REKLAMI GEÇ

HARİCİYE KOĞUŞU

17 Mart 2017 Cuma

Bugüne kadar iktidara gelmek, iktidarda kalmak, iktidarı sürekli kılmak ve daha önemlisi ileride yargılanmayalım diye, yargının ‘elini ayağını bağlayıp, kötürüm etmek’ için ne gerekiyorsa onu yaptılar.

Uygun herkes kullanıldı. Medya teslim alındı. Medyada artık üç tür yayın var; Sınırsız övgü serbest. Din soslu ve tek yönlü propaganda ve magazin de yapabilirsiniz. Eleştirel düşünce açıklamak da serbest, ama tapan yiyorsa. Veya yayınlayacak medya organı kaldıysa. Anayasa değişikliğine ‘Hayır’ diyen ve her yere giden Barolar Birliği Başkanı’na ne diyor Cumhurun başkanı? Sana bundan sonra devletin kapıları kapalı, yaptığın çalışmanın faturası karşına çıkacak.

‘Yetmez ama evet’çiler dahil herkesi bu angajmana dahil ettiler. Fikir ve davranış tutarlılığını hiç önemsemediler. Yalandan kim ölmüş, kardeşim, diyerek ‘dün ak dediğine bugün kara demek’ olağan ve doğal hale geldi. Siyaset üstü ‘devlet politikası’ artık yok.

Her şey ama her şey başta söylediğimiz amaca hizmet etmek üzere kullanıldı. Son yıllarda ulusal çıkarlar ve dış politika da bu amaçlara göre belirlenir oldu. Dış politikada, yüz yıllık barış politikası terk edildi. Devletin diplomatları ‘monşer’ diye aşağılanıp, dilleri bağlandı. Yerini önüne gelene posta koyma politikası aldı. İçeride yapılacak seçimlerde milletin gözü hangi davranışla boyanacaksa dış politikada ona göre tavır alındı.

Öyle bir dış politikamız var ki mucizeleri art arda gerçekleşiyor. Hariciyemize bir göz atalım mı?

Açılım ve çözüm süreci diye çıkılan yolda geldiğimiz yer, daha çok kan ve gözyaşı. Bu süreçten, tek kazanan ayrılıkçı Kürtler. Elbette Barzani ve bizden gayrı herkesin tanıdığı devleti. Adam artık devlet başkanı protokolüyle geliyor Ankara’ya. Arkasına konan bayrak Bahçeli’yi bile kızdırıyor.

Yunanistan’a kaçan FETO’cu darbeci askerleri geri almak bir yana, birkaç yılda Yunanistan, bize ait 18 insansız Ege adasının üstüne oturdu. Bazılarına asker çıkardı. Ada işini kurcalamadığımız için Yunanlılarla şu aralar büyük bir kriz yokmuş gibi görünüyor.

Rus uçağının düşürülmesi talimatını ben verdim, deyip Putin’e dayılandık. Sonuç malum, 2016 turizmi ve tarımı battı. Şimdi Putin’e dil döküyoruz, Türk domatesini serbest bıraksın diye.

16 Nisan’da yapılacak referandumda evet oylarını birkaç puan arttıralım derken, son günlerde Avrupa ülkeleriyle de papaz olduk. Dört milyon Türk’ün yaşadığı Avrupa’da hemen hemen tüm ülkelerle kriz yaşıyoruz. Bin yıldır Türkleri her fırsatta tepeleyip, Anadolu’dan kovma hayalinden hiç vazgeçmeyen ‘Batı’dan ne bekliyordunuz? Türk düşmanlığını daha da kışkırtarak, orada yerleşik Türk’ler sıkıntıya düşmeyecek mi?

Kardeş Esad, terörist Esed’e dönüştü. Şam’ı üç günde fethedip, Emevi Camii’nde namaz kılma sevdası üç milyondan fazla Suriyelinin bize kaçması ile sonuçlandı. 50 yılda Avrupa’ya yerleşen Türk’ten fazla Suriyeli’yi sadece beş yılda içimize doldurduk.

Esad yılardır yerinde, giderek güçleniyor. Bizse 6 aydır El Bab denen kasabayı temizlemeye çalışıyoruz. El Bab’dan sonra sıra Membiç’te diye kahramanlık nutukları atık. Sonuç ne oldu? Tam bir mucize.

Hollanda’ya sövüp sayarken, PKK-PYD Membiç’te özerklik ilan etti. ABD, Rusya, İran ve Esad bu durumu desteklediklerini ilan ettiler. Destek lafla değil, askerle, silahla.

Bir yanda neredeyse tüm Avrupa’nın ‘Türk düşmanı’ politikalarını kızıştırıp, öte yanda Suriye politikasıyla ABD, Rusya ve İran’ı, hatta Esad rejimini Türkiye’ye karşı aynı safta buluşturdunuz ya. Helal olsun, işte dış politika mucizesi.

Hariciyemiz, hariciye koğuşunda can çekişiyor.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı