REKLAMI GEÇ

İLYAS TRAFİK KAZASI KURBANI MI?

26 Ekim 2015 Pazartesi

Kötü başladı 2015

Görüp görebileceğim en kötü, en kara haberlerden bazılarını, peşi sıra önce kucağıma sonra yüreğime bıraktı, öyle de gideceğe benziyor…

Kimini biliyor, kimini bilmiyorsunuz pek çoğunuz…

Kimi gerekmediğinden, kimi belki de çok özele girdiğinden ötürü…

Kötü başlayan ve öyle de devam eden bu aksi yıl kötü sürprizlerinden birini de 7 Haziran’da yapmıştı…

‘Her şeyin üstesinden geldi, bak yine yendi’ deyip artık kendisini beklediğimiz anda ölüm haberiyle çarpıştık Sadık Emre Çaputçu’nun…

Mesela tutamayıp kendimi çocuklar gibi hıçkırarak ağladığım gündür o gün…

Böyle saçma sapan,
birden bire….
hiç de yeri yokken
ve yakıştıramadığından
gelince acı haber dağılıyorsun…

Ve ne yazık ki 2015’te döktüğüm ilk ve tek gözyaşı değildi Sadık…

Öncesinde sonrasında boğazıma düğümlenen birçok acı sürprizle de karşılaştığımı söyleyebilirim…

Ve bugün biri daha alt üst etti beni…

Daha 25 Nisan 2015’te paylaşmıştı, kendi Facebook sayfasından veda yazısını…

2002’de kapısından içeri girdiği DEHA 20 Gazetesi’nde tam 12 yıl çalışıp, şartlar O’nu çok zorlayınca hem gazetesinden hem de gazetecilikten ayrılma kararı aldığını aktarmış, mesai arkadaşlarına, dostlarına, gazetecilik ilişkisi içindeki muhataplarına veda etmişti İlyas Haytan…

Ve şöyle bitiriyordu yazısını;
“Bundan sonra da gazeteci İlyas Haytan olarak değil, sadece İlyas Haytan olarak yaşamaya ve çalışmaya devam edeceğim. Artık başta eşim Nalan ve biricik kızım Ela Sare’ye daha çok vakit ayırmak istiyorum. Şimdilik veda ediyorum ama belki yolumuz ileride kesişir ne dersiniz? Sözlerime burada son vermem gerektiğini bilerek diyorum ki geride kalan birçok anı ve iyi ve kötü yaşanmış anılar ile merhum usta sanatçı Kayahan’ın dediği gibi. “Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerde buluşuruz. Gülen yüzümü unutmamanız dileğiyle, hoşçakalın. Mutlu kalın”

Evet kelimenin tam anlamıyla son yıllarda gördüğüm yüzü en çok gülen, gülümseyebilen ve aslında gülmenin yakıştığı ender insanlardan biriydi İlyas….

Bir bu eksikti…
Bir sulama kanalının içinde…
Saçma sapan bir vakitte….
Beklemediğimiz şekilde…

Şimdi hep bir ağızdan İlyas’ın Sarayköy’de ne işi var? Birader yok öyle şey olur mu, bilmem şundan ötürü, bilmem bundan ötürü yorumları yapıyoruz değil mi medyacak!..

Yok öğle yağma…

Hiç kimseye hiçbir kulp takacak yüzü yoktur bu olayda Denizli medyasının..

Ne kulp takacak, ne eleştirecek, ne İlyas’ın geride kalan eşinin, minicik kızının gözlerinin içine bakabilecek yüzü…

Bu nedensiz ayrılığın gerekçesi bir trafik kazası olarak geçecek belki kayıtlara ama O bence bir kurbandır düpedüz….

Gecesi gündüzü olmadığı gibi, bir aile geçindirebilecek denli maaşlar alamadığımız, zorlu, sıkıntılı, ama ne yazık ki şirazesi kaymış, cılkı çıkmış bir sektör haline gelmişliğimizin kaybıdır İlyas…

Hepimizin ayıbıdır…

Böylesi bir trafik kazasında ihmali olanları sorgulayacak makamdan alıp, ihmalin kurbanı olarak mezara uğurladığımızdır…

Belediye personeli olmaya karar verdiğinde “Öyle şey olur mu 12 yıl emek vermişsin, gazeteci kolay yetişmiyor, biz senin elinden tutmalıyız bir yolunu bulup senin de evine insan gibi bir maaş götürmeni sağlamalıyız” demek yerine “Hayırlı olsun” demeyi tercih eden vurdumduymazlığımızdır…

Kaybettiğimiz mesleki bilincimiz,
gazetecilik hevesimiz,
umudumuz, güvenimizdir…

Sorumsuzluğumuzdur…
Bana dokunmayan bin yaşasıncılığımızdır…

Hak arayan, hesap soran olmak yerine iyi para kazanan tacir olmayı tercih edişimizdir!…

Her geçen gün artan korkaklığımız,
Cesaretsizliğimiz ve ne yazık ki mesleki açıdan onursuzluğumuzdur!…

Birbiriyle bağlantılı yanlışlar, sorumsuzluklar, hatalar sürecinin ilk domino taşıyız hepimiz…

Ve artık kendimizle yüzleşmeliyiz…

Nurlar içinde yat İlyas…
Beni, bizi, hepimizi affet….

NOT:
Böyle olaylar, tatsız tutsuz şeyler olunca delleniyorum iyiden iyiye…
İnancım, güvenim, umudum yitiyor her birinde biraz daha…
Adaleti sorguluyorum…

Hayır bir çok kişi sürekli tekrar ediyor son zamanlarda, git bir psikiyatra ilaç filan al diye…

Evet belki bana iyi gelecek antidepresan, biliyorum….
Ama ben, bir daha ben olamamaktan çok korkuyorum…

Ya sevemezsem ‘ben gibi’
bir daha hiç kimseyi,

Ya üzülemezsem yeterince,
olması gerektiği gibi…

Ya iyi olmazsam,
Vicdanım sızlamazsa hiçbir şeye,
görmezden gelirsem,
duymayıverirsem,
sessiz kalmaktan utanmazsam diye..

Çok mu güzel yapacak o zaman beni,
yüzümdeki antidepresan gülümsemesi…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

aplereb   -  Bağlantı 27 Ekim 2015, 03:25

İHMAL İHMAL

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı