REKLAMI GEÇ

KİTAP FUARI NEDEN GÜZELDİR

10 Nisan 2017 Pazartesi

Aranıza yeni katılan ve eskime şansına erişmeyi uman bir yazar olarak merhaba.

Ne büyük mutluluk benim için ki ilimizde açılan ilk kitap fuarının son gününde sizlerle buluştum.

Bu sebeple dumanı üstünde keyifli fuar izlenimlerimden başlamak hem zevk, hem kolaylık oldu benim açımdan.
Ben şiir çiziktiren mühendis asıllı bir edebiyat sevdalısıyım. Kendime büyük harflerle şair demem hiçbir zaman. Yeri geldiğinde adımın altına yazmak gerektiğinde küçük harflerle şair yazarlar ona ses çıkarmam. Gelelim asıl anlatmak istediklerime.

Denizlimizin ilk kitap fuarında, yayın kurulunda yer aldığım Delikliçınar Kültür Sanat Edebiyat Dergimize de bir stant açma fırsatı bulduk. Sözü gelmişken belediyemizi ve özellikle Kültür Daire Başkanlığı’nı gösterdikleri çabalardan dolayı tebrik etmek isterim. Eksikleri mutlaka var ancak bir ilki gerçekleştirmek her zaman takdire şayan bir başarıdır. Emeği geçen herkese teşekkür ederim kendi adıma.

Hemen fuar girişinde bir masayı stant haline getirerek dergimizin tanıtımı için nöbete başladık ilk günden. Girişte olmamız tüm ziyaretçilerin önümüzden geçmesi demekti ki bu da bulunmaz nimetti.

Ne güzellikler yaşandı o standın önünde bir görseydiniz. Ben size çok sevimli, aynı zamanda gözlerimi dolduran iki ziyaretçiden bahsetmek istiyorum burada. Yediden yetmiş yediye deyimine birebir örnektir.

Son gün yani bugün öğle saatlerinde bir çocuk yanaştı standa ilgiyle. 12 yaşlarındaydı ve sonradan öğrendim, adı İsmail’di. Dergiyi incelemeye başladı. O kadar ciddi ve kendini vererek inceliyor ve öyle güzel sorular soruyordu ki, yanına gittim ve sayfa sayfa dergide neler olduğunu anlattım ona. Bakışlarındaki olgunluk ve kavrama yeteneği beni kendimden geçirdi, hayran hayran ben ona bakmaya başladım bu sefer. Babası hiç karışmıyor sadece destekleyici şekilde sabırla yanında duruyordu, hiç acele etmedi ve oğlunun dergiyi sindirmesine izin verdi. Derginin bedelini sordu İsmail, ben ona armağan etmek istediğimi söyledim, nasıl bir sevinçle ışıldadı gözleri ve bana dönüp “Siz yazar mısınız ?” dedi. “Evet” dedim. ”Lütfen bana dergiyi imzalar mısınız “deyince ben dayanamayıp güzel yanaklarından öptüm. Hangimiz daha heyecanlıydık karar verememiştim. Dergide şiirimin olduğu sayfayı adına imzaladım. Şiir ve denemelerini gönderirse, Genç Kalemler sayfamızda yayınlayabileceğimizden bahsettim.

Gözleri dalından yeni kopmuş iki üzüm tanesi gibi parlıyordu gülümserken. Annesi kare kare fotoğraflarımızı çekti. Ailece böyle bir sohbetten nasıl gurur duydukları yüzlerinden okunuyordu.

Arkalarından bakarken içimde ölmeye yatmış umut şöyle bir silkindi, dirildi.

Aradan bir saat geçti geçmedi 70 yaşlarında başını mütevazı şekilde bağlamış, bej rengi uzun hırkası ile fuarda ne var acaba diye gezip görmeye geldiğini tahmin edebildiğim Fatma Teyze ile kesişti yollarımız.

Kolay gelsin deyip standa yanaştı, dergilerin içinde neler yazdığını sordu. Ben de sade bir dille ona anlattım, yanına gidip gösterdim. O kadar büyük bir ilgiyle dinledi ki beni, dayanamadım ona hediye ettim bir dergiyi. O dakikadan sonra o sade kıyafet ve başörtüsünün içinden yüce gönüllü, kıymet bilen bir Anadolu kadını çıkıverdi ortaya. Bana dönüp “ derginin üstüne adını yaz da unutmayam“ dedi. Ben uçtum bu cümleyi duyunca ona da şiirimin olduğu sayfayı imzaladım. Dergiyi göğsüne bastırdı ve benim gözlerimi o anda sel bastı. “Hep okurum bunu ben, hep okurum…” derken arkadaşım fotoğrafımızı çekmek istedi, bana bir sarılışı vardı, annem kadar sıcak, samimi. İlk çekilen fotoğrafa “olmadı” dedi, “daha sıkı sarılayım öyle çek.”

El sallayarak uzaklaştı Fatma Teyzem ve yarım saat sonra yine geldi. Fotoğrafı çeken arkadaşıma “gel, seninle de fotoğraf çektirelim, hak geçmesin” dedi ve onunla da fotoğraf çektirdi.

Ben nasıl yeşermem bunları yaşayıp da? Nasıl enseyi karartırım, ölmeye yatarım?

Biz, biz olduğumuz sürece umut her zaman içimizde filizlenmeye devam edecek. Mücadeleye devam edeceğiz tabii ki ama dilimizin ucuyla değil. İsmail’in derin bakan üzüm gözleriyle, Fatma Teyze’nin yüreğinin samimiyetiyle, birbirimize güvenerek.

Belki de aşağıdaki şiirim gibi, belki de…

SOLDAN SOLDAN
Birini mutlu etmek,
seni mutlu ediyor mu kardeşim
içsesinle kavga etmeden
olduğu gibi
sadece olmasını istediğin gibi
ediyorsan, et güzel kardeşim
gurur neresine düşer
ayıp kime gölge eder
kullandırtma kendiniler falan
bunlar hep dışsesin halt yemeleri
hissetmediysen
kullanılmış değilsin sen..
sev canım kardeşim
ayazda paçana sokulmuş
bıyıkları buzdan bir kediyi
sever gibi sev
neyi seversen
kimi seversen
öyle o an içinden geçtiği gibi
nisanda yol kenarında
ilk gelinciği görmenin
sevinçli telaşı gibi sev
öğren kıymetli kardeşim
uzaktan sevmeleri
o kedi ayrılırken yanından
nasıl bırakırsa şefkatin kokusunu paçanda
o ilk gelincik nasıl aklını kırmızıya boyarsa
öylece mesafelerce sevmeleri öğren
korkma tekil kardeşim
korkma dokunmaktan
birinin hayatına
başkası dediğinin yangınıyla
yan sönmüş kardeşim
diğerinin hakkı için
çoğul ol meydanlarda…
sevmeyi öğrendiğin
her varlık için
üzülmeyi de sevinmeyi de
hisset, yalnız kardeşim
yürek diyorlar adına
bak sola doğru kaymış olmalı
bul insan kardeşim…..

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

Göksel Altınışık   -  Bağlantı 10 Nisan 2017, 22:32

Sevgili Aylin, yüreğinin güzelliği çağırıyor güzellikleri ve sen onları yazarak ne kadar doğru bir iş yapmaya başladın. Hiç susmasın kalemin.. Yaz ve okuyalım, çoğalalım ve yok olma…

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı