REKLAMI GEÇ

ELİM SENDE KALDI

14 Mayıs 2018 Pazartesi

Elim Sende bittiği zaman, her seferinde içime bir hüzün çöküyor.
Can dostunu başka bir şehre uğurlayıp, ardından su dökmek gibi.
Çok sevdiğin işinden, mecburi sebeplerle ayrılmak zorunda kalmak gibi.
Üç gün boyunca maviye kesmiş yüreğinin, bir anda sararıvermesi gibi.
Dokuna dokuna büyüttüğün dostluğun, ipini kaçırdığın bir balon misali göğe yükselmesi gibi.
O güne kadar tanımadığın birinin, o günden sonra gidişiyle sol yanını boş bırakması gibi.
Bir yanım eksik sanki.
Bu masmavi sinerji o kadar çok insanı sarıp sarmaladı ki!

Her gün otizm hakkında bilgilendik mesela. Otizm Derneği başkanı ve üyeleri birer otistik anneleriydiler çünkü. Bire bir yaşadıklarını anlattılar. Sevgileri ve inanılmaz çabaları gözlerinde birer yıldız olmuştu. Çakmak çakmak parlıyorlardı. Umutları, azimleri ve başardıkları, olumsuzlukları geri çekilmeye zorluyordu.

Nasıl yumuşak bir tebessüm var yüzlerinde görmelisiniz. Hele çocuklarından bahsederken…
Canınız mı sıkılıyor, işe yarayacağınız bir mecra mı arıyorsunuz, gönüllü olmak isteyip de nereye gideceğinizi mi bilmiyorsunuz?

Buyurun, kucaklarını açmış sizi bekliyorlar.
Yapacak çok işleri var ve desteğe de çok ihtiyaçları.
İşte Elim Sende derken bu güzel ruhlarla üç gün geçirdik ve başka Tanrı’nın çocukları sanılan yağmur çocukların aslında bizim Tanrımızın çocukları olduğunu anladık.

Ekipte bulunan herkes, hem derneğe, hem de birbirimize daha fazla katkımız olsun diye kendini parçaladı.

Hepimiz, birbirimizin ürününü satmak için yarıştık adeta. Kahve molasına çıktıysanız, içiniz rahattı. Mutlaka başka biri sizin ürünlerinizi satardı. Hem de müjde vererek “hey 3 tane tişörtünü sattım, yaşasın!”

Gün sonunda ağrıyan bellere tarafımdan yoga yaptırıldı, keyifle.
Birisi mutfağa girdi , herkese kahve yaptı kendine yaparken.
Daha çok satılsın diye arkada kalan ürünler, kimin olursa olsun, el birliğiyle öne taşındı, sahibi yokken bile.
Sevgi böyle ortamlarda kendini saklayamayıp sobeleniyor. Gözünüzle görüyorsunuz. Teninizde, kalbinizde, ellerinizde dolaşıyor, duyuyorsunuz.
Dokunmak ne paha biçilmez bir şey anlıyorsunuz.
Dokunmanın izini gözlerinizde taşıyorsunuz.
Akşam oluyor, kimsenin gidesi yok.
Öyle güzel bir çekim…

Birilerinin kullandığı eşyalara, bir zamanlar giydiği giysilere dokundukça, zamanda yolculuk yapıyorsunuz. Başka başka hikâyelere dahil oluyorsunuz.

Üstünüze alıverdiğiniz bir hırka, sanki yıllardır sizinleymiş gibi bir yakınlık buluyorsunuz.
Eski bir tabağın, yıllar önce nasıl bir masada, hangi sohbetlere tanıklık ettiğini düşünüyorsunuz.
Hayal gücünüz artıyor inanın.

Başkasının ayakkabısını giymek gibi, empati kuruyorsunuz. Başkası oluyorsunuz.
Bir bakıyorsunuz o sizsiniz.
O zaman başkası kalmıyor.
Zaman da kalmıyor.
Sonsuzlukta bir oluyorsunuz.
Ve ayrılırken, zamansız bir hüznü cebinize koyuyorsunuz usulca, bir sonraki Elim Sende’ye kadar..

***Elim Sende, ikinci el giysi ve eşya satışlarıyla, her düzenlendiğinde farklı bir sivil toplum kuruluşuna destek veren bir oluşumdur.

ÇOCUKLARI BANA VERİN
Ne çok yıldız var
ne çok yıldız…
Umut, dağıtmış kuzgun saçlarını
ince belli bir kız
salınıyor gecenin koynunda.
Öyleyse gece ne yalnız ne de ıssız.
Mavi bir çocuk kahkahası
yırtıyor siyahı sessiz, sedasız.
Ölüm çıplak kaçıyor tabansız.
Zeytine çalan gözlerim
damlıyor çöllere
bir güvercin ağzından.
Kaçmıyorum dünyadan,
aşkı çaktım yüreğime çivisiz, mıhsız
koparabilirse koparsın hayat.
Bir çocuk kahkahası verin bana mavi
bir tane daha
bir daha
çocuklar deniz olana kadar.
Çocukları bana verin,
kalbine hırs sıkışmış kör/kütükler
barışı suçsuz,
savaşı hükümsüz
bulana kadar…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

muzi   -  Bağlantı 14 Mayıs 2018, 12:43

güzel yürekli arkadaşım, ne güzel yazmışşın…..

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı