REKLAMI GEÇ

Nazım Hikmet neden öldü?

3 Haziran 2015 Çarşamba

Tuhaftır…. Mustafa Kemal’in, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşamış iki Nazım’la da garip benzerlikleri ve rastlantısallıkları vardı… Üçünün doğum yerleri aynıydı ve aralarında 11’er yıl, yaş farkı vardı..

**

Mustafa Kemal’den tam 11 yıl sonra
O’nun doğduğu topraklarda,
Selanik’te dünyaya geldi Nazım Hikmet…

O da tıpkı O’nun gibi mavi gözlü bir devdi…
İkisi de her şeyden çok memleketini sevdi…

“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!”
diyebilen Nazım da,
ömrünü bir ülkeye ve o ülkenin
insanlarına adamış Mustafa Kemal de
bu coğrafyada yaşam
“Bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine”
olsun diye emek verdi…

O da aslında Atatürk gibi askerliği seçti
Ama karacı değil gençliğinde bir Denizci Subaydı..

Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya geçip
Mücadeleye katıldı…

Kurulmasında emek verdiği Türkiye’de yaşadığı yıllarda öyle başka şairler gibi Başbakan’lara “Beni vekil yapın, sizin hizmetkarınız olayım” tarzında mektuplar yazmak yerine,

yüzlerce şiir, oyun, roman ve anı kitapları yazdı…

Bir de vatan hasretiyle yaşadığı yıllar, Piraye’ye mektuplar…

Yazdıkları yüzünden çoğu kez yargılandı…

1938’de 8 yıl hüküm giydi..
İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa…
Peşi sıra gelen yargılamaların ardından
12 yıl hapiste yattı…
1950’de bir yolunu bulup gizlice Rusya’ya kaçtı..

Adnan Menderes’in Başkanlık ettiği hükümet kararıyla 1951’de vatandaşlıktan çıkarıldı…

1963’te Rusya’da yaşamını yitirdi…

***

Mustafa Kemal’den tam 11 yıl önce
Selanik’te doğdu Doktor Nazım…
İttihat ve Terakki’nin önemli isimlerindendi
1918’de yurttan kaçtı…

Moskova’dayken Nazım Hikmet’in de yoğun baskısıyla anılarını yazmaya başladı.
Atatürk’ün ilk Dışişleri Bakanı, Balkan Paktı’nın mimarı, Adnan Menderes’in yandan bacanağı (Eşleri kuzen) Doktor Tevfik Rüştü Aras’ın mücadele dostuydu.

O’nun ve İzmirli dostlarının yoğun isteği üzerine, Mustafa Kemal ‘in izniyle 1922’de vatanına döndü…

Bir kumpasın kurbanı olduğu rivayet edildiyse de Atatürk’e İzmir suikastının zanlılarından biri olarak 1926’da tutuklanıp yargılandı.

Denizlili Savcı Necip Ali Bey’in idam istemi haklı bulununca, aynı yılın 26 Ağustos’unda idam edildi…

***

Doktor Nazım’ın ölümünden sorumlu muydu bilmem ama Atatürk’ün Şair Nazım’ın ölümünde, bana sorarsanız, zerre kadar suçu yoktu…

Aksi gibi O’nun celladı;
“Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
eğildi durdu.
Bıraksalar
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı” dizeleriyle hayranlığını anlattığı Atatürk’ünkiyle aynıydı…

Memleket sevdası…

Hiroşima’da ölen kız çocuğu için
“Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler” dizeleriyle ağıt yakabilecek kadar insandı Nazım Hikmet…

“yolunda pusuya yattıklarını,
arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek ..
yürümek; yürekten gülerekten yürümek …” diyecek kadar cesur bir yoldaş,

Ve bazen aksi, çekilmez bir adam, uykusuz, lanet ve haksız… Sebebi yoktu zaten, olması da imkansız… Ve biliyordu yaptığı iş rezalet ama engel olamayacak kadar kıskanç…

Küfrederek bazen HAVUZ MEDYASI’na
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ! diyebilecek kadar sitemkar!..

“Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın” dizelerindeki gibi bazen öylesine yorgun…

Memleketti, insandı, haykırış, kaçış, yalnızlık, kardeşlik, umuttu, umutsuzluktu, sevdaydı, anlamak, anlatmaktı pek çoklarımız için Nazım Hikmet, yaşamın ta kendiydi…

3 Haziran 1963’te verdi son nefesini…

Mesela bin yıl düşünsem, bir sevgiliye hissettiklerimi;
“Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey…” dizeleriyle anlatabilirdim ancak…

Ve bir zamanlar ekmeği tuza banıp yer gibi sevdiğim kadının yüzüne ne desem
“Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin” dizeleri gibi etkili olmazdı sanırım..

Kavgalarım, öfkelerim, aşklarım, memleket sevdam, umutlarımın yanı başında, sanki bir filmin fon müziği gibi öyle güzel, yakışıklı duran Nazım’ı, önünde şapka çıkararak anıyor, yaklaşan 7 Haziran seçimleri öncesi tümüyle paylaşabileceğim en iyi ve tam da bugünler için yazılmış en anlamlı şiiriyle baş başa bırakıyorum sizleri…

Nur içinde yat büyük Usta!..

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi
korkunçsun, kardeşim.
Bir değil, beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için
üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
Nazım Hikmet Ran

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı