REKLAMI GEÇ

FETİH VE GEZİ

31 Mayıs 2016 Salı

ABD’de yaşayan Nobel ödüllü bilim adamı Prof. Aziz Sancar, ödülünün madalya ve sertifikasını Atatürk’e armağan olarak Anıtkabir Müzesi’ne bağışladı. Yapılan törene (böyle bir fırsatı kaçıramazlardı) Reis, azledilen sadrazam ve paşalarla katıldı.

Prof. Sancar; “Bu madalyayı buraya vermekle, Atatürk’e ve Atatürk’ün silah arkadaşlarına, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlara vefa borcumu ödedim ve bu fırsatı bana verdiği için Allah’a şükrediyorum” demiş.

Prof. Sancar konuşmaya devam ediyor. “Bilime yönelmemiz lazım, insanlık bilim birikimine katılmamız lazım niye yapmıyoruz, sadece Türkiye’de değil bütün İslam dünyası son 500 yılda bilime katkı yapmış değildir, bu bir gerçektir…”

Eminim birilerinin tüyleri diken diken olmuş ve içinden şöyle demiştir; -Ah! ne çıkıyorsa bu “Atatürk, bilim, uygarlık, demokrasi” diyenlerden çıkıyor… Bizim ak sakallı ulemadan biri de Nobel getirmiyor ki göğsümüz kabarsın. Varsa yoksa çocuk tacizi haberleri. Bu işe bir el atalım, parası neyse verelim, seneye bizden birine versinler Nobel’i.

Daha on gün önce 19 Mayıs Bayramı’nın kutlamasını yasaklarken, sözde İstanbul’un fethinin 563. yıldönümünü kutladınız ya. Kutlamanın gösterişli olması için hiçbir masraftan kaçınmadınız, devlet parasından tam 63 milyon lira harcadınız, dünyanın en bilmem ne sahnesinde, ayağına babet giymiş, çakma yeniçerilerle ‘fetih şovu’ adı altında, başkanlık şovu yaptınız ya!

Aziz Sancar’ın tesbiti doğrulanmış olmuyor mu? Döneminin emperyal gücü Osmanlı Devleti’nin padişahı Fatih Sultan Mehmet, 563 yıl önce zamanın tüm bilimsel ve teknik olanaklarını kullanmış ve İstanbul’u, köhneleşmiş Bizans’tan alıvermişti. Peki ya sonra?

Sonrası Rönesans ve Hristiyan dünyanın “aklı ve bilimi” önceleyen anlayışı benimsemesi. Bilim, endüstri, eğitim ve modernleşmede hızla yükselişi. Bizim ise içinde bulunduğumuz Arap-İslam coğrafyasının kuyruğuna takılıp, bilim, sanat ve uygarlıktan uzaklaşmamız, giderek bir emirliğe doğru sürüklenişimiz.

500 yıldır süren ve giderek artan ‘gerileme’ hadi, iyimser konuşalım ‘yerinde sayma’ sürecinde, tek fark Atatürk ve onun değerleri. Bu nedenle Prof. Sancar’ın ödülünü Atatürk’e adaması çok anlamlıdır.

Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin değerleri, toplumda öyle derin kök salmıştır ki 60 yıldan fazladır örselenmesine rağmen, Prof. Sancar’ın hatırlattığı ‘bilim, emek ve uygarlık’ ekseni yok olmamıştır.

Üç yıldır etkisini en çok iktidar sahipleri üzerinde hissettiren ‘Gezi ve Haziran direnişi’ yok edilemeyen bu eksenin somut görüntüsüdür.

Öyle olduğu içindir ki Reis-i cumhurumuz her fırsatta ‘gezicilere’ yüklenir. Devlet aygıtını tümüyle fethetmiştir. Muhalefet partilerini ve onların tutumunu da hiç önemsemediği her halinden bellidir. İyi biliyor ki asıl çekinilmesi gereken ‘gezi ruhu’dur.

Bir yandan fethin 523. yıldönümünü kutlayıp, toplumu başkanlığa ısıtırken, en büyük tehlikeyi asla göz ardı etmez. Paris’teki işçi direnişlerine polis müdahalesiyle kafa bulur. Haziran direnişine can kayıplarına yol açan hukuksuz bir tavırla yaklaşırken, aklı hala ‘Gezi’ciler ve Haziran direnişinde kalmıştır. Alaycı bir tavırla; “…İnsan hakları örgütlerini, batılı politikacıları Paris’te yaşananlar konusunda daha duyarlı olmaya çağırıyorum. Bana akıl veriyordunuz. Gezicilere niye böyle davranıyorsun diye. Paris’te özgürlük mücadelesini verenlere karşı niye böyle yapıyorsunuz?” der.

Haziran ayı geldi. Demek ki 3. yıldönümünde Gezi ruhu, rahatsızlık vermeye devam ediyor. İyi ki ediyor…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı