REKLAMI GEÇ

ZEYBEKCİ’NİN TARİHİ HATASI

5 Mayıs 2015 Salı

Sn. Zeybekci geçen pazar günü bir vakfın kahvaltısındaydı. Kahvaltıda konuşma yapan Memur Sen Denizli Başkanı zat, maşallah açtı ağzını yumdu gözünü. Sendika mı yoksa AKP il başkanı mı, yoksa imam mı anlayamadık. Açık açık seçimlerde AKP’ye oy istedi, hem de tarafsız Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da AKP’li görerek!..Allah’a ne hesap vereceğiz dedi, Erdoğan’ı Çankaya’da oturmadığı için yani tabuları yıktığı için övdü. Hilafetin geri gelmesi için de yakardı. Yani kısacası adam gayet performanslı bir Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı şovu yaptı.

Demek ki Memur Sen il başkanlarının görevi AKP’ye oy isteyip Cumhuriyet düşmanlığı yapmakmış. Sendika, hak, hukuk falan hikaye sanki!

Sn. Tavşan; bir dahaki sefere konuşmalarını biraz daha aç, biraz daha detaylandır da seni daha yakından tanıyalım.

Bu arada Sn. Zeybekçi’nin bu gibi kötü niyetli bir konuşmanın olduğu bir davette bulunmasını yadırgadığımı belirtmek isterim.

Gelelim tarihi hataya;
Gazeteci dostum Meriç Ulukuş’un CHA’dan edindiği haberin metni şöyle:

“Zeybekci, konuşmasında İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün, 1946 yıllarındaki sözlerini hatırlatarak eleştirdi. Zeybekci, “1946 yılında Rusların boğazlara talip olduğu, Avrupa’nın, batının bizi NATO’ya alıp almadığı tartışmalarının olduğu Kore seferlerine, savaşlarına katıldığımız o yıllarda dönemin siyasi lideri İnönü bir söz söyledi. O günün çok güçlü sözlerindendi. O günün çok önemli sözleriydi o söz. Dünyaya rest çekmek için söylemişti onu. Dedi ki dünyaya yeni bir dünya kurulur ve Türkiye o yeni dünyada yerini alır demişti. Bu söz bizim milletimize, bizim tarihimize, bizim ecdadımıza ve bize asla yakışmayan sözdür” dedi.

Azıcık da olsa Türk Siyasi Tarihi’ni bilenler bu sözlerdeki yanlışlığı anlar.

RTE’nin 60-70 yıl öncelere dayanıp da o günün normlarını göz önüne almadan bugünün normlarıyla yaptığı içi boş kötü İnönü eleştirilerinin Sn. Zeybekçi de takipçisi maalesef. Hal bu ki her şeyden önce bu vatan için savaşmış, her kim olursa olsun saygı duymamız gerekli. Bugünün siyasetçileri 2. Dünya Savaşı yıllarını, ABD-Rusya soğuk savaşının en kritik dönemlerini sanki yaşadı da mı böyle rahat ahkam kesiyorlar?!

İnönü’nün sözü:

İnönü, 16 Nisan 1964’te Time dergisine verdiği demeçte daha sonra Türk siyasal hayatı literatürüne girecek olan şu sözleri söyledi: Müttefikler tutumlarını değiştirmezlerse, Batı ittifakı yıkılabilir… Yeni şartlarda yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur.”(CUMHURİYET,17 Nisan 1964)

Bu söz, 1960’ların başında iyice alevlenen Kıbrıs iç çatışmalarına, Kıbrıs’ta Makarios’un anayasayı değiştirme çabalarına karşı Türkiye’nin yürüttüğü diplomasi sürecinde söylenmiş ve tabi ki ABD’ye ve batıya hitapla söylenmiş bir söz. Hani şu RTE’nin eleştirmeyi çok sevdiği batıya yani. ABD, adada iki NATO üyesinin savaşmasına razı olmamakla birlikte adada 1959 Londra Antlaşması uyarınca oluşturulan tek devletli Kıbrıs Cumhuriyeti formülü ve tarafların onayladığı yeni Anayasa yürümüyordu. Zaten süren çatışmalar sürecinde TBMM Mayıs 1964’te adaya çıkarma kararı aldı ve bunu ABD’ye bildirdi. Yunanistan’a da kararlılığımız iletilmiş olundu böylelikle.

İnönü’nün bu tarihi sözünden ve çıkarma kararından sonra ABD Başkanı Lyndon B. Johnson İnönü’ye sert bir mektup kaleme aldı hemen (Meşhur Johnson Mektubu). İki NATO üyesinin savaşmasına, adaya çıkarma yapılırsa NATO ve ABD silahlarının kullanımına izin vermeyeceğini ve Akdeniz’de yaşanacak bu savaşa Rusya müdahale ederse NATO’nun Türkiye’yi koruyamayabileceğini belirten sert üsluplu bir mektuptu.

İç politikanın da karmaşık olduğu bu dönemde kamuoyunun Kıbrıs’a karşı olan ateşini hükümet bastırmaya çalışıyordu. Savaşı ve ordunun teknik yetersizliğini bilen İnönü kimilerine göre o yıllarda adaya müdahaleye çok da niyetli değildi. Donanmanın çıkarma yapacak kapasitesi yoktu çünkü. Maceraya dalmak İnönü gibi akıllı bir kurmayın işi değildi.

İnönü akılcı diplomasiyi sürdürdü ve Johnson’a cevabi yazısında:

“Yekdiğerine karşı ahdi vecibelerini, taahhütlerini istediği zaman reddeden devletler arasında bir ittifak tasavvur edilebilir mi?” sorusunu sorduktan sonra, eğer Sovyet müdahalesine uğrayan bir üye devletin haklı olup olmadığı, bu müdahaleyi tahrik edip etmediği tartışılacak olursa, Türkiye açısından NATO ittifakının temel direklerinin sarsılmış ve anlamı kalmamış olduğunu bildiriyordu (MİLLİYET, 16 Ocak 1966).

Bu mektuptan sonra Johnson İnönü’yü ABD’ye davet etti ve İnönü de kabul etti. Gerilen ilişkiler yumuşuyordu.

Bu diplomasi ve mektup süreçleri Türkiye’ye, batıya, ABD’ye çok şey gösterdi. Türkiye gibi ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda bir kutuba körü körüne bağlanmayabileceğini, dünyadaki siyasal dengelerin hep hassas olabileceğini kanıtladı. Nitekim NATO ve ABD müttefiki olan Türkiye’nin bugün Rusya ile olabilen yakınlığı da hep bu kültürün uzantısıdır. Dolayısıyla İnönü’nün bu restinin batının daha aklıselim davranmasına yol açtığı ortadadır.

ABD Başkanı’nın İnönü’ye daveti, sonrasında yapılan Cenevre görüşmeleri vs vs… 1959 Londra Antlaşması’na da bağlı kalmayıp sürekli uzlaşmaz tutum takınan Yunanistan’a karşı bu sürecin sonu 1974 Barış Harekatıdır.

Yani İnönü’nün maceracı ve fevri olmayan, akılcı diplomasisi ve savaşın ne olduğunu bilen tecrübesi sayesinde Türkiye, Kıbrıs’a Ecevit zamanında donanma ve hava kuvvetleri bakımından çok daha donanımlı olduğu bir dönemde çıkmıştır ve bugün orası bizimdir!!!

Sn. Zeybekçi’nin dediği gibi 1946 yılı ve Kore Savaşı ile tabi ki o sözün alakası yoktur. Nitekim Kore Savaşı zaten 1950’de başlamıştır ve dönem Menderes dönemidir.

1946 yılı olmasa da o dönemde İnönü için söylense söylense şu söz söylenebilir;

Bir yurt gezisinde küçük bir kız çocuğu paşanın yanına gelir ve fukara 2. Dünya Savaşı yıllarının bitkinliğiyle “bizi aç bıraktın Paşam” der. İnönü’nün cevabı çok anlamlıdır; “belki aç bıraktım ama babasız bırakmadım”

Lütfen ama lütfen tarihimizi iyi bilelim ve tarihi şahsiyetlerimize saygıda kusur etmeyelim. 60 yıl öncesinin tarihi gerçekleriyle bugünkü siyaseti şekillendirmeye çalışmak kimseye fayda vermez…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Sadık Emre Çaputçu   -  Bağlantı 5 Mayıs 2015, 22:33

…. bizden toprak istiyor” algısını yaratma siyaseti yoluna ittiği yazılıyor. Kaldı ki dediğim gibi o yıllarda Türkiye’nin kararlılığını gösterip tarafları masaya çekmesi en mantıklısıydı. Sonuçta ordu zayıf…

Sadık Emre Çaputçu   -  Bağlantı 5 Mayıs 2015, 22:30

tabi ki… Sovyetler konusuna değinmedim yazıda malum konu o değildi. Ama dönemin iç siyasetinin karışıklığı, özellikle İnönü hükümetinin ABD’nin operasyona karşı çıkışı bahanesiyle beraber kamuoyuna “bakın Sovyetler de zaten…….

YAŞAR TOK   -  Bağlantı 5 Mayıs 2015, 15:59

Sn. Çaputçu!
Yerinde açıklamanıza katılıyorum.Yazınızı tarihin bir döneminde yaşanan uluslararası ilişkileri, günümüzün donanımsız siyasilerinin ağızlarına yarım yamalak pelesenk etmesine karşı gösterilen duyarlı bir tepki olarak görüyorum.
Sadece bir noktanın açılmasında yarar var. Sovyetler Birliği’nin Türkiye’den toprak istediği yerleşik inancı doğru değildir. Benim gibi müzmin Stalin muhalifi birini bile Stalin’i savunmaya götüren bu gerçeği bir-iki cümle ile açıklayalım.
Feridun Cemal Erkin, 1968 yılında yayınlanan “Türk Sovyet İlişkileri ve Boğazlar Meselesi” adlı kitabın yazarıdır. 1960 darbesinden sonra kurulan İnönü Hükümeti’nde 1962-65 arası Dışişleri Bakanlığı yapmıştır. 1964 yılındaki ünlü İnönü demeci ve Johnsson mektubu maceralarının yakın tanığıdır. Diplomat kökenlidir. Kitabı, Sovyetlerin toprak istediği iddiasının kaynaklarından biridir. Çoğu akademisyen bu kaynağa atıfta bulunur. Ama bu konuda hiçbir iddia sahibinin elinde bir tarih vesikası mevcut değildir. Hatırladığım kadarıyla zamanında dikkatle okuduğum Erkin’in kitabı da böyle bir vesikaya işaret etmiyordu.
Yalnızca, 1965’li yıllardaki gibi çetrefilli konjonktürlerde bu iddialar çoğunlukla dışişleri mensuplarının demeçleriyle gündeme taşınır. Sanırım amaç, içinden geçilen o konjonktürde diplomasi masasında güçlü biçimde yer almak olmalı.
Bu bilgiyi lütfen tamamlayıcı olarak kabul edin. Bir de cehaleti marifete dönüştürenlere ‘meydanın boş olmadığının’ hatırlatması olarak görün!

Volkan   -  Bağlantı 5 Mayıs 2015, 14:19

Şimdiler rahmetli İnönü’ye sallayanlar,İsmet İnönü’nün kesip attığı tırnağı bile olamazlar…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı