REKLAMI GEÇ

ÇAL’DA ÇALLI EVİ NEDEN YOK?

3 Eylül 2014 Çarşamba

Çal yöresi şenlikler burcuna girdi.
Bekilli’de şarapsız şarap festivali günleri geride kaldı. Çal Aşağıseyit’te yapılan koyun atlatma şenlikleri Ağustos’un son günü tamamlandı.Güney’de “3 Eylül Kurtuluş Günü” şenlikleri olarak tek gün içinde geçiştiriliyor. Şimdi sıra Çal festivalinde.
Ama biz bu kez festivali değil de festivalden festivale hatırlanan birini, Çallı İbrahim’i yazımıza konu edelim.

***

Türkiye resim sanatının bir dönemine damgasını vuran İbrahim Çallı, şimdilerde Çal’da bir banka önündeki birkaç metrekarelik boş alanda Tankut Öktem’in yaptığı heykelinde hüzünlü yalnızlığını yaşıyor. Ne zaman önünden geçsem yüzündeki paradoksal duyguları algılarım. Biraz hüzün, biraz mübalağa… Tam Çallı İbrahim’e özgü bir oturuşla özdeştir bu hali.

***

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde akademinin (Önce Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi, sonraları İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi) yönetimini üstlenmiştir. Kendi adını taşıyan atölyesinde resim sanatının önemli isimlerini yetiştirmiş, Atatürk’ü canlı model olarak resmetmiş ender sanatçılardandır. Neyzen Tevfik, Mazhar Osman, Esat Minkari gibi mukallit ve kalender arkadaşlardan oluşan bir grubun içindedir.

***

Çal’da İbrahim Çallı adına çoğu insan aşina olmasına karşın, hakkında kuşaktan kulağa anlatılagelen gençlik maceraları, çoğu zaman sanatının önünde yer alır. Belki bu nedenle Kültür Bakanlığı sergi bahçesinde yıllarca beklemiş olmasına karşın Denizli valiliği, Belediyesi ve Çal belediyesi heykeli kente getirmek için hiçbir girişimde bulunmamıştır. Bakanlığın müteaddit defalar vermek istemesine karşın yerel yöneticiler talepte bulunmamış, bu nedenle kentte bir Çallı heykeli olmamıştır. Ta ki zamanın Çal Belediye Başkanı Hasan Gündüz’ün girişimlerine kadar.

Önceki dönem Çal Belediye Başkanı Hasan Gündüz Çallı heykelini Çal’a getirdi, uygun bir yer bulup heykeli oraya yerleştirdi. Daha uygun bir yer bulunur muydu, gerekli miydi bunlar çok önemli değil. Heykelin neredeyse yüz yıl sonra İbrahim Çallı’yı doğduğu topraklara geri getirmiş olmasıydı önemli olan.

***

2007 yılında Çal Belediyesi’nin verdiği destekle bir İbrahim Çallı paneli düzenledik. Düzenleme komitesinde Bülent TOPUZ, Süleyman Boz, Yaşar Tok adı yer almasına karşın, aslında resim sanatına ilgi duyan pek çok insanla birlikte bu panel gerçekleşti. Kentin neredeyse tüm entelektüel kesimi o gün Çal’daydı. Başkan gündüz panelde bir girişimden söz etti. Çal merkezde bir Çallı kültür evi oluşturmaya çalıştıklarını, bunun için girişimleri olduğunu zikretti.

Sonraları bu girişim söndü. Sonuç çıkmadı. Çalışmaların Bakanlığa proje sunmaya kadar vardığını biliyorum ama devamı neden gelmedi, bilgim yoktu.

***

Çal’ın yeni dönem Belediye Başkanı Fethi Akcan Çal festivaline davet ettiği zaman Çallı evi girişimini düşündüm. Hafta başında Bekilli Festivali dönüşü heykelin önünden geçip o yalnızlığı bir kez daha hissedince yeniden hatırladım.

Önceki Başkan Gündüz’e sordum ilk olarak. Başkan Gündüz ayrıntılarıyla anlattı. Özetle, “Biz bu konuda Mimar Süleyman Boz ve Hülya Kahveci ile birlikte hazırladığımız projeyi önceki Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a sunduk. Önce kabul etti. Sonra dedi ki, ‘yeni yapı yapmayalım eski bir bina bulun orayı Çallı evine dönüştürelim. Bunun üzerine Çökelez evi diye bir bina var Çal merkezde, onu düşündük. Sahipleriyle görüştük. İki mirasçısı var, birisi feragatini verdi, ama diğeri, Prof.Dr.SadıkÇökelez buna yanaşmadı. Oysa Bakanlık 600-650 bin lira kadar ödenek dahi ayırmıştı. Ev kamulaştırması olmayınca kullanamadık, proje askıda kaldı” dedi.

Süleyman Boz bu girişim bilgilerini teyit edip ekliyor, “Çökelez evi Necip Ağa’nın konağıdır. Ahmet ve Kadriye Çökelez çiftinin evi olarak bilinir. Mirasçıları ise MevlamÇökelez ve Frof.SadıkÇökelez’dir.”
Şimdiki Başkan Fethi Akcan’ın bildikleri de buna benzer bilgiler. “Gelin” diyor Başkan Akcan, “hep birlikte festival zamanı SadıkÇökelez Hoca’yla görüşelim. Belki ikna olur.”

***

Çal’da neden Çallı evi yok? 5-10 yıl içindeki girişimlerin özeti böyle. Başka bir ev bulunur muydu, neden o evde ısrar edildi, Bakanlığın yanaşmadığı yeni yapı meselesi başka formüllerle çözülür müydü, bu soruların çok değeri yok artık. Bilinen, Çal yerel yönetiminin bu konuda birkaç yıldan beri duyarlı davranıp, somut girişimlerde bulunmuş olması.

***

Şimdi neler yapılabilir? Bunu biz bilemeyiz. Ancak bildiğimiz şu ki, kaç yıldan beri gidip geldiğim Çal ilçesinde insanların hem İbrahim Çallı adına, hem de Çallı’da sembolleşen resim sanatına ilgi duyduğu ve bu potansiyelin istenirse açığa çıkarılabileceği. Bir örnek; bir zaman Başkan Gündüz belediye bütçesinden bir öğretmen ayarlayıp Çal’da resim kursları vermeye kadar işi ilerletmişti. Ama arka planı tamamlanmamış bir girişimdi ve bu kurslar birkaç yıl içinde işlevsizleşti.

***

Önceleri Özel İdare vasıtasıyla zaman zaman kültürel destekler sağlanmıştı. Vali Demir’in bu konuda Tripolis antik kent kazılarına ve başka yerlere sağladığı olanaklar hala hafızamızda. Heykel sanatına duyduğu ilginin yakın tanıklarından biriyim. Yıllarca sürdürdüğüm heykel kolonisi çalışmaları zamanında gösterdiği alakayı başka hiçbir bürokrat sergilememişti. Acaba aynı ilgiyi taşra yönetimlerinin bu türden kültürel çabalarına karşı da esirgemese nasıl olur?

***

Çal’da bir kültür evi işin sonu değil elbette. Kent içinde de bu tür müze-kültür merkezlerinin eksikliği hep hissediliyor. Odaklandığımız Kent müzesi meselesini çözmek için harcadığımız çabanın küçük bir kısmını bu işlerin icrasına ayırsak fena mı olur? Ama Çatalçeşme’de ‘dostlar alışverişte görsün’ cinsinden uydurulmuş, sanattan başka her işe kullanılan ‘Çallı Evi!’ açarak değil!

Çoğaldıkça genişler kültür. Genişledikçe etkiler ve hep dillere pelesenk olan ‘eğitim şart’ geyiğinin bir türlü dolduramadığı alanda coşar, taşar, bazen de çağ atlatır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı