki “I IIIII lütfen plastik kutunun darasını alıp yoğurdu öyle koyun” dedim. Kız şaşırdı ve hafif alaycı bir gülümsemeyle “bu kutu kaç gram gelir ki” dedi sonra da yanında duran amirine dönerek “beyefendi darasını almamı istiyor” dedi. Sanki benim tüketici olarak kutunun darasının alınmasını istemem haksız veya şüpheli bir talepmiş gibi bunun için amirinden onay istedi. Bu zaten kızın konu hakkındaki bilgisizliğinin göstergesiydi.

Amiri ki işinde belli ki çok usta birisi, anında soruna çözüm buldu. Kıza verdiği cevap şahane:

Plastik naylona koy öyleyse…

Bende plastik naylonda almak istemediğimi söyledim ve plastik kutunun darasını alıp yoğurdu koyması talebimi yineledim. Adam benim inatlaştığımı hissedince keskin zekasıyla -sanırım o an yürürlüğe koyduğu- firmasının prensibini bana deklare etti:

Biz kutuların darasını almıyoruz…

Birden bire karşımda gözleri kocaman bir $ işaretine dönmüş çakal bir Türk esnafı görür gibi oldum. Ben “darasını almak zorundasın, bu işin kanunu kuralı böyledir” dediğimde de “terazi bozuk dara almıyor” diyip işin içinden çıkacağını sandı. Halbuki en kalitesiz teraziler bile dara alır ve darasını almayan terazi kullanmak bu tip işletmelerde yasaktır. Kendimi kral çıplak diyen ve uyanık marketçinin tekerine çomak sokan ukala bir tüketici gibi hissetmedim de değil. Ancak en ufak bir haksızlığa karşı bile tepki vermek Türk Milleti’nin huyu değil mi?

Uzatmayalım; ben de yoğurdu almadan marketi terk ettim ve bu durumu yetkili mercilere şikayet edeceğimi kendisine söyledim.

Eve gelir gelmez telefonla 174 – Alo Gıda Hattı’nı aradım, durumu anlattım ve şikayetimi kayda geçirttim. Elbette şikayetimin sonucunu da takip edeceğim.

O kutulardan tanesi 10gr-30gr arası geliyor ve ortalama günde 100 kutu tüketen bir market (ki çok daha fazlası tüketilir) sizce yılda ne kadar bir haksız kazanç elde eder?

Kutulara ortalama 20gr desek:

20gr * 100 adet * 365 gün = 730KG eder

İçine konan şarküteri ürünü yoğurt olsun veya peynir olsun veya başka bir şey. O ürünün de ortalama değerini 8TL/kg diyelim.

Yani 8TL * 730KG = 5.840TL tutarında şarküteri ürününü o müessese müşterilere eksik teslim ediyor demektir. Yani başka bir deyişle tüketicinin cebinden bu hak çaktırmadan araklanıyor, bilerek veya bilmeyerek. Bence Kemal Sunal filmlerinde gördüğümüz sütün içine su karıştırıp satan uyanık sütçünün yaptığından hiçbir farkı yok bu durumun.

Şehrin göbeğinde modern marketçilik yaptığını iddia eden bu müessesenin koskoca devletin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın etiket tebliğinden haberi ya yok ya da işine gelmediği için takmıyor. 15-20gr için bu kadar kafa yormaya gerek yok, tüketiciye ne kadar zararı olacak ki diyebilirsiniz ama birileri yılda bu şekilde haksızca milyarlar kazanıyor ve zaten anlatmaya çalıştığım asıl nokta da bu!

Vurdumduymaz bir vatandaş olmanın topluma getirdiği yük sadece peynirden ve yoğurttan dolayı bir markette neredeyse 6.000TL yani bir asgari ücretlinin neredeyse bir yıllık geliri. Bir de koca bir ülkede bu zararı siz hesap edin. Sonra da yoğurdu ve peyniri değil de tüm tüketim yaşantımızda bizi bekleyen bu zararları düşünün.

Bu olayı paylaşmamın nedeni küçücük ve belki hiç de önemsenmeyecek bir haksızlığın bile aslında tüketici ve vatandaşlık bilinci düzeyinde toplumsal bakımdan ne kadar önemli olduğudur. Eğer BEN diye düşünüp o 15-20gr’ın hesabının peşinden gitmezsek belki bir zarara uğramayız ama BİZ diye düşünürsek ve bu tür durumlara toplumsal bakış açısıyla yaklaşırsak haksızlıkların karşısında durma refleksine sahip daha bilinçli bireyler olarak toplumumuzu daha öteye taşırız. BEN = TOPLUM diyebilen nesiller yetiştirmek ve bunu yeni nesillerin bilinçaltına bebeklikten başlayarak aşılamak toplumsal vazifemizdir.

İşte o zaman şarküteri reyonuna plastik kutuları güzel güzel döşeyip vatandaşa da çaktırmadan döşemek için bekleyen, hakkı ve Hakk’ı dilinden düşürmeyen bu tip şark kurnazı esnaflara doğruyu ve dürüstlüğü öğretmiş olacağız.

Bir sonraki yazımda bu konulara daha derinlemesine değineceğim…

Sağlıklı günler dileğimle

SADIK EMRE ÇAPUTÇU

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

galip türk   -  Bağlantı 12 Mayıs 2013, 15:53

valla tüpüde alıyoruz depozitosunu düşmüyoruz. adamlar ne para kazanıyor bunun hesabınıda yapabilirmisiniz.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı