REKLAMI GEÇ

DİKTATÖRÜN FITRATI

5 Ağustos 2014 Salı

Ruhsuz bir seçim döneminin sonuna gelindi.

Pazar günü ilk turu yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri her ne kadar muktedirle muarızlarının mücadelesi gibi görünse de, gerçek bu boyutu çoktan aştı.

Son hafta itibariyle oldukça saldırgan ve fütursuz bir profil çizerek milyonluk mitinglerde boy gösteren Erdoğan, muarızlarının şansının belirgin biçimde zayıf olduğu bir zeminde hala atıp tutmaktan vazgeçmiyor.

Bu durum, AKP sözcüsü Çelik’in demeçlerinde dile gelen ‘açık farkla ilk turda kazanacakları’ iddiasına gölge düşüren bir gelişme.

Hele, son hafta itibariyle Erdoğan’ın yakın dostum dediği Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında hakaretlere uzanan ifadelerle saldırması, bu kuşkuyu daha da güçlendiriyor.

Gerçekten ilk turda Erdoğan’ın açık farkla (%54-58 bandından söz ediliyor) kazanması olanaklı mı?

Yakın tarihten kısa bir hatırlatma ile devam edelim.

Bush iktidarının Irak işgalinde başrolü oynayanlar, Neo Con diye adlandırılan namı diğer ‘şahinler’di. İdeolojik çerçevesini Japon kökenli Amerikalı iktisat stratejisti Francis Fukuyama’nın “Tarihin Sonu mu?” başlıklı makalesindeki görüşlerden alarak çizen şahinler, yok etme dürtüsünün uluslararası politikadaki 20. yüzyıl son temsilcileri oldular. Sonra ne oldu? Irak işgali tavsadı. ABD Irak’tan başarısız bir biçimde ayrıldı, bu durum ABD dışişlerinde Neo Con’ların başını yemekle sonuçlandı. Gerek iç, gerekse dış politikadaki saldırgan ve ödünsüz baskı politikaları ile hatırlanacak olan ‘şahinler’in şimdi esamesi okunmuyor ya da ABD dış politikalarındaki değişikliğin ilk kurbanı oldular.

Ben Erdoğan’ın son bir yıldan beri devam eden saldırgan, zaman zaman ahlaksız bir dil kullanımına uzanan hakaretçi ağzının ve yandaşlarına da sirayet eden ölçüsüzlüğün sonu olduğunu ve çok uzak bir zamanı beklemeye gerek kalmayacağı görüşündeyim. Öyle ki, yerini doldurmaya çalışan ekibindekiler de aynı minvalde bir üsluba giderek daha fazla ısınmaya başladılar. En tipik örnek, tescilli döneklerden Süleyman Soylu’nun sık sık, kraldan daha kralcı hakaretleriyle politika piyasasında boy göstermesi. Bu durum, kabızlığın, kendine yeni bir ifade biçim ve biçemi bulamamanın, dolayısıyla yeni politikalar üretme konusunda AKP içinde ufuksuzluğa doğru gidişin basit bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Diğer yandan, tıpkı Amerikan Neo Con’ları gibi gerek dış politika, gerekse iç politikada yaratılan terör havasının karşı etkiyi daha hızlı ve etkin biçimde güçlendireceği varsayımına yol açabilir.

Neo Con’lar neydi, ne oldular? Erdoğan ve şürekası da aynı mukadderattan kurtulamayacak gibi görünüyor. Haydi Soma işçilerine reva gördüğü ifadeyle tanımlayalım; iç politikadaki baskı ve terörün fıtratında Neo Con’ların kaderini paylaşmak vardır. Bu sondan kaçınamazsınız.

Anadolu toprakları böyle bir diktatöre ilk kez ev sahipliği yapmıyor. İlk çağlardan bu yana sayısız dikta yönetimi ve dikta heveslisinin uğrağı oldu. Ama her seferinde kuyruklarını kısıp geldikleri gibi gitmek zorunda kaldılar. Şimdikilerin kaderi de farklı olmayacak gibi görünüyor.

Erdoğan ilk turda seçimi alır mı? Alsa ya da almasa ne değişir? Asıl değişmesi gereken Erdoğan değil tek başına, değişim dediğimiz transformasyon, yani başka bir düzlemde yeni tariflerle bir Türkiye profili çizmek Erdoğan’ın kazanıp kazanmamasından çok daha önemli.

Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğunda sadece mukadderatını geciktirecek bir mevzi elde etmiş olacaktır. Ama ne yolsuzlukların, ne kendisi ile ilgili açık ithamların ve ne de partisi ile birlikte yarattığı son 10 yılın baskıcı politikalarının üstünü örtmesi mümkün olmayacaktır. Aksine gelecek dönemler Erdoğan’ın da farkında olduğunu sandığım gibi, zorlu bir var olma savaşıyla geçecek. Şimdiye kadar olduğundan çok daha çetin biçimde üstelik.

Başta söylediklerimize geri dönelim.

Erdoğan’ın ağzını iyice bozup bir Cumhurbaşkanı adayına yakışmayacak düzeysizliklere dönüşen ruh hali, gösteriyor ki, hiçbir şey garanti değil. Üstelik ilk turda kazansa bile değil. Ne ilk tur oyları, ne de her şafakta sürdürülen polisiye operasyonları ona koruma sağlamaya yetmeyecek.

Tüm bunların farkında bir Erdoğan profili izliyoruz. Kamu olanaklarını sonuna kadar kullanması yetmiyor ona. Özel sektöre saldırıyor. Onların kaynaklarını zorluyor, olmadı yerel mülki amirleri kullanarak işadamlarının altındaki yüksek markalı otomobillerin kendi emrine verilmesini sağlıyor. Yine de yetmiyor, yetmeyecek.

Çünkü gerçek garantinin başka mecralarda yürümekten geçmekte olduğunun farkında.

Birkaç gün kaldı. Bu sıkıntıdan kurtulacak ve yeni bir akışa doğru kulaç atmaya başlayacağız. Bu sürecin sonunu da hep birlikte göreceğiz.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

dabancaliibrahim   -  Bağlantı 6 Ağustos 2014, 00:27

saddam da diktatördü sonu amerikan oldu

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı