REKLAMI GEÇ

CİHATÇI OTOBANI

29 Haziran 2016 Çarşamba

Örgütlenmiş katliam İstanbul’da 36 can daha aldı. İkisi polis, 36 sivil!

Katliamı haber yapan uluslararası haber kanallarından en bilineni CNN, Türkiye’nin durumunu ironik bir betimlemeyle yorumladı: “Cihatçı Otobanı!”

Ardından birkaç gün önce ABD kaynaklarınca servis edilen bir haber, bu kez CİA Direktörü Brennan’ın özel haberiyle sürüldü: “30 IŞİD militanı Türkiye’ye yollandı.”

***

Yapılan yetkili açıklamaların gönülsüzce satır aralarına serpiştirdiği bilgi kırıntılarından öğreniyoruz, üçü canlı bomba, toplam 7 kişilik bir intihar timi saldırıyı gerçekleştirmiş. Üstelik ellerini kollarını sallaya sallaya! Keşif yapmışlar, mizansende yer alanların rolleri prova edilmiş, aynı kurgu akşamın ilerleyen saatlerinde bire bir uygulanmış.

Olayların böyle seyrettiğini tahmin edebilmek için uzman olmaya gerek var mı? Aynı kareleri son bir yılda kaç kez yaşadık, kaç yurttaş canından oldu, kaç kişi yaralanıp kötürüm kaldı, çetelesini tutan yok! Ama bilmek için bunca ‘deneyim’ yeter de artar bile!

Örgütlenmiş katliam bir yıl önce Suruç’ta, 20 Temmuz’da ilk kez sahne aldığında ölümle dansımız başlamıştı. Sonu nereye varacak, hiç kimsenin bilmediği bir mecraya doğru akmaktaydı ülke. Tasarım netti. Son genel seçim sonuçlarının göstergelerine göre, iktidarı elinden kayıp gitmekte olanların can havliyle uzun vadeli bir çatışma-savaş projesine bel bağladıkları bir dönemde,  IŞİD’in sahneye koyduğu kanlı bir oyundu bu.

Oyunun son perdesinin sahnelendiği dün akşamki saldırı sonrası, şu an itibariyle ölenlerin dışında 150 civarında hafif ve ağır yaralı bilgisi geliyor. Korkarım rakamlar daha da artacak..

***

Böyle anların sorumlular nezdinde en korkutucu olan yanı, sosyal medyada bir anda yayılan bilgi ve eleştirilerin  uyandırdığı infial. Öyle ki, neredeyse patlamayla yaşanan dramın yarattığı infial etkisine eşit bir infial.

Ulusal ve uluslararası tepkiler bir yana, iktidar kanadından, bu korku refleksiyle bir anda yayılan ağır zift kokusu, her zamanki gibi  neredeyse saldırıyla eş zamanlı olarak ortalığı sarıverdi.

Bunun ilk numunesi TBMM mesaisi oldu. “Dün akşam Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen bombalı terör saldırısı sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargı yasalarıyla ilgilenildi. Saldırı sonrası herhangi bir ara verilmezken, Mecliste sahur için ara verildi.”

Aynı anda, daha olayın çerçevesini kavramaya fırsat olmadı, RTÜK yayın yasağını yapıştırıverdi.

Bilgi Teknolojileri Kurumu boş durur mu, Facebook, Twitter gibi etkili paylaşım platformlarını felç etti. Ardından, “Retweet dahi yapmayın! İnfial uyandıran paylaşımlar sizi sorumlu kılar” açıklaması yaptı.

Havalimanı personeli: “Ellerini kollarını sallayarak girdiler” diyor, duyan yok.

Yiğit Bulut TRT’ye ayar çekmekle görevli. “Patlama haberlerini yapmak boyunuzu mu büyütüyor?”

İşareti aldılar ya, devamında en azgın militan duruşlar peş peşe sahne alıyor.

AKP’li Şamil Tayyar’dan yayın yasağını eleştirenlere edepsizlik örneği bir tepki geliyor: “Umarım böyle bir patlamada can verirler.”

AKP İzmir milletvekili Kerem Ali Sürekli: “Diplomatik olarak aldığımız her galibiyetten sonra bir olay” diyerek, kendince partisi ve iktidarın diplomatik başarısı varmış da, ‘hazmedilemiyor muş’ gibi garip, çocuksu ama zeka yoksunu bir potaya giriyor.

Trollerin esin kaynağı, ağır toplardan AKP Milletvekili Mehmet Metiner’in “Bu alçak eylem tarzı PKK’yı işaret ediyor. Kılıçdaroğlu’nun hendek arkadaşlarını” diye attığı taş, bumeranga dönüşmüş gelip kendini vuruyor. Eylemi üstlenenler ‘Kılıçdaroğlu’nun hendek arkadaşları’ değil, kendi iktidarının Ortadoğu bataklığında beraber yüzdüğü, tırlarla cephesine silah taşıdığı iş, rant ve eylem maşası olan IŞİD çıkıyor.

Bu sırada tüm haber kanalarını işgal eden ‘terör uzmanları’ yanında yandaşlar da hızla ekranları parselliyor. Bir dönem AKP’den milletvekili aday adaylarından, Av.Cüneyt Toraman, sunucunun ‘nasıl yani!’ şaşkınlığı arasında teşhisi ve noktayı koyuyor: “Temel sorun Anayasa.”

***

Öyle oluyor ki, böyle anlarda o sıradan hamasi demeçlere hasret kalıyorsunuz. Tıpkı yukarıda alıntıladığımız ‘akıl tutulması’ örneklerde olduğu gibi. Neden?

Korkuyorlar! Müthiş korkuyorlar. Ülke bir cehenneme doğru hızla sürüklenirken, kendilerinin bu anaforda ilk kaybeden olacağını uzun zamandır görüyor ve bundan korkuyorlar. O nedenle eleştiri bir rekabet dili, bir siyasal mücadele dili olmaktan çıkıp, ölümcül bir saldırganlığa dönüşüyor. Karşıtlarının ölümünü dileyebiliyor, yok olmasını temenni edebiliyorlar.

Tıpkı ‘paralel’ çatışmasında olduğu gibi, koltuk altında beslenip büyütülen iş, eylem ve rant ortağı ile giderek açılan aranın bir türlü kapanmayışından, kontrolü yitirmekten ve saldırganların bu hesapla kendilerine yönelmesinden korkuyorlar.

Uluslararası düzeyde yitirilen tüm diplomatik mevzilerin kolayca geri gelmeyeceği son hafta içindeki girişimlerle görüldü. Hiçbir ülke kolayca kollarını açmıyor ve açmayacak. En azından istediğini alana değin böyle olacak. Görünen o ki, bu isteklerin başında da Erdoğan’ın koltuğu geliyor. İşte bunun gerçekleşmesinden korkuyorlar. Gerçekleşirse ortada kalmaktan korkuyorlar.

Küresel dünyanın, sadece iç politikada her tür aracı mubah kılıp kazanılan ‘başarıya’ prim vermediğini gördüler. ‘Dünya liderliği’ türü kof, komik ve uluslararası literatürde anlamsız bir retoriğin beş para etmediğini fark ettiler. Bunun sonuçlarından korkuyorlar.

Başı sıkıştığı her durumda çağrıda bulunduğu Batı’nın artık sadece eleştiriyle yetinmediğini, ‘savaş suçuyla’ yargılanması gerektiğini dillendirmesinden korkuyorlar. Bir gün yurt dışına çıkıp geri gelememekten, tutuklanmaktan, uluslararası bağımsız yargı organlarınca suçlanıp yargılanıp mahkum olmaktan dehşetle korkuyorlar.

***

İstanbul’da 36 kişi öldü, kimisi ağır 147 yaralı var. IŞİD tarafından tezgahlanan kanlı müsamerenin aktörleri, 7 kişilik bir katliamcı grup. Gerçek bu!

Bir başka gerçek şu: Katliam IŞİD adını hayırla anmayı marifet sayanların iktidarında gerçekleşti, tıpkı Suruç, tıpkı Diyarbakır, tıpkı Ankara, tıpkı İstanbul gibi…

Yine bir başka gerçek; bu kanlı eylemle onlarca yurttaşın yaşamına son verip yüzlercesini karartanlar lanetlenmiyor. Hamasetin genellemesiyle saydırıp döküyorlar. Yerine kendi siyasi muarızlarının ölümünü dileyebiliyorlar.

***

İstanbul bir kanlı derya. 36 can gitti.

İhtimal burada durmayacak, kim bilir daha kaç can var hedefte?

Öteki gerçek işte bu!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

İbrahim Barutçu   -  Bağlantı 29 Haziran 2016, 16:59

Tebrikler,Saygılar.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı