REKLAMI GEÇ

DİN’DE ZORLAMA VAR MIDIR?

19 Eylül 2018 Çarşamba

Özellikle İslam dini, yani mensubu olmaktan mutlu olduğumuz dinimizde zorlama yoktur. Allah ile kul arasına bir başka kulun zorla girmesi düşünülemez. O kadar ki, Allah Resulüm dediği Peygamberimiz Hz. Muhammed’e bile, ( Ben sana tebliğ etmekle görevlendirdim) demiştir. Zorla, dövercesine söylemlerle veya korkutarak dinî kuralları insanlara kabul ettirmek mümkün olamaz.

Pek çok din görevlimiz dinî telkinlerde bulunurken, Allah korkusunu ön plana çıkarmaya çalışmaktadırlar. Dinî bilgiler vermek isteyen her din adamı, cehennemle başlayıp, cehennem ateşi ile korkutup, insanları korkutucu duygular içinde bırakıp gitmektedirler. Oysa ilk emri (Oku) olan İslam dinine mensup olan okumuş ve düşünen insanlar bu telkinleri dinlemek istememektedirler. Karşılıklı konuşmanın doğru olmadığı camilerde insanlar, içten içe itiraz edip karşı çıkma tavırları oluşturarak, sızlanıp duruyorlar.

Allah insanı (eşrefi mahlûkatım) demiş. Yarattığı milyarlarca canlının içinde en değerli varlık olarak insanı kabul etmiş ve meleklerini insanın önünde secde etmeye çağırmış. Cinnîlerin en üstünü Azâzil itaat etmediği için şeytan olarak vasıflandırılıp, meleklerden ayrılmak zorunda bırakılmıştır diye biliriz. Hal böyle ise, insanları hep günahkârmış gibi azarlayıp durmaya, din adamlarımızın hakkı var mıdır bilemiyorum.

Çocukluk yıllarımızda din eğitimi diye bir şey yoktu. Dinî bilgileri ailemizden almıştık. O yüzden kimseye din dersi verebilecek durumda değilim. Aslında ana ve babamız da dini eğitim almış değillerdi. Daha çok gerekli din bilgisini ailelerinden almış kimselerdi ki, bize de ilmi olarak din dersi vermeye güçleri yetmezdi. Buna rağmen ibadetini yapabilen, dinin emrettiği şekilde dürüst ve çevresine yararlı olan insanlardı onlar. Biz de hep öyle olmaya çalıştık geldik. Çocukluğumda Pelitlibağ Camisi’nin müezzinliğini hep ben yapardım. O zamanlar ezanı (Tanrı Uludur…) diye okurduk. Bu durumlara rağmen, birkaç yıl önce bir cuma namazında müezzinlik yapmak zorunda kalmıştım da, orada da (Allah’ü Ekber…) diyerek müezzinlik yapıvermiştim. Demek istediğim odur ki, insan isterse her zaman yeterli ibadetini yapabilir. Herkes dini kuralları en ince detayına kadar bilmeyebilir.

1950 başlarında Bayramyeri Camisi’ne ses cihazı alınacak oldu da, zamanın bir kısım din adamları isyanları oynamışlardı. Günah dediler, gavur icadıdır, camiye sokulmaz dediler. Büyük mücadelelerle ses cihazı alınıp camiye monte edilmiş ve o kesimin sesi kısılıp gitmişti. Belediye başkanı olduğum yıllarda dönemin müftüsüne, (belli bir camiden ve güzel sesli bir müezzinin okuduğu ezanın müşterek yayınlanması daha iyi olmaz mı?) diye sormuştum da, (olmaz, o ses değil, yankıdır, ezanın yerini tutmaz) diye cevap vermişti. Bugün geldiğimiz noktada Denizli’de ezanlar tek camiden yayınlanmakta ve bütün camilerde tek ses olarak dinlenip gelmektedir. Tabi ki din de elden uçup gitmemiştir.

Bugün küçücük camilerde bile ikişer ve çift şerefeli minareler yapılıyor. Minarede hiç kimse ezan okumuyor. Bu lüks ve israf haram değil midir? Koca Bayramyeri Camisinde ve Üniversite bahçesindeki Ahmet Hulusi Efendi Camisinde bile tek minare yapılmışken, çok küçücük camilerde bile ikişer minare yapmak yanlış olmuyor mu? Minarelerdeki 3-4 sahra hoparlöründe ezan okunmaya başladığında, top patlamış gibi insanın yüreği ağzına geliyor. Kutsal bildiğimiz ezanı huşu içinde dinlemek varken, insanlar ezan sesinden kaçar oldular. Acaba rahatsız olup, inancı sarsılan olabilir mi diye düşünen bir yetkili yok mudur bilinmez.

Bu durumdan özellikle küçük çocukların korktuğunu ve rahatsız olduklarını anlatmaya çalışan ve beş vakit namazını hiç aksatmayan bir hanıma Müftü, (çocuğunuza ezanı sevdirin) şeklinde karşılık vererek azarlamıştır. Böyle bir zorlayıcı yaklaşımlarla, acaba kim neyi sevdirebilecektir bilinmez.

Pek çok din adamımızı böylesi davranışlardan tenzih ederim de, asıl yetkili olan müftü ve benzerlerinin biraz daha sevecen ve olumlu davranmaları gerekir diye düşünürüm. Yoksa son dönemde gençler arasında türeyen DEİZM’in önüne geçmek mümkün olamayacaktır.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Ahmet ÜLKÜ   -  Bağlantı 19 Eylül 2018, 22:12

İslam dinine girerken zorlama yoktur. İsteyen müslüman olur istemeyen olmaz. Müslümansa , kabul ettiği dinin gereğini yapmalıdır. Gerisi boş. Müslümanım diyen Allah’a olan inancını kendisi bizzat Allah’a isbat etmelidir.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı