REKLAMI GEÇ

TAŞ ATÖLYELERİN DİLİ OLSA ANLATSA…

8 Nisan 2015 Çarşamba

Yeni Vilayet binasının hemen bitişiğindeki taş binaları biliyorsunuz değil mi? 
Hani şu geçtiğimiz yıllarda taşınan Endüstri Meslek Lisesi, eski adıyla Erkek Sanat Okulu. Birbirine paralel iç avlularla geçişli üç adet taş binadan, bir zamanlar torna, tesviye, motor atölyelerinin olduğu binalardan söz ediyorum. Denizli’nin sanayileşmesinde önemli bir rol oynayan, Sait Küçüker, Sacit Sivri, Kadir Uslu gibi sanayicilerin yetiştiği, binlerce gencin koluna altın bilezik takıldığı o güzelim taş binalar için yıkım emri verilmeye hazırlanıyor. 

ic-4

Neden mi? 

Nazif Zorlu’nun yaptıracağı müzeye yer açmak için!!
Mimarlar Odası’nın itirazı üzerine konu şimdi yargıda. Mahkeme kararı beklenirken, o güzelim yapılar kendi haline terk edilerek ” terk et, yak, yık” politikası işlemeye başladı. Vilayetin burnunun dibindeki atölyeler içinde baliciler, tinerciler cirit atıyor, hiçbir tedbir yok!
Bugün hiçbir mimari özelliği bulunmadığı ve depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkılıp yerine müze yapılması düşünülen taş atölyelerin mimar Selçuk Milar tarafından yapıldığını, Birinci Cumhuriyet Dönemi mimarisini yansıttığını ve sağlamlık konusunda günümüzdeki binaları solladığını biliyor musunuz?
Ben size anlatayım efendim.
Önce mimarından başlamak isterim:

Milli mimarlık akımı
Denizli Erkek Sanat Okulu’nun (taş atölyeler) mimarı Selçuk Milar 1917 İstanbul doğumlu. Robert College ve Galatasaray Lisesi’nin ardından İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Fakültesi’ni bitirdi ve Ankara Erkek Teknik Öğretim Müşavirliği Mimari Bürosu’nda ünlü Alman Mimar Profesör Paul Bonatz ile birlikte çalıştı. 

ic-1

1943-45 arasında Denizli Erkek Sanat Okulu (taş atölyeler) projesini çizen ve hatta kontrolörlüğünü de yapan Selçuk Milar, Denizli’de yapının bir benzeri olan Malatya Erkek Sanat Okulu’nu da yaklaşık zamanda tamamladı. Milar’ın binaları bugün, milli mimarlık akımının son dönemi olarak adlandırıyor ve modern mimarinin sadeliğini titizlikle yansıttığı belirtiliyor. Denizli Erkek Sanat Okulu’da bu kapsamda tutuluyor. Ağa Han ödüllü Mimar Cengiz Bektaş taş atölyeleri“çağının en iyi örneklerinden biri” olarak tanımlıyor.

Yeter söz milletin!
Mimar Selçuk Milar hakkında anlatılacaklar sadece bu kadarla sınırlı değil. Milar çok yönlü ve renkli bir ic-5kişilik ve bir döneme damga vuracak kadar da yetenekli. Türk siyasi hayatında büyük yer edinen, bugün bile hafızalarda silinmeyen DP’yi 1950’de iktidara taşıyan “Yeter Söz Milletindir!” afişini hazırlayan kişidir. Bu afiş siyasi seçim tarihinde en çarpıcı olduğu kadar seçim kazandıran afiş olarak da hatırlanır. Bu afiş DP’yi iktidara taşırken, CHP’nin hışmını üstüne çeken Milar’ı da sürgüne gönderecektir. Urfa’ya sürgüne gitmektense istifası verir ve serbest çalışmaya başlar o dönem Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı “Büyük Doğu Dergisi”nde de makaleler yazar. Milar’ı anlatırken son olarak TMMOB’un fikir babası ve Ankara’daki ilk sanat galerisinin kurucusu, ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek’in yeğeni olduğunu bilgisini de eklemeliyiz.

Ermeni ve Yahudi taş ustaları çalıştı
Mimar hakkındaki bu bilgilerden sonra gelelim taş atölyelere…
Kız Meslek, Vilayet ve Erkek Sanat Okulu olarak aynı ada üzerinde yaklaşık zamanlarda inşaatları tamamlanan bu binalar bugün birinci Cumhuriyet dönemi mimarisi olarak adlandırılıyor. 1960’lara kadar olan zamanı kapsayan bu mimari örneklerden 1942’de inşaata başlanan Vilayet’in 1952’de, Kız Meslek Lisesi’nin 1957’de tamamlanarak hizmete açıldığını biliyoruz. Denizli Erkek Sanat Okulu (Taş Atölyeler) inşaatı da 1945’te bitti. O günleri hatırlayanlar arasında sanayinin duayeni Esat Sivri, mimar Cengiz Bektaş ve babasının anlattıklarıyla büyüyen Mimar Süleyman Boz’u sayabiliriz.Yaşıt olan Sivri ve Bektaş o sırada ilkokul 3-4 sınıf öğrencisidir ve sık sık inşaatta çalışanları izlemeye giderlermiş. Bu da 1943-44 yıllarına denk geliyor. Süleyman Boz ise babasının Çamlık dağından eşeklere yüklediği taşları inşaata getirdiğini anlatır. Tarihsel döneme bakarak Denizli’de yaşayan Ermeni ve Yahudi taş ustalarının atölyelerin yapımında çalıştığını söyleyebiliriz. Ayrıca Hitler Almanya’sından kaçarak Türkiye’ye sığınan taş ustalarının da bu atölyelerde işçi olarak çalıştığı söylenir.

ic-3

Teknik detaya gelince;
Bilgi Üniversitesi Ögr.Gör. Mimar Zafer Akay anlatsın:“ Yapılar anlaşıldığına göre, Sabri Oran’ın kitabında detaylı olarak tanımlandığı gibi, ihtiyaç programları, teknik özellikler ve atölyede oluşturulan bazı mekan prototiplerini temel alarak tasarlanmış ve detaylandırılmış özgün yapılar. Yapıların bu kompozit, aslında pek de kolay olmayan yapım tekniğinin, içlerinde bulunan makinaların o dönem için değeri göz önüne alındığında, özellikle yangına karşı önlem olarak düşünüldüğü anlaşılıyor. Dönemin bir özelliği olarak her zaman kamu yapılarında gerçekleştirilemeyen bir kaliteye ulaşıldığı açıkça görülebiliyor. Bunlar çok özel yapılar. Taşın ve betonun şiirsel uyumunu yansıtıyorlar.”

ic-2

Atölyelerin dili olsa konuşsa
1945’te tamamlanıp eğitim ve öğretime açılan Denizli Erkek Sanat Okulu’nun avlularla birbirine paralel üç binasında tesviye, torna, motor atölyeleri bulunuyor. Bu atölyelerde öğrenim gören çocukların koluna çok bilinen deyimle “altın bilezik” takılıyor. O yıllarda buradan yetişen gençler Denizli sanayisini yönlendiriyor. Erkek sanat okulu 1950-80 arasında sanayiye ara eleman yetiştirdiği gibi ünlü sanayicileri de Denizli’ye kazandırıyor. Onlardan bazılarını anmak gerekirse, Sait Küçüker, Sacit Sivri, Kadir Uslu ilk akla gelen isimler arasında yer alıyor. Hiçbir birikimi olmayan, sermayesiz Denizlili girişimcinin en önemli üretim araçları olan dokuma tezgahları, makineler bu atölyelerden çıkanlar sayesinde taklit edilerek yapılıyor.

Taş gibi!

Peki bu binalar sağlam mı?
Merak etmeyin taş gibiler. Uzmanlara göre bugünün inşaatlarından daha sağlam. Pamukkale Üniversitesi İnşaat Bölümü’nün yaptığı dayanıklılık testlerinden geçer not almışlar. Yüksek oranda dayanımı olan beton kalitesi çıkmış ortaya! Hatta söylenen o ki; C20-C30 aralığındaymış. Bu şu anlama geliyor: Bu dayanım ancak 1998 sonrasında yapılan binalarda bulunabiliyor. Bir cümle daha! Taş atölyelerin F20 donatılarının da olduğu söyleniyor. İyi mi?
Anlayacağınız taş atölyeler, yıllar sonra bile taş gibi. Sağlamlık bakımından bugünün binalarını solluyorlar.
Geliyoruz en önemli soruya. Çünkü yazımızın da ana konusunu oluşturuyor:

Taş atölyeler yıkılsın mı, kalsın mı?

Cengiz BEKTAŞ
Ağa Han ödüllü Mimar

“O binalar döneminin en iyi örnekleridir. Selçuk Milar en titiz mimarlardan biriydi. Kontrolörlüğünü de kendisi yaptı. Ancak bugün bu değerlerin kıymetini bilen insan kalmadı. Cumhuriyetin izleri siliniyor. Gerçek bu. Bir kılıfına uyduruluyor ve yıkılıyor. O binaların korunması lazım. Depreme dayanıksız oldukları da kocaman bir yalandır.”

Necati İNCEOĞLU
Mimar

“Denizli Erkek Sanat Okulu Prof. Paul Bonatz’ın döneminde tasarlanmıştı ve onun imzasını taşımaktadır, binanın usta taş işçiliği, rasyonel planlama ilkeleri bu görüşü desteklemektedir. Bu binanın korunmasını gerekli kılan diğer önemli bir neden, binanın döneminin mimarlık yanında rasyonel ve ideolojik düşüncelerini yansıtmasıdır. Bilindiği gibi bu bina eski bir ünlü un değirmeninin (Pandozoplu)temelleri üzerine inşa edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında üretim ve teknolojiyle ilgili bir sürekliliği de temsil eder ve çağrıştırır. Bu binanın yıkılması zaten tükenmekte olan korunması gerekli yapılar kültürümüze büyük zarar verecektir. Denizli’nin mimari kimliğinin bir parçası olduğuna inandığım bu binanın korunması gerekiyor.

Zafer AKAY
Bilgi Üniversitesi-Mimar

“Bugün bu yapıların durumunu görmek oldukça üzücü. Kompleksin önemli parçası olan Metal Atölyesi’nin, yeni Valilik binası için feda edilmiş olması yeteri kadar üzücüyken, kalan “Taş atölyeler”in bakımsızlığı, adeta yıkıma terk edilmiş görünümleri içler acısı. Denizli’nin bu çok değerli yapılara ve çevresindeki yeşil varlığa sahip çıkacağına inanmak istiyorum.Taş atölyeler Denizli’nin Santralistanbul’u, ya da Cer Modern’i olamazlar mı acaba?”

Cüneyt ZEYTİNCİ
Mimarlar Odası Başkanı

Taş atölyeler yapıldığı dönemin üretim süreci ve mimarın tasarım anlayışına bağlı olarak yapıta özel, yapı malzemesinin kullanma biçimini, yapım tekniğini sergilemektedir.Bu nedenle yapının “özgünlük değeri” vardır. Mimarisi ile Cumhuriyet eğitim projesinin bir parçasıdır. Tarihsel ve kültürel değerleri ve kentsel belleğin önemli bir öğesidir.”

İbrahim ŞENEL
Mimarlar Odası eski Başkanı

Taş binalar 1930’ların sonu ve 40’ların başında Nazi Almanya’sından kaçarak İzmir’e gelen yapı ustalarının inşa ettiği yapılar. Yani Denizli’nin 80 yıllık geçmişine tanıklık ediyorlar.
Avrupa kentleri için “adamlar hala dedelerinin oturduğu evlerde oturuyorlar” diye öykünürken elimizde kalan yegane yapıların “zaten onlar taş bina değil sadece taş kaplama ” diyerek yıkılmalarını hoş görmeyi anlamak mümkün değil.

Süleyman BOZ
Mimarlar Odası eski Başkanı

Erkek Sanat Okulu Taş Atölyelerinin yıkılacağı haberleri dolaşıyor. Yeri boşaltılıp müze yapılacakmış! Zaten bu yapılar müzelik. Müzeyi gidin boş bir yere yapın! Mimari özelliği, dönemin taş yapı ve betonarmenin nasıl kullanıldığına özgün bir örnektir. Denizlinin kültür değerlerine kıyanlar da bu kentin ve kentlinin ahından kurtulamayacaktır. En azından bizim ahımız ve hakkımız ukbada da yakalarına yapışacaktır. Yeter artık!.. Yıkmayın, tarihe, kültüre, atalarımızın emeğine saygılı olun. Diyeceğim budur!..

Meraklısına not: Mimarlar Odası 9 Nisan Perşembe günü Taş Atölyeler de temizlik ve ardından bir basın açıklaması yapacak.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Ziya Tıkıroğlu   -  Bağlantı 27 Mart 2016, 08:40

Seval Hanım. Ellerine, dillerine ve emeğine sağlık. Benim bir 5 yılımı ve hatıralarını bir anlatsa, belki de yeni bir kitap çıkar. Yüreklerimiz sızlıyor bu ihanete, bu ihmale bu yalancı düşüncelere.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı