REKLAMI GEÇ

Vay bee!

Sendikalar ve sivil toplum örgütleri, “Torba Yasa” olarak bilinen ve halkımızın kamuya olan borçlarının yapılandırıldığı yasa çıkarılırken, bazı maddelerin çıkarılmaması için; özellikle işçi ve memurların keyfi sürgünlere gönderilmesi başta olmak üzere kamudaki çalışma düzeninin tamamen bozulacağını bahane ederek sokaklara dökülmüştü. AKP iktidarı, torba yasanın görünen yüzüne vatandaşın istediği maddeleri koymuş, açıklamış, ama perde gerisinde çalışma düzenini bile bozacak olan maddeleri gizlemişti. Son dakika müdahalesi…

/ DENİZLİHABER / 3 Haziran 2011 Cuma, 14:02

Sendikalar ve sivil toplum örgütleri, “Torba Yasa” olarak bilinen ve halkımızın kamuya olan borçlarının yapılandırıldığı yasa çıkarılırken, bazı maddelerin çıkarılmaması için; özellikle işçi ve memurların keyfi sürgünlere gönderilmesi başta olmak üzere kamudaki çalışma düzeninin tamamen bozulacağını bahane ederek sokaklara dökülmüştü.

AKP iktidarı, torba yasanın görünen yüzüne vatandaşın istediği maddeleri koymuş, açıklamış, ama perde gerisinde çalışma düzenini bile bozacak olan maddeleri gizlemişti. Son dakika müdahalesi olduğu belirtilen bu maddeleri “kafalar karışmasın” diye açıklama gereği bile duymamıştı. Vatandaşlarımız da yüklü borçlarından kurtulacağını hesap ederek “Gerisi beni ilgilendirmiyor” modunda AKP’nin ekmeğine yağ sürmüş, kendi çocuklarının geleceğine bile torba yasa maddeleri ile ipotek koymuştu.

Geçenlerde ulusal bir gazeteyi okurken, bundan daha dehşet bir haber okudum. Kısa ve küçük olarak sütunlara giren haberin “sosyal adalet” ilkesine tamamen ters bir yapıda olması dikkatimi çekti.
AKP iktidar olduktan sonra, 2004 yılında yürürlüğe giren bir kanuna göre; “Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedellerinin tamamı gider olarak yazılabiliyor. (GVK.md.40/ 10, 89/6.)

Aşağı yukarı 8 yıldır uygulanan bu kanuna göre, gıda bankacılığı yapan, yani yoksullara gıda yardımı yapan Deniz feneri, Deniz Yıldızı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Hızır Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği gibi vakıf ve derneklere yardım yaparsanız, yaptığınız yardımların maliyetinin hepsini gider gösterebilirsiniz. Yani, bu tür dernek ve vakıflara 100 bin liralık yardım yaptınız. Hepsini de gider olarak gösterebiliyorsunuz.
Ama Atatürk Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Mehmetçik Vakfı, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı gibi yerlere bağış yaparsanız geliriniz kadarını düşebiliyorsunuz. Yani, ikinci gurup dernek ve vakıflara 100 bin lira yardım yaptınız. Geliriniz ise 5 bin lira. Siz bu yardımınızın sadece 5 bin lirasını gider olarak gösterebiliyorsunuz.

Bu ne demek?
Deniz Feneri gibi yolsuzluk olaylarına karışan derneklerin parsayı fazla toplaması, Mehmetçik Vakfı gibi vatan savunmasında sakat kalmış gazilerimize yardım eden derneklerin yardımlardan tam manasıyla yararlanamaması demektir. Bu kanan maddesi tam bir tezgah gibi gözüküyor. Düşünün, PKK ile çatışmaya giren ve sakat kalan bir gaziye yardım eden derneğ’e yardım etmek istiyorsunuz. Ama bunu gider olarak gösteremediğiniz için, yapacak olduğunuz yardımın ancak 10/1 kadar yardım verebiliyorsunuz.

Ama, bırakın ülkemizdeki yoksullara yardım etmeyi, içimizde yoksul ve açlığın pençesinde kıvranan insanlar varken, çoğunluğunu yok sayan ve sadece kendi bakış açışlarına göre yardım eden bu vakıf ve dernekler ile, dış ülkelere hastane yapan, yardım akıtan derneklere ise sınırsız bir yardım aktarıyorsunuz. Burada düşünülmesi gereken ikinci husus ise; bir insanın elinde yüksek miktarda kara para var ise, geliri sorulmadığı için bu kara para pekala aklanabilir. Ya da, bu dernekler vasıtasıyla yurt dışına para aktarma sorunsuz yaşanabilir.

Anlamadığım bir şey, Kamu yararına dernek ve vakıflar arasında ayırım yapılmadan statü verilmesi gerekmiyor mu? Yasaların birisine başka, diğerine başka işlemesi; ikinci sınıf muamele yapılmasını gerektirir ki, bu da sosyal adalet olgusunu zedeler.

Bir kısım dernek ve vakıflar insanların karınlarını doyururlarken, bir kısmı ise insanlara “balık tutmasını” öğreterek, topluma kazandırılmasına ön ayak oluyor. İlim ve bilim alanında beyinlerin doyurulmasını yapıyor. Bence karın doyuranlara değil, beyin doyuranlara kayırılmalı.

Ama naparsınız, AKP zihniyeti işte… Onlar için varsa yoksa oy.. İnsanları oy potansiyeli olarak gördüklerinden böyle oluyor. Yoksa Türkiye’nin ilerlemesini isteseler bilime yatırım yaparlardı.
Yorum, siz değerli okuyucaların…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı