REKLAMI GEÇ

DENİZE DÖKME! DENİZE GİR SERİNLE!

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Bir gazeteci için dünyanın haber zengini ülkelerinden birindeyiz.

Her kafadan bir ses çıkınca böyle oluyor.

Çıkmasın mı, çıksın elbette.

Ama her konuşan ötekinin çöplüğünde gezine gezine yapıyor ya bunu, gazeteci de şaşırıyor.

Kim demiş, neden demiş, öteki niçin susmuş, beriki nasıl kızmış…

Olan, bizim gibi arada köşe yazmaya oturanlara oluyor.

Neyi yazacağız, hangisini kaleme dolayacağız?

Yazı akmıyor. Hiçbir şey dört başı mamur anlatılamıyor.

Böyle olunca da aklına eseni yazmak bazı zaman kolayımıza geliyor.

İşte öyle bir yazı size!

24 TEMMUZ BÖYLE GEÇTİ

“Gazeteciler ve Basın Bayramı” olarak ‘kutlanan’ gün!

Kimimiz kutladı, kimimiz seyretti.

Kimileri hücrede saçma sapan suçlamalara savunma hazırlarken, kimisi de kutlamanın bir yolunu buldu.

Eh böyle bir iş bu! Fıtratında, yazgısında var.

Yıllarca baktığın pencereden ne görüyorsan onu okursun. Bayramı, seyranı da öyle yaşarsın.

İronik bir zamanlamayla Cumhuriyet Gazetesi yargılamaları aynı güne denk geldi.

“Alın size bayram, alın demokrasi” der gibi…

SURUÇ’U UNUTMA!

Son günlerde daha çok gazeteci, daha çok demokrasi savunucusu kovuşturmaya uğruyor, gözaltına, sorguya alınıyor.

Bunun 24 Temmuz’la ilişkisi doğrusal mı bilinmez.

Ama bu ayda, bu günlerde yoğunlaşmış olması hayli manidar…

İki yıl önce Suruç’ta fitili ateşlenen, Ankara Garı’nda doruğuna ulaşan toplu katliamların yıldönümü olmasını unuttuk neredeyse.

YA SİNAGOG BASKINI

Hala tehditlerle, nevri dönmüş demeçlerle gündem peşinde olanların hükmü son bulmadıkça kimseye rahat yok aslında.

Öyle bayrammış, seyranmış, demokrasiymiş, barışmış falan…

Aksine yayın ipi gerildikçe geriliyor. Kopana kadar da gerilecek.

Mescid-i Aksa tepkisine eyvallah.

Ya sinagog baskını?

DENİZE DÖKME, KENDİN GİR!

Bahçeli’yi yeni imajıyla gördünüz mü? Bence pek yakışmış.

Keşke bu imaj değişikliği beynine, diline de yansına!

Her zamanki boş tehditlerinden birini savurmuş yine, “Yunanistan tekrar denize dökülmek istiyorsa buyursun, Türk milleti buna hazırdır.”

Doğrusu ben hazır değilim.

Sonra denizi bu kadar çok seviyorsan önce kendin bir git, atla serin sulara, vücudundaki kan akışı değişsin, gerginliğin azalsın, gevşe, ferahla şöyle bir. Ondan sonra denize mi dökmeli, denize mi atlamalı, kararını bir kez daha gözden geçir.

Eminim Çipras kıs kıs gülüyordur öte yakadan, “İlahi Bahçeli, sabah sabah denizi aklıma getirdin, gidip şöyle bir serinleyeyim yahu” falan diyordur.

‘ACI VATAN’ ‘EN ÇOK BATAN’

Bir zamanlar “acı vatan”dı.

Şimdi “Erdoğan’a en çok batan” oldu.

Aslında Merkel’le kumaş olarak birbirlerinden farkları yok fazla ama yine de didişip duruyorlar.

Hani danışıklı dövüş filan diyesim geliyor.

Haksız da sayılmam.

Hangisinin gündeme ihtiyacı varsa o esip gürlüyor.

Aradaki fark, birinin Existansiyalist (Varoluşçu) felsefeyi müfredat düzeyinden başlayarak tanımış olması.

O nedenle olsa gerek nerede susması gerektiğini az buçuk biliyor.

Bizim ki öyle mi?

Rahle-i tedrisat’la, masa başında okumanın farkı bu galiba.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı