REKLAMI GEÇ

KÜSMEK ESNEKLİKTİR

27 Ocak 2020 Pazartesi

“Ben sana küstüm, boz!”

İşaret ve orta parmak çapraz yapılır, karşındakinin gözüne uzatılır. Kesin, kararlı, net bir yüz ifadesini, sola doğru çevrilip hafif yukarı kalkmış bir baş ve omuzlar kapı gibi destekler.

Muhatap bunu hak ettiğini bilir ve gözleri çapraz parmaklarda, omuzlar aşağı doğru, ağlamaklı bir bakış ile elini isteksiz uzatır, çaresiz bozar küs işaretini.

Küsmek, çocuklar gibi esnektir. Ağacın yaş hali gibi!
Çünkü o anda küsülür, sadece o sebepten küsülür.

Hiçbir çocuk, küstüğü konuyu geçen yılki diğerinin küstüğü konuya bağlamaz mesela.
Ya da “ama annen de anneme şöyle demişti” diyerek, labirent haline dönüştürmez.

“Zaten sen…” ile başlayan cümleler kurmaz.

“Sevmiyorum seni işteee” der kısa ve net!

“İşteeee”, yeterli bir sebeptir. Sevmiyordur o kadar! Başka bir zaman sevebilir, o zaman da seviyordur.

Andan ana bir balerin edasıyla geçebilir küskünlükleri.
Esnektir küsmek, içinde barışmayı barındırır.
Bu yüzden çocuklar kırılmazlar, küser ve barışırlar.

Büyünce, yani kocaman insanlar olunca, aklı başına gelince(daha önce neresindeyse) küsmeyi unutur insan. Artık küsmez çattadanak kırılır!

Esnekliğini kaybetmeye yüz tutmuş bedenler, esnemeyi unutmuş yürekler taşır içinde. Bu yüzden büyükler kırılır çeşm-i bülbüller gibi. Ne kadar yapıştırsan dikiş tutmaz artık, ha bire sızdırır; can kırıkları sızdırır, öfke sızdırır, kin sızdırır, alınganlık sızdırır, samimiyetsizlik sızdırır, gibi yapmayı sızdırır.

Dargındır, dardır da hani, içi dardır.
Dardır bundan böyle karşıya ayrılan yer, ne kadar uğraşsa bir türlü sığışamaz.

Çünkü esnemeyen bir bedende, esnemeyen bir kalbin içinde tekrar yer bulmak zordur, çok zor!
Dilimiz de katılaşan uzuvlar alayına katılır.

Susmak asalettendir safsatası şahane sığınağımızdır. Aslında “neden“ diye sormaya cesaretimiz yoktur, karşıdan gelebilecek sert topu karşılamaya da gücümüz!

Korku bağlar dilimizi bir bakıma. Yüzleşme korkumuz!
Büyüdükçe, irileşen kırılgan kemiklerimiz olur ve iri kırılgan kalplerimiz.
Biz kocaman büyükler, hiç birimiz akıl edemeyiz “ben sana küstüm, boz” demeyi.
Barışma ihtimalinden çekiniriz belki de!
Barışırsak “ ama o da sana neler yapmıştı, şimdi bir kalemde silecek misin hepsini, hay senin aklına…” diye altımızı oyan egomuzu nasıl besleyeceğiz?
İlk adımı kim atacak? Amanın büyük sorun!
Hem küsmedik ki, hayatta kimseyle küsmeyiz biz!
Keşke!
Keşke küsmeyi yine becerebilseydik, esneyebilseydik.
Kırılmazdık o zaman bu kadar çok.

Anında küsüp, anında barışabilseydik, unutulması mümkün olmasa da, hatırlamamayı becerebilirdik, Kelebeğin Rüyası filminde şair Rüştü Onur’un söylediği gibi.

Çünkü insan isterse kendine hatırlatabilir unutmak istediklerini.

İstersek hem kendi canımızı, hem karşımızdakinin canını pek âlâ şekilde yakabiliriz.

Her yaktığımızda, alevler dallarımızı, kollarımızı, kalplerimizi biraz daha kurutarak esnekliğini iyice alır ve biz her seferinde daha kırılgan oluruz.

Ama küsmeyiz hem de hiç!

Can kırıklarımız kalbimize sürekli batarken, acısının bakışlarımızda alev olduğunu fark etmeden, mahsusçuktan kırılmamış gibi davranırız.

Ya o gözümüzden çıkan alevler, görünmez mi sanırız kendimizi pek akıllı sanarak?
Nasıl anlamayız o alevler duvar olur aramızda an be an harlanarak?

Çıt diye un ufak olmuş, parçalı kırıklı kalplerimizle toprağa dağınık vaziyette ekildiğimizde ise,
“neden“ sorusu başucumuzda taşımızın yazısı gibi asılı kalır. O andan sonra kurtlara kuşlara yem olur ve artık o soruyu kimse görmez!

Cevabın sahibi de son görevini yaparken, biraz tozu boğazına kaçar sorunun, içinden özür bile diler hatta!

Ama o cevabı da kimse görmez artık!
Senin kalbinde, onun boğazında tozar durur sorular ve cevaplar…
Küsmek lazım bu dünyada azizim, küsebilmek ve barışabilmek.
Çocuk gibi yaşayabilmek lazım, hesap dışarı, yürek içeri.
İçimizdeki çocuğu, ters yüz edip dışımıza çıkarabilmek lazım.
O zaman büyürüz işte!

SORU
Anneni mi daha çok seviyorsun,
babanı mı diye sordu bir teyze
ne saçma soru! 
top oynadığımızda babamı,
pasta yaptığımızda annemi,
aralarında yattığımda ikisini de
bitti!

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı