REKLAMI GEÇ

DENİZLİ PETROL SAHASI OLUYOR

1 Haziran 2018 Cuma

Yakında hızla çoğalan çevre sorunlarını saymaya yetişemeyeceğiz.

Ne yana baksak aynı sorun, aynı duyarsızlık, aynı sorumsuzluk.

Kimsecikler de çıkıp üstüne alınmıyor.

Öyle çoğalıyor ki bu sorunlar, birisini konuşurken, diğeri üstünüze adeta hücum ediyor.

Ortada yine sorumlu yok.

Soru sorsan yanıt veren yok.

‘Üç Maymun’a inat biz hatırlatmaya devam edelim:

DENİZLİ PETROL ARAMA SAHASI MI OLUYOR?

Başlık altındaki ilan Resmi Gazete’nin 30 Mayıs tarihli nüshasından alınma.

Açıklamaya gerek var mı?

İlanda sözü edilen petrol ruhsatı Turcas Petrol A.Ş adına verilmiş. Shell&Turcas, RWE&Turcas adıyla Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde muhtelif enerji yatırımları var.
Şirketin Denizli’ye ilgisi yeni değil. Kendi kurumsal firma bilgilerinde “800 MW kurulu güçteki Denizli Doğal Gaz Kombine Çevrim Elektrik Santrali’ni 2013 yılında devreye almıştır” bilgisine yer veriliyor. Ayrıca “Denizli ve Manisa’da sahip olduğu ruhsatlarda jeotermal arama faaliyetlerini yoğunlaştırarak enerji üretimi alanındaki yatırım portföyünü çeşitlendirmeyi hedeflemekte” olduğu belirtiliyor.

Bu imkanlara şimdi de petrol arama ruhsatı eklenmiş durumda.

Eğer zayıf matematik bilgim beni yanıltmıyorsa;

61.102 hektarın karşılığı, 611,02 kilometrekarelik yüzölçümü demek. Denizli’nin yüzölçümü nedir derseniz, 11.868 km2. Bu hesapla kent coğrafyasının %5’inden fazlasına petrol arama ruhsatı verilmiş. (Resmi Gazete’de yer alan hesaplama kafa karıştırıcı. 61.102 hektar derken araya virgül yerine nokta koymuş olabilirler mi? Biz hesaplamamızı virgül koydukları varsayımıyla yapalım, başka türlü işin içinden çıkılmıyor.)

Denizli nüfusuna göre kişi başına kaç m2’lik alan düştüğüne bakalım. Yaklaşık bir milyon nüfusa sahip. Kentin yüzölçümü ise 11.868.000 m2. Bunu bir milyona böldüğünüzde kişi başına 11,868 m2 düşüyor. Yani yaklaşık 12 m2. İşte bu toprağın beşte birini tek bir petrol şirketi kontrol edecek. (Bu matematik hesabınca ısrarcı değilim. Epey kafam karıştı.)

İstediği zaman, istediği yeri, istediği biçimde analiz edip sondaj açacak ve beş yıl boyunca bunu sürdürecek. Beş yılın sonunda faaliyeti sona erecek mi? Bunu bilemiyoruz. Ola ki bir iz, işarete rastladı, ruhsat süresinin uzatılmasını isteyebilir ve alır da!

Geçen hafta Aydın bölgesinde yaşanan felaketler üzerine kamuoyu ayağa kalkmıştı termal tesislerin sorumsuzluğuna karşı. Onlar bu işi erken olmasa da fark etti. Biz ne zaman farkında olacağız?

Buyurun yeni çevre felaketlerine yelken açmaya!

KARAHAYIT “KORUMA”DAN ÇIKIYOR!
Birkaç hafta önce Süleyman Boz, kaygılarını dile getiren bir yazıyla Pamukkale Karahayıt kırmızı su kaynağının doğal koruma alanı olmaktan çıkarıldığı duyumunu köşesinde konu etmişti.

Kaygı verici olduğu muhakkak. Ama dahası da var. “İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 27.01.1993 tarihli ve 3008 sayılı kararı ile 1. Derece doğal sit alanı olarak tescil edilen, Denizli İli Pamukkale İlçesi Karahayıt Mahallesi sınırlarında bulunan Karahayıt Kırmızı Su Termal Havuzu Doğal Sit Alanı… doğal sil alanı tanımı ve niteliğine uygun olmadığı kanaati ile tescil edildiği tarihte alan içerisinde bulunan doğal su kaynağının, günümüzde bulunmamasından dolayı doğal sil olarak koruma statüsünün olmaması” önerilmiş. Sonuç olarak “doğal sit alanı şerhinin kaldırılmasına yönelik” gerekli yazışmalar tamamlanmış.

Diyelim ki, Karahayıt’ta sözü edilen alanda doğal su kaynağı günümüzde yok. Ve diyelim bu nedenle korumaya gerek yok.

Ancak dahası var, iş burada bitiyor mu belirsiz. Halen kırmızı su travertenleri olarak bilinene kuzeydeki kaynak, travertenler ve havuzların bulunduğu sembolik alanın da doğal sit alanı olmaktan çıkarılması için girişimde bulunulduğu rivayetleri var. Ateş yoksa duman da yoktur düsturuna uyarak soralım, bu rivayet doğru mu? Asıl tehlike işin bu kadar yaygınlaştırılmasında…

Bu işlerin müsebbibi Denizli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü.

İnsan merak ediyor, ‘bu müdürlüğün fonksiyonu aşağı yukarı kafa sallamaktan ibaret midir’ diye.

HONAZ TÜNELİ SORULARINA YANIT BEKLİYORUZ!

Çevreyolu Honaz Tüneli hakkında sorduğumuz sorular yanıt bekliyor.
Sorular hatırlatalım:

1-Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu, Karayollarının Honaz Tüneli çalışmasından haberdar mı?

2. Yol ve tünel güzergahları üzerindeki flora incelendi mi?

3. Bu konuda üniversiteden bilim insanları ile işbirliği yapıldı mı?

4. Endemik floranın çalışma bölgesinde zarar görüp görmediği saptandı mı?

5. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bu konuda bir girişimde bulundu mu?

6. Yapılan girişimlerin mevzuata uygunluğu Müdürlük tarafından denetlendi mi?

7. Denetim çalışmaları engellendi mi?

8. Engel olunduysa hangi kurum ya da kişiler, hangi etki ve yetkiyle engelledi?

9. Engellemeye karşı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Bakanlık nezdinde hangi girişimde bulundu?

10. Valilik ya da ilgili kurum bu konuda açıklama yapıp kamuoyu önünde ortaya çıkan soru ya da soruları yanıtlayabilir mi?
Yanıt alana kadar sormaya devam edeceğiz.

SARAYKÖY ARITMASI MENDERES’İ KURTARACAK MI?

Bu haberin mesnedi yok.

Büyük Menderes’in kirlilik kaynağı Sarayköy değil çünkü.

İki büyük kirletici var. Birisi Uşak’tan gelip Banaz Çayı vasıtasıyla Adıgüzel Barajı’na ve dolayısıyla Menderes’e bağlanan sanayi atıkları,

İkincisi Çürüksu nehriyle taşınan Denizli sanayi atıkları.

Her ikisi de sadece zehir üretiyor. Tarım kimyasallarında son yıllarda görülen dengesiz artış işin tuzu biberi oluyor.

Yerleşim atık sularının temizlenmesi elbette önemli. Ancak kaynak bu atıklar değil. Asıl kaynakların yanında devede kulak bile değil.

Siz göstermelik toplantılar ve kararlarla Menderes’in kirleticilerini aklamaya çalışadurun. Yaz geldi dayandı. Bir ay sonraki halin ne olacağını tasavvur ettiğinizden eminim. Uykularınızın kaçtığına da.

Ama postu kurtarma uğraşına değil, ciddi yaptırım ve sorumluluk gereğini yerine getiren kurumlara ihtiyaç var. İşte o zaman uykunuzu kaçıran musibetten kurtulabilirsiniz. Yoksa şimdi uykunuzu kaçıran şey, çok yakında sürekli kabusunuza dönüşecek.

DALAMAN ÇAYI HALA SİZİ ÇAĞIRIYOR!

Acıpayam yerleşim atık suları için yapılan arıtma tesisi öyle sunuluyor ki, sanki artık Dalaman Çayı’nın kirlilik sorunu kalmadı.

Bu iddia gerçeğe teğet geçse bari.

Sanki sadece Acıpayam kirletiyormuş ta, sorun şimdi çözülmüş.

Oysa asıl kirletici kaynaklar içinde Acıpayam’ın rolü %5 bile değil.

Acıpayam ovasını ortadan bölen Kocadere boyunca sayalım.

Serinhisar arıtmasına girmeden salınan atık sulardan başlayarak işletme atık suları, Ovadaki yerleşim alanlarının atık suları, ovadan gelen tarım kimyasalları, belli başlı çiftliklerin atıkları, kanaldaki sair kirleticiler… Bunlar 20 küsur km. boyunca devam ediyor. Saydıklarımız içinde sadece Acıpayam’a arıtma kuruldu ve temizleniyor. Ya gerisi?

Varın gidin bu iddiadan vazgeçin.

Kelekçi’ye doğru ‘daha’sını da saydırmayın.

Sadece önlem alın. Yeni balık ölümleri, yeni zehirlenmelerin eli kulağında.

Şimdiden önlem alınmazsa, son beş yılın kirliliği tek bir yılda tezahür edecek, yakındır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Özgür   -  Bağlantı 1 Haziran 2018, 17:40

Neden tüm petrol arama işleri yabancı firmalar a veriliyor

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı