REKLAMI GEÇ

VURUN KAHPEYE 2015

7 Mart 2015 Cumartesi

Yaklaşık 4 yıl evvel, ‘vurun kahpeye’ adlı bir yazımızda, kadına yönelik şiddet ve tecavüz olaylarından örnekler vermiştik. O günlerde, kadının üzerindeki toplumsal baskının boyutlarına örnek olsun diye, Siirt’li, kendisinden 20 yaş büyük, sekiz çocuklu bir adamla evlendirilen ve üvey çocuklarının çoğu kendisinden büyük, bir genç kadının yedi çocuk doğurup kocasını kaybettikten sonra, tarlada tecavüze uğrayıp hamile kaldığını anlatmıştık. Bu kadın, tesadüfen öldürme teşebbüsünden sağ kurtulmuş ve tecavüzcüsü tarafından bir ağaca bağlanıp, seni de karnındaki çocuğu da öldüreceğim, diyerek karnının jiletle kesildiğini, bebeğin kolunun karnından dışarı fırladığını açıklamıştı.

Bu örnekler hızla ve daha korkunç boyutlarda çoğalıyor. Hadi biraz rakam verip iç karartalım. 2013 yılında 237 kadın öldürülmüş. 2014 te katledilen kadın sayısı 294’e çıkmış. 2015’in ilk iki ayında bu sayı 40 oldu. Giderek artıyor. Türkiye’de katledilen kadınların çoğunun katili, tanıdığı bir erkek. Sevgili, eş, kardeş, akraba… Cinayet sebebinin yarısı ‘kadının kendi yaşamına dair karar almak isteği’. Mesela ayrılma veya boşanma isteği.

Türkiye’de nüfusun yarısı kadın. Ama sadece bir kadın bakan ve bir kadın vali var. 2,8 milyon kadın okuma yazma bilmiyor. 26 milyon çalışan nüfusun sadece 7 milyonu kadın. En az 7 milyon kadın işsiz. Çalışan kadın eşinden çok para kazanırsa şiddete uğrama olasılığı daha yüksek. Aylık kazancı eşinden fazla olan 100 evli kadının 63’ü en az bir kez koca dayağı yemiş. Evliliklerin %42’si 18 yaşından önce gerçekleşiyor. Çocuk gelinlerin sayısı azalacağına, artıyor.

Devlet eliyle toplumsal bir dönüşüm geçiriyoruz. Giderek daha az demokrasi ile yetinmek zorunda kalıyoruz. Her geçen yıl hak ve özgürlüklerimiz daha da kısıtlanıyor. En çok da kadın hakları. Devletimiz “erkek” hem de “mezhepçi, katı ve maço bir erkek”. Erkek devletin uygulamaları, erkekleri bir canavara dönüştürebiliyor. Her geçen yıl kadınların aleyhine gelişiyor.

Hükümet ve AKP temsilcileri , kadınların nerede nasıl hareket edeceğine, ne giyineceğine, nasıl güleceğine, kaç çocuk doğuracağına, kürtaj olup olmayacağına dair söz söyleyip kadınların yaşam biçimine karışıyor. Hamile kadının sokakta gezmesi onlar için cinsel çağrışıma neden olabiliyor. Bu nedenle hamile kadını eve kapatmaya çalışıyorlar. Misal, gebelik ve doğum izinleri arttırılırken bunu kadınlara yapılmış bir ‘kıyak’ olarak sunuyorlar.

Daha birkaç gün önce Özgecan katledildiğinde, topyekün kınama mesajları yayınlanıyor. Özgecan ailesinin sağduyulu tutumu ve medya ilgisi nedeniyle toplumun ilgisini çekiyor. Devleti yönetenlerin, hiçbiri çalışmayan ve başları örtülü eşleri ve kızları Özgecan’ın ailesine ziyarete gidip taziye bildiriyorlar. Reis-i cumhur hazretleri yüksek perdeden, katil en ağır cezayı alacak, diye bağırıyor. Oysa hemen her gün, aklı uçkuruna dolanmış, dünyayı kadının apış arasından ibaret sayan ‘erkek’ tarafından bir ‘özgecan’ katlediliyor.

Kadın cinayetlerini kınamakla yetinmek yerine, muktedirlerin önlem alması gerekmez mi? Kadına şiddete ve cinayetlerine verilen cezaların ağırlaştırılması, her davada erkek sanık lehine uygulanan ‘tahrik’ indiriminin sınırlandırılması, kadın eğitimine ağırlık verilmesi, yönetim kademelerinde daha çok kadının yer alması ve en önemlisi ‘eğitimli, iş ve meslek sahibi’ kadının desteklenip sayısının arttırılması gerekmez mi?

Tersine, kadını ikinci sınıf gören, onun asıl işlevinin erkeğin ihtiyaçlarını karşılamaktan ibaret olduğunu dayatıp duran anlayış giderek yayılıp, kökleşiyor. Kadınlar giderek ekonomik ve sosyal yaşamdan uzaklaştırılıyor.

Kadınlarımıza ne diyelim? Geçmiş olsun.

Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun gari!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı