REKLAMI GEÇ

İMO Başkanı Prof. Dr. Şevket Murat Şenel’den uyarı

İMO Başkanı Prof. Dr. Şevket Murat Şenel’den uyarı

İnşaat Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Başkanı Prof. Dr. Şevket Murat Şenel, imar affı ile yapı ruhsatlarında mimar ve mühendislerin devreden çıkarılmasını sert bir dille eleştirdi, bu uygulamaların telafisi imkansız sorunları ortaya çıkaracağı uyarısında bulundu.

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 12 Haziran 2018 Salı, 13:40

İnşaat Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Başkanı Prof. Dr. Şevket Murat Şenel, son dönemlerde gündemin en önemli maddelerinden biri olan imar barışı ile yapı ruhsatlarında mimar ve mühendislerin imzalarının kaldırılmasına yönelik düzenlemeleri, gerçekleştirdiği basın toplantısıyla değerlendirdi, odanın görüşlerini aktardı.

“MÜHENDİSLİKTE SAHTECİLİĞE DAVETİYE ÇIKARILDI”
Bürokrasiyi azaltmak bahanesi ile yapı ruhsatlarından mühendis ve mimarların imzalarının kaldırmasını, sonuçları üzerinde çok da fazla düşünülmeden ve acele ile alınmış bir karar olarak değerlendiren Prof. Dr. Şenel, “Alınan bu kararın bürokrasiyi azaltmadığını, hatta belediyelerimiz nezdinde ciddi sıkıntılara sebep olduğunu üzülerek takip etmekteyiz. Belediyelerde çalışan ve kendini sorumlu hisseden pek çok idarecimiz, önlerine gelen mühendis isimlerinin gerçekten bu projeyi yapıp yapmadığı, kesecekleri ruhsatların doğru olup olmadığı konusunda tereddüt yaşamaktadır. Bürokrasiyi azaltma bahanesi ile getirilen bu düzenleme, şimdiden yeni bürokrasilerin doğmasına sebep olmuş durumdadır. Bazı belediyeler sahte mimar ve mühendislere karşı kendilerini güvenceye alabilmek için şimdiden proje müelliflerinden taahhütname veya benzeri belgeler talep etmeye başlamışlardır. Anlaşılacağı üzere bürokrasi adına azalan bir şey yoktur. Bugün Denizli’de mühendislik hizmeti veren bir meslektaşımın adına, Türkiye’nin herhangi bir belediyesinde bir ruhsat düzenlense, meslektaşımın bu ruhsattan haberdar olma şansı bulunmamaktadır. Hal böyle iken bir de ruhsatlardan mimar ve mühendislerin imzalarını kaldırmanın, sahte mühendislere ve mühendislikte sahteciliğe davetiye çıkarmak olacağı açıktır” dedi.


İletişimin hızla tabana yayıldığı çağımızda, mimar ve mühendisleri, adlarına kesilen ruhsatlar konusunda bilgilendirmenin son derece kolay bir iş olduğunu belirten Prof. Dr. Şenel, “Ruhsat kesildiği anda meslektaşlarımızın cep telefonlarına gelecek bir kısa mesaj ile bu konuyu çözmek mümkündür. Fakat ne yazık ki bu çağda ülkemizin hala sahte mühendisliği tespit etmek ve proje müelliflerini bilgilendirmek konusunda bir yöntemi bulunmamaktadır. Üstelik bakanlık kesilen ruhsatlar konusunda meslek odalarını bilgilendirmeyi de artık bırakmış durumdadır. Sahte mühendisler konusunda odamızın ve meslektaşlarımızın mücadelesine destek olacak argümanların neredeyse sıfırlandığı bu ortamda, bir de imzalarımızın ruhsatlardan kaldırılması bu yaraya tuz basmaktan başka bir işe yaramamaktadır. İçinde bulunulan durumun ciddiyetinin tam olarak anlaşılamadığını, bakanlığımızın bizler ile empati yapmaktan oldukça uzak olduğunu görmekten dolayı üzüntülüyüz. Bu yanlış karardan dönülebilmesi için bütün meslektaşlarımızı Bakanlığın iletişim merkezi olan Alo 181’i aramaya ve endişe ve tepkilerini dile getirmeye davet ediyoruz” dedi.

“KABUL EDİLEBİLİR BİR YÖNTEM DEĞİL”
Mühendisler tarafından verilen hizmetlerin, projelerin belediyeye girdikten sonra da bitmediğini belirten Şenel, “Bu hizmet yapı ruhsatı alındığı zaman sona ermekte, mühendislik hizmeti belediye içindeki ruhsat alma süreci boyunca devam etmektedir. Meslektaşlarımız gerektiği zaman proje kontrol servisleri ile iletişim içinde olarak sürecin içinde aktif şekilde yer almaktadır. Dolayısı ile meslektaşlarımızın ruhsatlardaki imzaları, sürecin bittiğinin ve verilen hizmetin tamamlandığının işaretidir ve asla bürokrasi olarak görülmemelidir. Eğer amaç bu süreci hızlandırmak ise elektronik imza ve benzeri yöntemler ile sonuç almak pekâlâ mümkündür. Mühendisleri süreçten tamamen dışlamak, sebep olacağı daha büyük problemler yüzünden asla kabul edilebilir bir yöntem değildir” diye konuştu.

“YARIN YENİ SORUNLARI DOĞURACAK”
Mühendislerin dışlandığı bir diğer konunun da imar affı sürecinde ortaya çıktığını anlatan Prof. Dr. Şenel, “Ülkemizde farklı dönemlerde ilan edilmiş ve uygulanmış pek çok imar affı bulunmaktadır. Ama bugüne kadar ilan edilen imar aflarından hiç birinde, mühendislik hizmetleri bu derece göz ardı edilmemiştir. 1984 yılında ilan edilen imar affında devlet mühendislik bürolarına yetki vermiş, neyi affettiğini kayıt altına almaya çalışmıştır. Bugün ilan edilen imar affı ise sadece vatandaşın beyanına dayandırılmaktadır. Af kapsamına alınan binaların depreme dayanıklı olup olmadığına, sağlam veya çürük olup olmadığına bakılmamaktadır. Bu konu tümüyle vatandaşın sorumluluğuna bırakılmaktadır. Mühendislik hizmeti gereksiz görülmekte ve ilan edilen usul ve esaslarda mühendisin adı dahi geçmemektedir. Bizzat sayın bakan imar affı sürecinde mühendislik bürolarına para vermenin doğru bir şey olmadığını belirtmekte ve kendilerinin bunu istemediğini ifade etmektedir. Bu bakış açısı ile yürütülecek olan af sürecinin pek çok yeni ve öngörülemez sorunlara sebep olacağını üzülerek ifade etmemiz gerekiyor. Bugün çözüm diye getirilen bu düzenlemenin yarınlara pek çok yeni sorun miras bırakacağı açıktır” dedi.

“İMAR KİRLİLİĞİNE SEBEP OLAN ve DEPREME DAYANIKLI OLMAYAN BİNALARIN AF KAPSAMINA ALINMASI YANLIŞTIR”
İlan edilen imar affının ne mesleki, ne de hukuki açıdan savunulabilir bir tarafının bulunmadığını dile getiren Prof. Dr. Şenel, “Bir deprem ülkesi olan ve depremler sebebiyle çok ciddi bedeller ödeyen ülkemizde, affedilecek binaların en azından depreme dayanıklı olma koşulunu sağlaması gerekirdi. İmar kirliliğine sebep olarak rant peşinde koşanların, kaçak katlar çıkarak haksız menfaat sağlayanların ve hazine arazilerini gasp edenlerin bu affın kapsamı içinde olmaması gerekirdi. Bu iki başlık kapsamına giren binaların af kapsamına alınması hem bir mühendis olarak, hem de bir vatandaş olarak bizleri rahatsız etmektedir. Depreme dayanıklı olmayan binlerce binanın affedilerek görmezden gelinmesi, fakat bu binalardan alınacak paranın kentsel dönüşüme aktarılacak olması kendi içinde tutarlı değildir. Yasaya binaların deprem güvenliği vatandaşın sorumluluğundadır yazarak devletin kendi sorumluluğunu ortadan kaldırması mümkün değildir. Üstelik de deprem açısından riskli olan pek çok binayı affettikten sonra” dedi.

“Adına ister af deyin, ister barış deyin, kurallara uyanların cezalandırıldığı, uymayanların ödüllendirildiği bu tür uygulamaların kaçak yapı yapmayı ödüllendirdiğini ve teşvik ettiğini görmemiz gerekiyor” diyen Şenel, “Madem yıkamıyoruz hiç olmazsa parasını alıp sisteme dâhil edelim bari” yaklaşımının ne şehircilikle, ne de mühendislikle açıklayabilmenin mümkün olmadığını kaydetti. Şenel, bu yaklaşımın adına barış demenin de doğru olmadığını vurguladı.

Şenel, “Devletimiz bu af yasası ile söz konusu yanlış uygulamaları yapanlar ile barışmaya çalışmaktadır fakat işini düzgün yapan ve kurallara uyan pek çok vatandaşını küstürdüğünü ne yazık ki görememektedir” dedi.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı