REKLAMI GEÇ

BAYRAMDA…

24 Nisan 2017 Pazartesi

Memleketlim Hasanım Ali yani Hasan Ali Toptaş ,Uykuların Doğusu kitabının bir yerinde şöyle demişti: …geçmişlerini başkalarının geleceğinden geri almaya çalışan kırkını aşmış çocuklardan korkarım….”

Biz kendi geçmişimizi çocuklarımızın geleceğinden geri almaya çalışanlardan mıyız?
Korkarım çoğumuz için Evet…
Tembel çocukluğumuzu, kendi çocuğumuzu çalışkan olmaya zorlayarak,
Kendi sevgi eksikliğimizi, onları paraya boğarak,
Eve kapatılmışlığımızı, onları zıvanadan çıkararak,
Sahip olamadığımız mesleği, onların üstüne yıkarak,
Çocukken alamadığımız oyuncaklarla onları eve bağlayıp yeşilden mahrum bırakarak,
Hatta babamızın fakirliğini 18 saat çalışarak ikame etmeye uğraşırken, çocuklarımızın büyüdüğünün bile farkına varamayarak geri almaya çalışmıyor muyuz?

Kaç bayramda, kaç ebeveyn tüm varlığı ile çocuğunun yanında olur? Fotoğraf çekmeye çalışırken, çocuğun üstündeki elbisenin kırışıklığını düzeltmeye uğraşırken, “benim evladım, baaaaak” gurur şişmesinin içinde debelenirken, onun gözleriyle buluşma anını, onun aldığı keyfi, onun kendisine fısıldadığı aferini kaçırmak ne büyük talihsizliktir.

Bayramın bir yanı anne bir yanı babadır. Onların varlığını hissetmediği bayram, bayram değildir çocuğa.

İlkokul son sınıftayım, mezuniyet gecemiz olacak artık. Faal bir çocuğum, akordeon çalıyorum ve epeyce gösteride de görev alıyorum. Aylar süren çalışmalarımız meyvelerini verecek nihayet, çok heyecanlıyız çok. Bütün sülalenin haberi var tabii gösteriden. Annem bir ameliyat için babamla birlikte Ankara’da ve o gece dönecekler. Denizli’de şimdiki Mimar Sinan caddesinde bir sinema vardı, Ferah Sineması’ydı sanırım, gösteri orada yapılacak. Erkenden gittik, provalar, sahne düzeni, ses düzeni derken vakit geldi çattı. Halam, teyzem, dayım kim varsa salonda hepsini gördüm. Hepsini gördüm çünkü mütemadiyen kapıya bakıyorum. Neredeyse her geleni gözümle koltuğuna oturttum.

Yok, yok, yok…. Başladı başlayacak gelmiyorlar bir türlü. Benim gözlerim yağmur topluyor. Ellerim akordeonda, kulaklarım ruhum kapıda. İstemsiz bir şekilde akordeonu çalmaya başlıyorum, alışkın hareketlerle tuşların üstünde gidip geliyor parmaklarım ama kulaklarım ne çaldığımı duymamakta ısrarlı. Bir gösteri bitiyor alkış kıyamet, ben duymuyorum, yalnız salonun dalgalanmasını göz ucuyla fark ediyorum. Ardı sıra diğeri başlıyor, ben otomatik hareketlerle çalmam gerekeni çalıyorum sadece. Kapı karanlıkta kalmasına rağmen, gözlerim adeta baykuş gözleri, her noktayı tarıyor, tanıdık bir ceket eteği, çok iyi bildiğim kızıl kahve bir saç teli, geç kalmış telaşlı bir nefes arıyor. Akşam geceye kararıyor, şarkılar bir bir sönüyor, herkesin ama herkesin ana babası sahneye çıkıyor, çocuklarını sarıp kucaklıyor…

Kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemişim, içime oturuyor ve kirpiğimin ucunda kaç saattir emek emek biriktirdiklerim yağmur olup sele karışıyor…

Hiç unutmadım o geceyi ama hiç…

Ellerinde değildi anamla babamın, suçlamadım ama çok derindi kalan izi.

Elinde olup da yapmayan analar, babalar, gözünüzü seveyim çocuğunuzun yanına ruhunuzu yoldaş edin. Tüm yüreğinizle yanlarında olun, salt bedeninizle değil. Gürültülü bir yalnızlığa terk etmeyin onları. Başkalarının fikrine, kapitalizmin pahalı ama rahat, sorumsuz dayatmalarına kurban etmeyin. Göz hizasında sevin onları.

Geçmişinizi çocuklarınızın geleceğinden geri almaya çalışmayın.
Bayramınız kutlu ve umutlu olsun.

BİR SEN
Çocuktum ben
bir sen biliyordun.
Önce oyundum,
sonra okuldum,
seni yaşatacak soyundum
bir sen görüyordun
Benim sesim eksikse,
eksikti vatan, millet
öyle derin düşünüyor
benim gözlerimle bakıyordun,
savaşla ansızın büyümüş
çocuk kalbimi okuyordun.
Seziyordun, bir küçük sevinirse,
dünyanın döndüğünü,
küçük dudakların büyük kahkahalarından
evrenin iyiye dönüştüğünü.
Bir sen bildin çocuk olduğumu
şimdi sana nasıl diyeyim
her gün öldüğümü….

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı