REKLAMI GEÇ

‘KÖŞEDE’ BARIŞ ATAY OLMAK!

17 Mayıs 2018 Perşembe

Köşe yazarlığı ve sanatçılık iki ayrı iş.

İş diyorum, her biri farklı kategorilerde iş bağlamında olduğu gibi, işin niteliği de farklı.

Biri kafa emeği,
Diğeri ise hem kafa, hem beden emeği gerektiren işler.
İkincisi epey uğraştırıcıdır. Çünkü sanatçı olmak üretici olmaktan çok yaratıcılıktır.
Emeğin hangi kategoride olursa olsun, istenenden fazlasını kendinde katarak vermezsen yaratıcılık mefhumunu elde etmen olanaksızdır.
Üretmek, üretilene ve üretene saygı gerektirir.
Ama yaratım hem yapılan işe sevgiyi, hem de yaratım sürecindeki özel emeğin mahremiyetine saygıyı fazlasıyla hak eder.
Mahremiyeti sağlayan, sanatçının duyguları, algısı, yorumu ve kendine ait olandan yaptığı fedakarlıktır.

Köşe yazmak zor iş olmasına karşın,
Sanat yapmak meşakkatli iştir.
Asla karşılaştırma yapamazsınız.

***

Başka bir konu, “köşe yazarlığı.”

Tanımı yapılan işi Türkçenin tam olarak karşıladığından kuşkuluyum. Ama yerleşik bir tanım ve yapacak fazla bir şey yok.
Yazmak ile ‘köşeden’ yazmak farklı eylemler.
Biri diğerini yadsımasa da, yerini doldurması imkansız.
Kendi başına yazmak; kendi düsturunla ortaya çıkmak ve kamuya-topluma kendi özgül düşünce tasarımınla sunum yapmaktan ibarettir.
Oysa gazete köşe yazarlığı aynı şey değil.
Burada da yazmak eylemi var. Düşüncelerini topluma sunmak fiili var.
Ama sorun burada noktalanmıyor.
Tersine, asıl farklılık orada başlıyor.

***

Basın gibi toplumsal kuvvetler ayrılığında ‘güç’ olarak tarif edilen bir unsurun hukuki-etik kaygıları bizi sınırlıyor.

Doğruyu yazmak;

İrdelemek,

Objektif olmak,

Arka plan bilgisini önemsemek,

Yazılanların kamusal niteliğini dikkatte tutmak,

Bireysel değil toplumsal yarar ilkesi ile yazmak,

Mali-manevi çıkarı göz ardı etmek,

Bilineni değil bilinmeyeni araştırmak,

Duyulan, bilinen, görünen şeyleri sorgulamak,

Kurguda bile aynı ölçütü kullanmak,

Gündeme atılmış başlıkları malzeme yapmakla yetinmemek,

… dahası aynı minvalde bir dolu mesleki ilkeyi esas almak!

Eğer sosyal medya odaklı yazma heveslisi değilseniz, bu ilkeler olmazsa olmazınız dır.

Velhasıl köşe yazarlığı her gün mecburi ‘sayfa karalamak’ değildir.

***

“Kaç köşe yazarı bunları dikkate alıyor, kaçı aklında tutuyor” diye sormayın.
Bunun yanıtını vermek yine okurun işi. Okuduklarına bu temel ilkeler çerçevesinde bakarsa, yanıtı verecek kodların bu okumalarda gizli olduğunu kolayca görebilir.
Sadece şunu belirtelim, köşede yazılan köşede kalmaz. Sonuçları olur. Etkileri olur. Yankısı olur ve bu yankı yukarıda sıraladığımız esasları ölçü almıyorsa, bumerang dönüp dolaşıp kendisini vurur.

***

Bu uzun açıklamayı neden yaptık?
Olaya gelelim.

Sanatçı Barış Atay’ın Hürriyet köşe yazarı Ahmet Hakan’ın ‘talebiyle’ gözaltına alınması, medyadaki köşe yazarlarını haksız yere topun ağzına yerleştirdi.
Ortalığın seçim ekonomisiyle yangın yerine döndüğü şu günlerde bu ‘gündemin’ doğruluğu bir yana.
Sanatçının dostları başta olmak üzere gözaltı işleminden rahatsız olanların eleştirisi haksız değil.
Hele Ahmet Hakan gibi ‘türedi demokrat’ takımına yönelik eleştiriler hiç değil.

***

“Nereden türedi bunlar” derseniz?
Başka büyük ‘köşe’lerden verilen referanslarla başımıza musallat oldukları sır değil.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmenliği döneminde Ertuğrul Özkök tarafından alınıp önce modernizm ve liberalizm tedrisatından geçmiş, ardından Nişantaşı kafelerinde hatırı sayılır bir çevre edinmiş, sonra da Hürriyet’e transfer edilmişti.

Sonra Ertuğrul gitmiş, Hakan kalmıştı.
Meziyetlerini keşfeden Aydın Doğan 15.000 TL maaşla ödüllendirmişti. Gazetede köşe yazarlığı, CNN’de televizyon programcılığı, neon ışıklı kutlama geceleri, Akdeniz karasularında yat sefaları, Aydın Bey’le tavla partileri… yıldızlara doğru hızla yükselmişti.

Hürriyet’in Demirören’e satışından sonra bir-iki tökezlese de yürümeye devam ediyor.
Tanrı “Yürü ya kulum” dedi, tutabilene aşk olsun.

***

Türkiye’de göz önünde yapılan en popüler işler sanat ve futboldur.

O nedenle sanatçı ve futbolcunun muhalifi muteber değildir.

Onların muhalefeti, köşe yazmayı her gün ‘sayfa karalamak’ olarak görenlerin değirmenine su taşır.

Olan biten budur.

***

İki gün boyunca üretilen onca retoriğe en özlü yanıtı yine Barış Atay vermiştir. Tüm ‘köşe yazarı’ ve heveslilerine küpe olmalıdır:

“Gözaltına alınarak @ahmethc’ı mağdur etmişim sanırım.”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı