REKLAMI GEÇ

15 TEMMUZ İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞI VE MİLLİ BAYRAMI (!)

1 Ekim 2016 Cumartesi

Neredeyse üç aydır, darbeyle yatıp kalkıyoruz. 15 Temmuz günü, başarısız darbe girişimi nedeniyle milli bayram ilan edilecekmiş. Reis-i cumhur hazretleri öyle istiyorsa, olacak tabi.

Benim başka bir milli bayram günü teklifim var, 12 Eylül. Çünkü asıl büyük zafer (!) 12 Eylül 2010 da kazanıldı. Darbenin kralını o zaman yaşadık. Meyvelerini halen topluyorlar.

Geçmişe dönüp, hatırlayalım. 2010 yılında Gül Cumhurbaşkanı, Erdoğan Başbakan idi. Kendisi, başbakan olduğu için o zaman parlamenter rejim ve başbakanlık modeli uygulanıyordu.

Bugünün vebalısı cemaat, o zaman makbul ve muteberdi. Elbirliğiyle Anayasanın 26 maddesini değiştirdiler. Mecliste AKP oylarıyla kabul edilen tasarıyı Gül, halk oylamasına sundu.

Devlet imkanlarıyla dehşetli ve bol paralı bir kampanya yaptılar. Sözde Anayasa değişiklikleri özgürlükleri genişletiyordu. Birkaç maddede hiçbir zaman hayata geçmeyecek, kadınlar lehine pozitif ayrımcılık, sendikal hakların, toplu sözleşme ve grev haklarının genişletilmesi gibi göstermelik ve propaganda aracı düzenleme yapıldı. Memleketin dangalak aydınları bile ‘yetmez ama evet’ diye çanak tuttular bu sürece.

Asıl düzenleme yargı organlarına yönelik idi. Düzenlemeye karşı çıkan, benim gibi bazı saflar da bunu ‘yargıyı ele geçirme planı’ sandılar. Bu sayede devlet ele geçirilecekmiş, meğerse. Yırtındık, ey millet buna hayır deyin, diye. Nafile.

Bu değişikliklerle yargıyı düzenleyip, itaatkar bir kuzucuğa çevirdiler. Anahtar kurum, HSYK idi. Burayı ele geçiren suyun başını tutmuş olacaktı. Oldu da. Anayasa Mahkemesinin yapısı da değiştirildi. Yüksek ve ilk derece yargısını toptan teslim aldılar. O gün bu gündür, HSYK’nın ve yargının anahtarı Bekir Bozdağ’ın belinde bağlı, becerebilirsen çöz de al!

Bu sayede, sonradan palavra olduğu anlaşılan torba davalar ardı ardına açıldı. Ergenekon, Balyoz vb. davalarla ülkenin aydınları, gazetecileri, akademisyenleri ve elbette subayları hapislere tıkıldı. Yıllarca tutuklu kaldılar, hayatlar söndü. Başbakan sıfatıyla kürsüden ‘ben bu davaların savcısıyım’ diyordu. ‘Sen savcıysan ben de sanıkların avukatıyım’ diyen Baykal’a yapılan malum.

Orduda bu davalar sayesinde yapılan tasfiyelerle, ‘yandaş’ kadrolaşmanın yolunu açtılar. Açılan bu koridordan, biatçı paşalar komuta kademesindeki yumuşak koltuklara yerleşirken, Fetöcü subaylar da kritik noktalara yerleştiler.

2013 Aralık ayında, önce dersaneler, sonra yapılan operasyonlarda kasalardan, kutulardan ortaya saçılan milyon dolarlar kavgaya yol açtı. Kavganın son raundu, 15 Temmuz girişimini, Fetö kaybedince bizimki ‘Kurtuluş Savaşından bile önemli’ saydığı, 15 Temmuz zaferinin baş mimarı oluverdi.

Haklıdır, elbet 15 Temmuz milli bayram olacak. Lakin buradan öneriyorum. 12 Eylül unutulmasın, o gün de mutlaka resmi bayram ilan edilsin. Her bayramda birer hafta resmi tatil ilan edilsin. Zaten rafa kaldırılmış, 23 Nisan, 30 Ağustos ve 29 Ekim günleri de mesaiye dahil edilsin.

Hem ‘netekim paşa’nın ruhuna fatiha gibi gelir, hem de vatandaş fazladan tatil yapar.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı