REKLAMI GEÇ

ARAP ÇAVUŞ

18 Mart 2015 Çarşamba

Her birimizin ailesine kıyısından köşesinden dokunmuş bir Çanakkale öyküsü vardır mutlaka. Küçüklüğümde babaannem, babasının Çanakkale Harbinde şehit olduğunu, kendisinin 4 yaşında yetim kaldığını, babasının tek çocuğu olduğunu, bu sebeple oğluna Hasan adını verdiğini anlatırdı.

Çocuk aklımla, anamın Şemikler köyünde yaşayan ‘Karaer’ soyadlı babasının derisinin niye kapkara olduğunu, dedemin adını bile hatırlamadığım kız kardeşine neden ‘arap hala’ dediklerini anlayamazdım. Dedemin sülalesine ‘araplar’ denmesi de pek hoşuma gitmezdi. Fakat ‘arap’ akrabaları merak ederdim.

Yıllar sonra Denizli’nin Şemikler, Karakova, Tosunlar gibi Menderes’e yakın köylerinde çok sayıda ‘arap’ yaşadığını, ‘arap’ların Menderes boyunca Söke’ye kadar neredeyse her köyde bulunduklarını ve pamuk tarlalarında çalıştıklarını gördüm. Hemen hepsine ‘arap’ deniyordu. Nereden çıkmıştı bu ‘arap’lar? Pamuğu ve akarsuyu çok mu seviyorlardı? Bu ‘arap’lardan birine -Karakovalı Arap Çavuş’adair Çanakkale Harbinden geçen kısa bir öykü anlatalım mı?

1865 yılından 1877 yılına kadar yaşanan Amerikan iç savaşında kölelik karşıtı kuzey, köleliğe direnen güneyi yener. Amerika’da kölelik yasaklanır. Yüz yıldır güneyli zenginlerin arazilerinde pamuk yetiştiren kölelere sözde yurttaşlık hakkı verilir. Amerikan yönetimi, özgürlüğüne kavuşan köleleri anayurtları Afrika’ya dönmeleri için teşvik eder. Birkaç kuşaktır köle olan, ‘özgür zenciler’ devlet eliyle gemilere bindirilip, Afrika’nın batı ve kuzey kıyılarına-Osmanlı topraklarına- bırakılırlar. Bunlardan bir kısmı köleliğin halen devam ettiği bölgelerdir. Yeniden köle tacirlerinin eline düşerler. Bu yıllarda hacca giden Osmanlı zenginleri arasında, kutsal topraklardan dönüşte köle satın alıp yurda getirmek ve bir süre çalıştırdıktan sonra azad etmek pek yaygındır. Üstelik sevaptır.

Arap Çavuş’un ana-babası da işte bu yolu izleyerek Denizli’ye kadar gelirler. Azad olmuş birçok köle gibi bildikleri tek sanatı, pamuk yetiştiriciliğini sürdürürler. ‘Arap’lar Menderes boyunca yayılır. Toprak ağalarına Amerikan usulü pamuk yetiştirmeyi öğretirler. Beş, on yıl içinde Menderes kıyıları bembeyaz pamuk tarlaları ve içinde ‘arap’larla dolar.

Birinci Dünya Savaşı patlayıp, seferberlik ilan edilince 1914 Eylülünde Denizli’de çoğunluğu gönüllülerden oluşan 11. Piyade Tümeni toplanır.

Onbeşbin küsur yürek.

Afrika kökenli,
Amerika sürgünü,
ana dili İngilizce ailenin,
Denizli doğumlu oğlu Arap Çavuş 11.Tümen’e gönüllü yazılır, burada çavuş olur.

Tümen Çanakkale Harbine katılır,
tam 2.399 şehit verir.

11.Tümen Çanakkale’den sonra önce doğu cephesinde görevlendirilir, sonra Filistin’de.

Birçok şehit verir bu cephelerde.
Birçoğu da Filistin cephesinde İngilizlere esir düşer.

Esir kampında Türk esirlerle iletişim kuramaz, İngilizler. Zira Türk subayları Fransızca eğitim almıştır. Arap Çavuş çıkar ortaya, ana dili İngilizceyle tercümanlık yapar komutanlarıyla İngiliz askeri arasında.

Önce esaret, ardından üç yıl süren Kurtuluş Savaşı biter.

Çavuş yakasında bir madalyayla memleketine sağ salim döner. Evlenip çoluk çocuğa karışır. Yıllar geçer.

1961’de Ara Güler’in fotoğraflarından yola çıkarak Amerika’dan, Prriceton Üniversitesinden arkeolog Prof. Kenan Erim, meslektaşlarıyla gelip Afrodisias’ı kazımaya başlar. Kazıda çalışan köylülerle Amerikalı arkeologlar arasında çalışacak bir tercüman aranır ve nihayet bulunur.
Arap Çavuş! Çavuşun yolu Amerikalılarla yeniden kesişir.

Arap Çavuş ile Çanakkale Şehit ve Gazilerinin aziz hatırasına saygı ile….

11. Tümen‘in öyküsü Sedat Kurt’un 18 Mart 2013 tarihli yazısında bulunabilir.

annons--1

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı