REKLAMI GEÇ

ÖLÜ YIKAMAYI ÖĞRENMEK

7 Ekim 2015 Çarşamba

Cumhurbaşkanımız 2015-2016 Eğitim Öğretim dönemini, İstanbul Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici İmam Hatip Lisesinde açmıştı. Açış konuşmasının bir bölümünde, “Herkes ölü yıkamayı öğrenmeli, yoksa ölüler ortada kalır.” demiştir. Bu bir tavsiye miydi, yoksa önemli bir talimat mı pek anlaşılmamıştır Ancak bu sözler bayağı ürkütücüydü. Ürkütücüydü, çünkü ölülerimizin ortada kalabileceği endişesi, bilemediğimiz bazı endişeleri beraberinde getirmiştir. Bu sözler, ülkede toplu ölüm olaylarına sebep olabilecek deprem veya benzeri bir doğal felaketi mi çağrıştırıyordu bilemiyoruz. Yoksa durduğumuz yerde gelen bu çağrı, Suriye savaşı ateşinin bize bulaşabilir endişesinden mi kaynaklanmıştır bilinmez.

Söylem sadece ölü yıkama eğitimi ise, başka bazı soruları da akıllara getirmiştir. Bilindiği gibi geçmişte, özellikle İmam Hatipli olanlar için söylendiği iddia edilen, “İmam Hatip liseleri sadece ölü yıkayıcı mı yetiştiriyor?” endişesi mi vurgulanmak istenmiştir bilemiyorum. Ne de olsa bu söylemin bir imam hatip lisesinde söylenmiş olması, boşu boşuna söylenmemiştir düşüncesi akılları karıştırmıştır.

Aslında ÖLÜ ifadesi pek etik olmamış ve yakışmamıştır. Bildiğimiz kadarıyla biz ölmüşlerimizi defnedene kadar ölü değil, CENAZE diyerek saygıyla anarız. Cenazelerimizin İslamî kurallara göre yıkanıp defnedilmeye hazır hale getirilmesi ve hatta defnedilene kadarki işlem ve törenlerinden, belediyelerimiz sorumludurlar. Bundan 30 yıl önce bu işleri uygar ve İslamî şartlarda gerçekleştirebilmek için, çağdaş uygulamaya biz imza atmıştık. Bildiğim kadarıyla bu son uygulamayı ilk defa Denizli Belediyesi olarak gerçekleştirdik. Belki de tüm Türkiye’de aynı sistem uygulanır hale gelmiştir. 30 Yıl önce 1985 yılında, cenazesi olan aileleri, mahalle camisinden (teneşir) denilen yıkama masasını ve yıkayıcı bir imamla birlikte, diğer cenaze levazımatını aramaktan kurtarmak ve çağdaş bir şekilde bu işlemleri kolayca yapabilmek için arayış içine girmiştik. Eski bir kamyonu ele alarak, İslamî kuralları bilen bir meclis üyemizi, bir tesisat mühendisi ve atölye şefini de bir araya getirerek, icat gibi bir cenaze yıkama aracını inşa etmiştik. Bu araç kısa sürede tüm ülkeye yayılmıştır. O kadar ki, öğrendiğime göre Ankara’da bile bu sistem uygulanır hale gelmiştir. Yetkililerimizin herkesi ölü yıkayıcı olmaya çağıracağına, belediyelere bu sistemi yaygınlaştırarak önerseler çok daha iyi olacaktır diye düşünürüm. 1985 Yılında bir tane yapıp, acilen ikincisini imal etmek zorunda kaldığımız bu aracın şimdi çok daha modern ve donanımlı hale getirilmişlerinin 23 tanesi, Büyükşehir Denizli’de hizmet vermektedir. Hem de imamları ve cenaze malzemesi ile birlikte günlük 18-20 cenaze için bol bol yetmektedir. Hepimizin cenaze yıkamayı öğrenmesine ne gerek var ki?

ic

Bir hafta önceki yazıma “SURİYE DİYE DİYE” şeklinde bir başlık atarak kaleme almıştım. Suriye kargaşası içindeki terör örgütleri kadar, Rusya ve hatta İran’ın tehlikesini vurgulamaya çalışmıştım. Çarşamba günü yayınlanan bu yazımın ertesi Perşembe günü Rus uçakları, şuraya veya buraya fark etmez de, Suriye topraklarında bombalama faaliyetlerine başladılar bile. Bu harekâtın karşıtı olarak, ABD de (ben de varım) deyip saldırıya geçecek olursa halimiz nice olacaktır. ABD uçaklarının Türkiye’de konuşlu olduğunu bilmeyen var mı? Böylece Türkiye’nin iki ateş arasında kalma tehlikesi hepimizi düşündürmektedir. Yanlışlıkla da olsa Rus uçaklarının hava sahamızı ihlal edişleri ürkütücüdür.   Yoksa (ölüler ortada kalır) diye ikaz edilirken, bu acımasız tehlikeye mi dikkat çekilmek isteniyordu bilinmez. Dileriz yanılıyoruz ve böyle cehennemî tehlike ile karşı karşıya kalmayız.

 

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı