REKLAMI GEÇ

BİR GÖNÜL DOSTUNU ANLAMAK

Kıymetli okuyucularım bugün köşemde zaman zaman makalelerini de yayınladığım MHP`den aday adayı olan Nebi ÇUBUKÇU`yu tanıtmak istiyorum. Bugüne kadar ben de sizler gibi daha çok siyasi kimliği ile tanıyordum. Yıllar sonra bir gönül ve dava adamı olarak Nebi ÇUBUKÇU`yu tanıma şansını elde ettim. Sayın ÇUBUKÇU’nun benim üzerimde bıraktığı etki, çelik gibi iradeli, dostlarına Yunus, Türk İslam düşmanlarına Yavuz, islamda iman anlayışına tam teslimiyet timsali,…

/ DENİZLİHABER / 29 Mart 2011 Salı, 16:59

Kıymetli okuyucularım bugün köşemde zaman zaman makalelerini de yayınladığım MHP`den aday adayı olan Nebi ÇUBUKÇU`yu tanıtmak istiyorum. Bugüne kadar ben de sizler gibi daha çok siyasi kimliği ile tanıyordum. Yıllar sonra bir gönül ve dava adamı olarak Nebi ÇUBUKÇU`yu tanıma şansını elde ettim.

Sayın ÇUBUKÇU’nun benim üzerimde bıraktığı etki, çelik gibi iradeli, dostlarına Yunus, Türk İslam düşmanlarına Yavuz, islamda iman anlayışına tam teslimiyet timsali, Allah ve onun nebisi Hz. Muhammet aşığı, özel hayatında mütevazı, kendi ifadesi ile “ben bütün Allah dostlarının dostuyum, mazlumun, yoksulun, düşkünün yanında olmanın insan olmanın önşartı olduğuna inanıyorum” diyen bir gönül adamı. Aynı zamanda hemşerim olan Sayın ÇUBUKÇU’yu yakından tanımanın benim için ayrıcalık olduğuna inanıyorum. Nebi beyi tanıdıkça nasıl bizlerden biri olduğunu gördüm.

Bir sohbetimiz sırasında o’na Başbuğ Türkeş’i sordum. Yüzüne baktım ve Nebi beyin gözlerinin nemlendiğini gördüm, sesinin kısıldığına şahit oldum. Duygu dolu bir andı. Böyle bir buğulu ortamda sohbete devam ettik. Sayın Çubukçu “Başbuğ benim için hem İslam inancımın hem de Türk milli kimliğimin gelişmesindeki Dede Korkut’dur”dedi.
Yine Sayın ÇUBUKÇU başbuğu yakından tanımama vesile olan sıddık dostum Prof.Dr. Arif ÖZDEMİR ağabeyimi de burada hatırlamadan geçmeyelim dedi. Bu samimi ortamda ben de senin dostun olabilir miyim diye sorduğumda “dost olmak kolay, zor olanı dost kalmaktır” cevabını vererek devam etti “dostluk gül yaprağındaki bir damlacık kadar muhteşemdir, o bir damlayı gül yaprağında korumak kadar da zordur” dedi. İşte böyle bir insanı tanımaya çalışıyoruz.

Başka bir sohbetimizde sizi en çok üzen olaylar nedir dediğimde ise; “kardeşimin ani ölümü, başbuğumun ölümü ve benim fikir hayatımdaki mücadeleme hep destek olan babamın ölümü” dedi.
Ölüm dışında nedir dediğimde cevaben “2005 yılında Çanakkale Zafer Haftasında çalıştığım kuruma sabah gittiğimde Türk Bayrağı’nın ve Atatürk posterinin asılmadığını gördüm. Görevlilere bu mutat görevi neden yerine getirmediklerini sorduğumda, bize emir verilmedi dediler. Ben de kendilerine o günün Çanakkale Zafer Haftası olduğunu söyledim. Bir saat sonra Türk Bayrağı ve Atatürk portresi asıldı. Aradan 2 saat geçmeden Diyarbakır’a yasal olmayan şekilde görevlendirildim. Adı Türk olan bir milletin evladı olarak bu eksikliği dile getirdiğimde Türk kimliğine alerjisi olan AKP bürokratlarının beni Diyarbakır’a suçluymuşum gibi göndermeleri çok üzdü. Sekiz yıllık AKP döneminde buna benzer çok olaylar yaşadım. Bu yaşadıklarımın çoğuna 22. ve 23. dönem AKP milletvekilleri de şahit oldular.” Dedi.
Ben de Nebi beye “bu kadar baskılar sizi yıldırmadı mı” diye sordum. O da bana, “AKP bürokratları bana Yunan zulmüne eş zulüm yaptılar” dedi ve ekledi, “insan yaptığı işlerin doğruluğuna ve inandığı milli ülkünün imanını taşıyorsa, her zulüme karşı direnme gücünü Allah verir” dedi.
Nebi beye “en çok ne yapmaktan hoşlanırsınız” diye sorduğumda ise “okumak” dedi ve devam etti “okumayan insanın susuz kalmış, kurumuş ağaçtan farkı yoktur, okumadığım zaman kendimi meyvesiz ve gölgesiz kuru bir dal gibi hissederim. Günlük en az 3 saat okurum” dedi.

Yine bir sohbetimizde “Nebi Bey biliyorum, bazı partiler kurulurken teklifler geldi. Bu teklifleri değerlendirmediniz. Bunun nedenini benimle paylaşır mısınız” dediğimde; “içinde bulunduğum siyasi yapıdan daha milliyetçi daha fazla ülkücü bir siyasi yapı şu ana kadar olmadı, olmayacakta.”dedi.
1980 sonrası bazıları 12 Eylül cuntasının korkusundan, bazıları kazanç için, bazıları da makam için bu kutlu davadan ayrıldı. Sonra geri dönenlerde oldu. Fakat bu şahıslar yuvayı terk etmeyenlerin düşüncelerinde hep soru işareti olarak kaldı. Geri dönüşlerinin amacı neydi diye hep düşünüldü. Acaba çıkarları için mi geri döndüler diye düşünmekten şahsen kendimi alamadım. Gülümseyerek İbrahim kardeş geç bunları, bugün sohbetimiz dostluk olsun, kardeşlik olsun, birlik olsun” dedi.
Değerli okuyucularım, “Bugün sizlere sayın ÇUBUKÇU’yu anlatmamın siyasi bir yanı yok. Ben gönül insanına gönül dostlarına ve gönüllere hitap etmek istedim. Böyle gönül insanlarının sayısının artması dileğimiz olmalıdır” diye düşünüyorum.
Bizim sevgi, ahlak ve milli kültürümüzün mayası, ulu peygamberimizden, hoca Ahmet Yesevi’den, Yunus Emre’den, Mevlana’dan, Hacı Bayram Veli’den, hacı Bektaş’dan beslenmektedir diyen sayın ÇUBUKÇU’ya ben de bu ulular dostun olsun, yolun da bahtın da açık olsun diyorum.
Sevgiyle kalın.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı