REKLAMI GEÇ

OLMADI HAŞİM ABİ?

20 Haziran 2018 Çarşamba

Halbuki o haberi yapmıştım!

Seninle on yıl kadar önce tanışmıştık.
Yakıcı yaz sıcağında Hierapolis’in işlenmiş binlerce yıllık taşlarına dayanmış, şehrin tarihini, kültürünü, turizmini konuşmuştuk.

Sonra antik havuza geçip cam bardaklarda çay içmenin keyfini yaşamıştık. (Şaşırmayın, cam bardakta çay içmek ayrıcalıktır antik havuzda)
“Tarihin Peşinde” dolaştığımız zamanlardı.

Pek keyif almıştın böyle bir program yapıyor oluşumuzdan.
“Bak Yaşar” demiş eklemiştin, “bu gibi işleri buralarda hiçbir gazeteci yapma cesareti gösteremez, seni kutlarım. Ama arkasını getirmelisin!” Cesaret vermiştin.

O sözüne uyup, tam üç yıl boyunca şehrin tüm arkeolojik geçmişini didiklemiş, her taşın altına bakmıştım verdiğin cesaretle.
Ama bu kez olmadı Haşim Abi. Sen böyle çekip gidecek adam değildin.

***

Henüz geçen hafta telefonda konuşurken sesin ne kadar canlı ve güçlüydü.
“Yaz bunları, o antik havuz babalarının malı değil. Oradaki her şey kamu malı. İşletmeye veriyorlar ama masa sandalyesinden çiçeklerine kadar kamu malı. Özel İdare’den sonra Büyükşehir’in olmalıydı, ama Büyükşehir’in umurunda değil” sitemiyle karşılamıştın.
Neden bırakıp gittin bilmem.
Halbuki o haberi yapmıştım.
Sen “adım geçsin geçmesin önemli değil” dedin, ben de adını yazmamıştım o kadar.

***

Yaşamının neredeyse yarısını geçirdiğin Hierapolis ne kadar önemliydi senin için!
Bugün eğer daha iyi kazılar yapılıyorsa orada, eğer “cehennem kapısı” bulunduysa, biraz da senin sayendedir Haşim Abi. Seninle yaptığımız haberler, programlar ve röportajların az katkısı yoktur.
Hani Francesco D’Andria’ya ayar vermişliğin bile vardır.

***

Bin beş yüz yıldır harabe halinde seni beklemişti antik tiyatro. Onu sen ayaklandırdın. Mezbelelikten kurtarıp, Batı Anadolu’nun en iyi antik mirasına dönüştürdün.

Sonra bir gün beni çağırıp, ikinci katını restore ettiğin tiyatro sahne kabartmalarını anlatmıştın. Demeter’i ve diğerlerini… Yapılan çalışmanın nasıl bir değere sahip olduğunu öyle anlayabilmiştim.

***

Biraz kesik kesik oluyor sana sitemim. Kusura bakma.
Şaşkınım. Henüz birkaç gün önce “İstanbul’dayım, gelince oturup konuşalım Pamukkale’de olan biteni” demiştin. Ama sözünde durmadın! Sitemim bundandır.

***

Kavgacıydın. İnatçıydın.
Bilgiye olan, bilgece olan inancından diye düşünürdüm hep. Ama öyleydin zaten.
Hem okur, hem yazardın.
Hierapolis aşığıydın ve üzerine kitaplar yazdın. “Su ve İnancın Kenti Hierapolis” kitabını elime tutuşturduğunda bir solukta okumuştum.
Eh hak ediyordun tabi.
Kaç kişi kaldı ki, Jale İnan, Halet Çambel, Arif Müfit Mansel, Bahadır Alkım gibi hocaların tümünden aynı okulda ders almış arkeolog? Şimdi meydan lise müfredatından hallice eğitilmiş diğerlerine kaldı. Sevinsinler ellerini ovuşturarak.

***

Apollon Lairbenos tapınağına birlikte gidecektik, olmadı.
Aphrodisias’a birlikte gidecektik, olmadı.
Birkaç ay önce birlikte gittiğimiz Hierapolis Müzesine yeniden gidecektik olmadı.
Gidip yine cam bardaklarda çay içecektik antik havuzda, olmadı.

***

Hep sen kızgın olurdun ya olan bitene,
Bu kez ben kızgınım Haşim Abi.
Yapamadıklarımızdan değil,
Bizi kendinden yoksun bıraktın hem de hiç haber vermeden!
Ondandır, kızgınlığım, kırgınlığım, sitemim.

***

Ama biz bunu hak etmemiştik.
Sen de hak etmemiştin Haşim Abi!

***

Tam da çok özlediğin Demokrasi ihtimali ufukta burnunu göstermişken!

NOT: (Arkeolog Haşim Yıldız’ın cenazesi bugün ikindi namazına müteakip Ulu Cami’den kaldırılarak Asri Mezarlığa defnedilecektir)

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı