REKLAMI GEÇ

SENE-İ DEVRİYE

10 Nisan 2018 Salı

Herkes yazacak biliyorum. Ama benim için farzdır kitap fuarını yazmak.

Çünkü tam bir yıl önce, kitap fuarında bana bu güzel gazetede köşe yazarı olma teklifi gelmişti sevgili editörüm Yaşar Tok’tan. Benim için okyanusa açılan pencereydi bu teklif ve o pencereden uçurduğum ilk yazım 1. Kitap Fuarı üzerineydi.

Yazar mıyım, yazamaz mıyım derken ne büyük keyiftir ki tam 52. yazımı yazıyorum.

Yazmaya yüreklendiren yayın ekibime ve yazılarımı okuyarak çoğaltan siz sevgili okurlarıma teşekkür ederim.

Nice yıllara hep birlikte.

Gelelim 2. Kitap Fuarımıza!

Geçen seneki izdiham diyebileceğimiz ziyaret ve ticaret oranı ile yoğun heyecan hatırlandığında, bu yılın pek çok katılımcıda hayal kırıklığı ile noktalandığını üzülerek söylemeliyim. Hem alıcı okur, hem de gezici ziyaretçi açısından neredeyse yarı yarıya azalma gözledim. Girişteki sayaçtan belki farklı bir oran çıkacaktır. Ancak içeride en az 500 stand görevlisi vardı ve günde en az onar kere aynı sayaçtan girip çıkıyorlardı. Ziyaretçi sayısı belirtilirken bunun göz ardı edilmemesini umarım.

Neden böyle oldu sorusuna benim muzır bir cevabım olabilir ancak; geçen yıl o ilk heyecanla o kadar çok kitap aldılar ki, daha bitiremedikleri için bu yıl gelmediler!

İşin şakası desek de, içinde gerçek payı olduğunu düşünmek, canımı acıtıyor. Okur olmak kolay iş değildir. Sürekli olarak kendini, çocuğunu eğitip, bilinçlendirmeyi gerektirir. Bir seferlik heyecan iki yıl yetiyorsa, o zaman okur değil okuyucu olursunuz. “Sevgili dinleyiciler” gibi bir şey okuyucu olmak.
Ara sıra uykusu gelsin diye iki satır okumak, ya da çocuğum okusun diye okur gibi yapmaktan öteye geçemez okuyucu. Sıkılır, “vaktim yok” der, “alışamadım” der, “sarmadı” der, “kitaplar çok pahalı” der bir akşam yemeğine 400 TL öderken.

Zor zanaattır okur olmak.
Ama vaz mı geçeceğiz, tabii ki hayır!
Böyle böyle şehrimiz de kitap fuarlarını ilk heyecanla takip etmeyi ve okur olmayı öğrenecek.

Biz; Delikliçınar Dergisi, Sunak Dergisi, Aydın Kültür Derneği, Denizlili Yazarlar Birliği, Sivil Toplum Kuruluşları olarak biz gönüllü kuruluşlar ne yaptık dersiniz?

Fuarın en arkasında, gözden ve gönülden ırak, 5 metrekarenin içinde 9 kuruluş balık istifi dizilmiş olarak elimizden geleni yaptık. O kadar görünmezdik ki, yanımızdan bakmadan geçip giden çok oldu. Hatta bazı zamanlar stant dışına çıkıp, tabiri caizse müşteri çevirdik.

Sağ olsunlar belediyemiz yetkilileri yer ayırmışlardı fakat bizim gibi gönüllü oluşumlar ancak göz önünde olurlarsa fark edilirler ve kendilerini tanıtabilirler. Rica ettik Kültür Daire Başkanı Hüdaverdi Otaklı Bey’den, seneye daha keyifli bir yer ayıracakları sözünü aldık. Kendisi de üzüldü halimizi görünce.

Evet, yerimiz dardı, ama yenimiz hiç dar olmadı. Her birimizin yeni diğerine uzandı. Kim hangi kuruluşun görevlisi, kimse anlamadı. Hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz içindik sanki. Kim molaya çıktıysa, ya da geç geldiyse, diğeri onun da tanıtımını yaptı. Bir anda kendimi kolye satarken buluyordum, ya da Muhammed’i benim kitaplarımı pazarlarken. Kâh Sunak olduk, kâh Delikliçınar. Bir Aydınlı olduk cumhuriyet dönemi gazete koleksiyonlarını tanıttık hep beraber, bir Denizlili olduk Denizli dergisini anlattık gelene geçene.
Kitap kokusuna, dostluğun buğusu karıştı. Kimi evinde kek yapıp getirdi, kimi pazardan aldığı elmayı. Bıçak bulamadık elmayı yumrukla kırdık, paylaştık. Çay satan çocuklar bile, bu da bizden olsun diye bir paket bisküvi uzattılar.

Kitap güzeldir, kitap fuarı güzeldir. Okuru bol olan kitap fuarı daha güzeldir.
Dost kazandırır, kardeş kazandırır, kitap kokusunu çakar burnunuza, her nefeste içiniz açılır.

Gelin seneye bir stantta sadece bir gün gönüllü görev alın, ne demek istediğimi anlarsınız.

“Her şeyin olan birini sevmek kolaydır
Hiç bir şeyin olan birini sevebiliyor musun onu söyle!”

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı