REKLAMI GEÇ

Rüzgar Ekip Muhalefet Biçmek

10 Eylül 2014 Çarşamba

Gündelik politik ve sosyal gelişmelerle ilgili son dönemde yaşananların genel ve ortak bir niteliği var. Siyasi iktidar Cumhurbaşkanlığı eşiğini aşmış olmanın verdiği rahatlık ve her zamanki alışkanlıkla müdahalelerini şiddete ve ikiyüzlülüğe dönüştürmenin pratik örnekleriyle yeniden karşımızda.

Soma’da başlayan ve insan ölümleri yerine kendi bekasını korumayı esas alan bu anlayış, şimdilerde Torba Yasa, asansör katliamı, protestocu işçilere orantısız müdahale ve Gezi direnişinin sembollerinden Çarşı grubuna ‘darbe teşebbüsü’ iddiasıyla açılan davalar nezdinde boy göstermeye devam ediyor.
***
Yaygın ulusal medyanın gözünden mi kaçtı yoksa dikkat mi dağıtıyor bilinmez. Aynı medya Torba yasadaki en ciddi maddelerdin birisini “Soma’daki maden faciasında hayatını kaybeden sigortalıların SGK’ya olan her türlü borçları silinecek” diye özetlemiş.

“Bu borçlar kimin ola ki” diye soruyor insan. Madencinin sigortasını ödemekle yükümlü olan kim? İşveren olmalı. Bu borçların sorumlusu yine aynı işveren. Bugüne kadar birikmiş ve ödenmemiş, kendisi katliama kurban gitmiş kömür işçisinin çalışma yaşamı ile elde ettiği hak olan sigortalılık borcunu silmekle onun ölümünden sorumlu olan işveren dışında kimin yararlanmasını bekliyorsunuz?

Eğer bu maddenin içeriği başka türlü yorumlanmıyorsa, tam bir sahtekarlık, aldatmaca örneği ile karşı karşıyayız demektir. 301 madencinin ölümünden doğrudan sorumlu işvereni cezalandırmak yerine ödüllendirmektir. İşverenin, ölülerin üzerine basarak yeni çıkarlar elde etmesine suç ortaklığı yapmak demektir.
Bu koruyucu maddenin hükümet politikalarıyla ilişkisini ortaya seren bir başka haber henüz yeni gündeme düştü. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı (Soma katliam günlerinde ortalıktan hastalık bahanesiyle toz olduğu az yazılıp çizilmedi) Soma’daki maden göçüğü öncesi denetim raporlarını hazırlayan Bakanlık müfettişlerine soruşturma izni vermiyor. Bu haberin hassasiyetinden olsa gerek, kısa sürede internet sitelerine aynı bakanlığın iki ayrı haberi düşüyor. Biri asansör katliamının sorumluları ile ilgili. Bakan bey, sorumluların denetim elemanları olduğunu açıklıyor. Bir başka haberde ise “işin yürütümü yönünden görev yapmak üzere 25, iş sağlığı ve güvenliği yönünden görev yapmak üzere 50 maden, 25 inşaat yüksek mühendisi veya mühendisi olmak üzere, İş Müfettişi Yardımcısı alınacağı belirtildi” deniyor.

Velhasıl ilk haberin üstü örtülüp hasıraltı ediliyor ve Soma’da yaşamını yitirenlerle ilgili soruşturmada kendi Bakanlığının sorumluluğunu belirleyecek olan müfettiş sorgulamalarını konu edinen haberlere manüplasyon uyguluyor. Böylece her dönemin bakanlarından olmaya başlayan Faruk Çelik’in kerametinin sırrı ortaya çıkıyor.
***
Asansör katliamında ne kadar samimi oldukları ise protestocu işçilere karşı gösterilen gözaltı uygulamasıyla netleşiyor. Üzerinden iki gün geçmeden gidip Soma’da maden işçilerini tekmeleyip tehdit eden zihniyetin, bu kadar ‘az’ insanın öldüğü “katliam etkinlikleri”ne karşı daha sabırlı olması beklenmemeli. Sorumluları da kendisi ilan ediyor Bakan Çelik, “denetim elemanları sorumludur” deyip işin içinden sıyrılıyor. Sorumluluğu iş yaşamı politikalarının sonucu olarak görme çabası yerine birkaç suçlunun sırtına yükleyip aradan sıyrılıyor. Sonra! Sonrası eski tas, eski hamam…
***
Çarşı’ya gelince.
Adeta demokratik bir direniş destanı yazan gruba karşı başkaca ne gibi bir iddia ortaya atılabilirdi ki? 1990’lı yılların hemen başında değişen ve “Terörle Mücadele Yasası” adı altında yeniden maddi suça dönüşen eski 141-142. madde içeriklerinin tezahüründen başka bir şey değil ‘darbe’ iddiası. O zamanlar olduğu gibi hiçbir sonuç çıkmayacak, bir-iki adli vakıayı göstermelik olarak cezalandırıp geçiştirecek bir mahkeme sürecine tanık olacağız. Çünkü iddiayı hazırlayanlar kadar, bu iddiaya fikir babalığı yapanlar ve yönlendirenlerde biliyor sonuç alamayacaklarını. 2000’lerde bolca sergilenen Ergenekon, Balyoz vb. tipte seremonik davaların yarısı kadar bile iddia değeri yok.
***
Rüzgar ekip muhalefet biçmek iktidarın en iyi bildiği işlerden birisi. Ortalığı bulandırmak, böylece demokratik ortamın yaratacağı gücü sınırlamak için bolca başvurdukları bir yöntem diyelim.
Bir yandan Soma gibi dünyanın sayılı maden katliamlarından birinin senin müfettişlerini soruşturmasına engel olacaksın, diğer yandan sözde her iş ‘kazasına’ sorumluluk duyduğunu beyan edeceksin. Öte yandan ise aynı iş yaşamının yol açtığı bunca soruna karşı ayaklananları gözaltına alıp tehdit ve şantaja başvuracak, taşeron sistemini düzeltiyorum diyerek aynı sistemi daha da vazgeçilmez bir kurumsallık zırhıyla kaplayacaksın. Hadi canım sende!
***
Kendisi ekip kendisi biçmeye alışkın iktidar, biçtiği onca muhalif birey, grup ve etkinliğin gücünü küçümseme hastalığından muzdarip. Bunun sonuçları hemen ortaya çıkmaz, ancak yakın Türkiye ve dünya tarihi bu konuda hiçbir iktidarın başarısını yazmadı henüz. Bundan sonra da yazacağını sanmam.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı