REKLAMI GEÇ

HEP

13 Ağustos 2018 Pazartesi

“Hep, tarifenin kardeşidir”
Okuduğum ilginç bir kitaptan, Yalçın Ergir’in Düş Hekimi kitabından gözüme saplanan bir cümle!
“Tarifeli yaşamak, yani hep aynı zamanda aynı şeyleri yapmak ömrü tüketir” diyordu.
Aynı saatte yemek yemek için kendini paralamak,
Aynı işe aynı saatte girip, aynı saatte çıkmak,
Aynı insanlarla , aynı şeyleri konuşmak,
Eve aynı yoldan gidip, gelmek…

Hep,
Aynı,
Her zaman,

Oysa, bir günün diğerinden farklı değilse, yaşamamışsındır.

Kilometrelerce uzun bir sahilde, hep dibindeki yosunlu, taşlı yerden giriyorsan denize, ilerideki akvaryum mavisini, balıkları keşfedemeyeceksin hiç!
İşe giderken yarım saat erken çıkıp, yol kenarındaki simitçiden aldığın sıcacık susam halkasını güneşin doğuşuna batırıp yemediysen, hayatının kadranı hep 08:00-18:00 aralığını gösterecek.
Evinde her akşam saat tam 20:00 de üç çeşit yemeğinin önünde hazır olması seni mutlu ediyor sanıyorsan, yanılıyorsun. Bunun adı mutluluk değil, alışkanlık. Bir akşam eve geldiğinde “bırakın sofra kalsın, hadi kokoreç yemeğe gidelim” demediysen hiç, sen de “hep” in kurbanlarındansın.

Hayat “hep” için çok kısa!
“Hiç” de “hep” in yardakçısı!
Hiç ve hep birlikte çalışınca “alışkanlık” denen katilin yaratıcısı!

Kaldır kafanı telefondan, güneş her gün başka batıyor. Kaçırdın mı, aynısını bir daha göremezsin!
Yemeğin fotoğrafını paylaşırken, yemeği paylaşmanın hazzını yakalayamazsın!
Başkalarının yazdıklarını, parmağının ucuyla telefonunda paylaşırken, hayatın anlamını çözemiyorsun, dünyayı da kurtarmıyorsun, kendini kandırma!
Etinle, canınla, ruhunla, kahve içebileceğin arkadaşınla, dostunla, kendinle kendin yarat felsefeni.
Ne çıkacağını bilmediğin bir tohum al mesela, dik saksına.
Merakla sula her gün, onun filizlenişine şahit ol, okşa.
Hayat gözünün önünde canlansın, yaşadığını fark et!
Maviyle her gün başka bir kıyıdan dans et!
Her gün iki yumurta, kibrit kutusu peynir, bir ince dilim ekmeği, saat 7:30 da yeme!

Değişiklik, değişimin ilk adımı, alışkanlığın celladıdır.
Güneş her gün başka doğuyor, her gün başka batıyorsa, bana ne oluyor da “hep” in içinde kayboluyorum?
Tarifeli günlük hayat, tarifeli aşkları, tarifeli işleri, tarifeli ilişkileri doğuruyor.
Bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşını getiriyor.

Hayat telaşa kurban verilmeyecek kadar değerli.
Telaş da “an”ın katili!
Celladına aşıksan, o zaman hep, hiç, telaş ve alışkanlık seni ona götürecek!
Hadi durma, tak motoru bacaklarına koş celladının kucağına!

Beni bekleme, ben sakin, telaşsız, başka yollardan hayata gidiyorum…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı