REKLAMI GEÇ

REFERANDUMU TARTIŞMA ETİĞİ

15 Mart 2017 Çarşamba

Türkiye Halkı çok önemli bir sınava hazırlanıyor. “Olmak ya da olmamak” sınavı! Birkaç hafa sonra gerçekleşecek olan Referandumla kendi geleceğinin yol haritasını yeniden şekillendirecek. Referandumdan çıkacak sonuca göre yönünü belirleyecek. Uzun süredir fiilen parlamenter sistemle başkanlık sistemi arasında kalan yönetim modelinin ne olacağının kararını verecek. 16 Nisan akşamı çıkacak sonuçla nasıl yönetilmek istediğini belirlemiş olacak. Ekonominin, siyasetin ve toplumsal yaşamın yönünü kararsızlıktan kurtarmış olacak.

***
Yeni yıl itibariyle neredeyse hücrelerimize işleyen referandum tartışmalarının baş aktörleri siyasetçiler ve hukukçular. Özellikle Meclis oturumlarının sonlanıp referandum kararı Resmi Gazetede yayınlandıktan sonra başlayan ateşli tartışmalar medya başta olmak üzere bize dokunan her şeyin gündemini baştan sona işgal etmiş durumda. Siyaset alanında ve medyada yoğunlaşan bu ‘entelektüel’ işgal, giderek halkın uzak görünen ilgisini de hareketlendirmeye başladı. Olağanüstü Hal kurallarının yer yer işlediği ancak halkın günlük yakınlığının engellenemediği bir durumun tam ortasındayız.
***
Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, mesleki kurumlar kendi geleceklerinin tayininde rol oynamaktan uzak kalmak istemiyorlar. “Evet-Hayır” ikilemine sıkışmış tercih mekanizmasında taraf olanlar, halkın sözü edilen yakınlığını kendi mecralarına çekmek için çalışmalarını giderek yoğunlaştırıyorlar. Kimisi alana inip geleneksel propaganda yöntemleriyle, kimisi doğrudan iletişimle, çoğunluk ve ağırlıklı olarak kentli kesimler internetin sağladığı sosyal platform olanaklarıyla ve kimisi de topluca salon toplantıları düzenleyerek kendi tercihlerini gerekçeleriyle anlatmaya çalışıyorlar.
***
Olağanüstü hal yasaklarının koyduğu sınırlamalar bu süreci zora sokuyor olsa da, her iki taraf bir yolunu buluyor ve kendini anlatmak için tüm olanaklarını seferber ediyor. Siyasi partiler taşra örgütlerini çoktan harekete geçirdi. Ortalık tıpkı seçim dönemlerindeki gibi broşürler, bayraklar, bildirilerle yavaşça renklenmeye başladı. Son günlerde daha renkli hale geleceğini varsayabiliriz. Kentin kenar mahallelerinden başlayarak ilçelere, kasabalara ve köylere uzanan günlük siyasi parti çalışmaları yoğun bir tempo kazanmış durumda.
***
Öte yandan sivil demokratik unsurlar, kendi mevzilerini alışılmış yöntemlerle ve karşılıklı çatışmadan kaçınarak oluşturuyor. Bir araya gelinip güç birliği için platformlar kuruluyor. Panel, konferans, seminer ve söyleşiler bu tür organların vazgeçilmez yöntemi. Neredeyse her gün, ama özellikle hafta sonları şehrin az sayıdaki tüm salonları referandum tartışma, konferans veya panel etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. Özellikle kent dışından gelen entelektüeller, meslek odası temsilcileri, akademisyenler ya da siyasetçilerle birlikte siyaset uzmanları söz konusu etkinliklerin neredeyse değişmez konukları oluyor.
***
Özetlediğimiz gelişmelere, Denizli gündeminde son günlerde yoğun olarak tanık olmaya başladık. Her gün birkaç referandum demeci medya manşetlerinde yer buluyor. Açıklamalar, duyurular, etkinlik ve toplantılar giderek çoğalıyor.
***
Geçtiğimiz hafta, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle konuşmacı olarak kente gelen Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan; kadın hakları, Cumhuriyet ve yeni anayasal düzenlemede kadının geleceği konulu bir konferansa katıldı.
Tezcan Karakuş, konferans öncesi yaptığımız söyleşide Ankara Orman Çiftliği arazisine yapılan ‘kaçak saray’ ve mekânsal değişimin toplumsal etkileri üzerine yargılarını açıkladı. Referandum sürecinin neoliberal politikalara etkisi ve uluslararası önemine dikkat çekti. Şili’de ilk kez uygulanan neoliberal politikalar üzerine hazırladığı “Neoliberal Laboratuvar Şili” kitabını, Türkiye’de izlenen ekonomi politikaları bağlamında değerlendirdi.
***
O hafta sonu Denizli Demokrasi Platformunun konukları, İktisat biliminin önemli hocalarından, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Aziz Konukman ve Özyeğin Üniversitesi öğretim Üyesi, Anayasa Hukuku Hocası Prof.Dr. Korkut Kanadoğlu oldu. Katıldıkları forumda her biri kendi bilimsel disiplinleri alanından Ülkenin hukuki ve ekonomik durumunu değerlendirdiler. Bu çerçeveden yola çıkarak yakında yapılacak olan Anayasa referandumuna dair görüşlerini paylaştılar.
***
Aziz Konukman, özetle Türkiye ekonomisinin 1980’lerden sonraki yönelişinin bu gün ortaya çıkan sorunlarla ilişkisini ortaya koydu. Devletin meclis yolunla gerçekleştirdiği en önemli faaliyetlerden birinin bütçe olduğunu ve bu konuda son yıllarda yaşanan tutarsızlıklara dikkat çekti. 2017-18-19 yıllarına ilişkin öngörülen bütçe rakamlarıyla, mevcut planlama içinde büyümenin çelişkilerini anlattı. Onuncu kalkınma planının siyasal müdahalelere maruz kaldığını ve yaşanmakta olan ekonomik krize yol açtığını belirtti. Uluslararası kredilendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunu düşürmesi ve orta vadeli yatırımların azalması üzerine kurulan Varlık Fonu uygulamasıyla Meclis tarafından hazırlanan bütçeye paralel başka bütçelerin oluştuğunu ve Sayıştay tarafından denetlenemez oluşunun tehlikelerine işaret etti. Aziz Konukman son olarak bu gün yapılan referandumla gerçekleşmesi istenen Anayasal değişikliğin, Meclis ve hukuk kurumlarının denetimi dışı bir ekonomi yönetiminin hedeflendiğini, bu durumun meclisin fiili varlığına tehlike arz edeceğini açıkladı.
***
Anayasal değişiklik tercihi üzerine görüşlerini açıklayan Prof.Dr. Korkut Kanadoğlu ise Türkiye’de özellikle 1960 ve sonrasında yapılan Anayasalar ile anayasal değişikliklerin olağanüstü dönemlerde gerçekleştiğine dikkat çekti. Bu gün yapılmak istenen değişiklik referandumunun aynı ortama sahip olduğunu belirten Kanadoğlu, durumun giderek teknik olarak plebisite dönüşür durumda olduğunu, yani bir iktidarın kendisini oylatarak meşruluk devşirmeye çalıştığı bir sürece dönüştüğünü söyledi. “yapılış usulü açısından şimdiki değişikliği, 1982 Anayasasının devamı olarak görmek mümkün” diyen Kanadoğlu, oysa başka ülkelerin olağanüstü dönemlerde Anayasa yapılamayacağı hükmüne yer verdiklerini belirtti. 1982 sonrası yapıldığı dönemden bu güne üçte ikisine yakını değiştiğini, bu değişikliklerin o anayasayı liberal doğrultuda değiştirdiğini öne sürdü. “Önemli olan bu günkü değişikliğin neyi amaçladığına bakmak lazım” diyerek devam eden Korkut Kanadoğlu, “burada belirleyici olan değişikliğin gerekçesi. Gerekçelerde özgürlük ve demokrasi sözcüğü geçmiyor. İki kavramdan şikayet ediliyor, birisi vesayet, diğeri istikrarsızlık. 1982 Anayasasında vesayet makamı olarak Cumhurbaşkanı öngörülüyor. Getirilen pakette de bu durum var. Cumhurbaşkanının konumu pekiştiriliyor, onu tek adam haline getiriyor. İstikrar konusunda ise en az şikayet etmesi gereken bu iktidar olmalı. 15 yıllık tek parti iktidarı boyunca bu güne kadar ona engel olabilecek kurumları her adımda zayıflatan bir yönetim oluştu. Oysa istikrardan anlamamız gereken siyasi iktidarın istikrarı değil, demokratik istikrar olmalı. Yani kişiler ve toplum ekonomik ve sosyal olarak demokratik bir istikrar içinde yaşıyorlar mı?” diyerek referandumun esasına ilişkin bir değerlendirme yaptı. Kanadoğlu, bugünkü Anayasa değişikliğinin “bizim kendi tarihi birikimimize de saygısızlık olduğunu belirterek, “1876 tarihli ilk yazılı anayasadan bile geri hükümler içeriyor” dedi.
***
Yukarıda görüşlerini açıkladığımız Karakuş, Konukman ve Kanadoğlu’nun görüşleri elbette önemli. Ancak daha önemli olanın, bu tartışma ve görüş açıklayıcı toplantıların her birinin kabaca “Evet-hayır” olarak özetlenebilecek popüler gündemin medyada süregiden düzeysizliğine bir alternatif olabildiğini düşünüyorum.
Önümüzde bir ay gibi bir süre kaldı. Umarım kalan zaman içinde aynı entelektüel düzeyde, her iki tarafın da görüşlerinin sergilendiği başka toplantılar, paneller ya da konferanslara tanık oluruz. Bu yapılabilirse eğer, işte o zaman kesimlerin birbirine yaklaşımının daha medeni ve ötekileştirmeden uzak olacağını söylemek mümkün olacak.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı