REKLAMI GEÇ

BİR RÜYADAN ÖĞRENDİKLERİM

15 Kasım 2018 Perşembe

Bir yaz akşamı Bodrum Yalıkavak sahilinde eşim ve bir sınıf arkadaşı ile oturuyorduk. Onlar biraz daha yürümek istediklerini söyleyince, ben kalmak istedim. Sahil boyunca istedikleri kadar yürüyeceklerdi. Dönmeleri gerekeceği için yerimden ayrılmayıp onları bekleyecektim. Çevrede kimse kalmamıştı. Yavaşça deniz kenarına kadar yürüyüp, ona sızım sızım seslendim iç sesimle:

“Ey güzel deniz, yollara çıktım. Yollardan bulvarlara, bulvarlardan geniş meydanlara ulaşır, orada kalabalıklar bulur, insanlara karışırım diye. Ancak yollarım daha dar sokaklara, arka yollara ve ıssız kırlara çıktı. Meydanları ve insanları bulamadım. Gittikçe ıssızlaştım.”

Orada ayakta öylece ne kadar dalıp kaldım, bilmiyorum. Omzumda eli, eşim “hadi Oğuzcuğum, gidelim” deyince kendime geldim. Üçümüz yürüyerek arabamızı park ettiğimiz yere geldik ve Yalıkavak’tan ayrıldık. Eşimin sınıf arkadaşı olan hanımefendiyi oteline bırakıp yazlık evimize döndük.

O gece bir rüya gördüm. Rüyamda mesleki bir seminer veriliyor. Katılanları semineri yöneten öğretim görevlisi seçmiş. Ben davetli değilim. Bir mimar arkadaşımı görüp sordum. O da davetliler arasındaymış. Aralarına alınmadım diye dertlendim. Başka bir arkadaşa “ben de izleyici olarak katılabilir miyim” diye soruyorum, olur diyor. Rüya bu ya, o arkadaşı bir nedenle kırmışım. Bunu konuşuyoruz. “Madem sizi kırdım ve tamiri olanaksız, öyleyse lütfen özür dilememe izin verin” diyorum. Özrü diliyorum ama eskisi gibi olamayacağımızı da anlıyorum.

Ders başlıyor. Öğretim görevlisinin yakın çevresindeki koltuklara değil de, sınıfın arka duvarına yakın bir yere oturuyorum. Çevremde öğrenciler var. Rüyamda ben de genç yaştayım. Bir genç kız gördüm, onu sanırım tanıyorum. Ona baktığımı görünce bana gülümsüyor. Sonra gözüm birden az arkamda duran öğrenciye takılıyor. Down sendromlu, yumuk gözlü, geniş yüzlü, tombul yanaklı biri. Onunla kısık sesle konuşuyorum. Bana “neyse ki eğitimimi sürdürüyorum” diyor.

Durumunu kabullenmiş, derse ve yaşama hevesli hali bana çok dokunuyor. Hüngür hüngür ağlamaya başlıyorum. Birden bir şey oluyor! O tanıdığım genç kız daha gürültülü bir şekilde ağlıyor ve duyulmamı engelleyecek kadar yüksek sesle hıçkırıyor. Böylece benim ağladığım anlaşılmadı! (Rüyam uzun, değerli okurlarım). Derken, sınıftakiler ona kızgın gözlerle bakıyor ve bir kısmı öfkeyle sınıfı terk ediyor. Birden olanların ayırdına varıyorum: “O kız seviyor beni!”

Sesli ağlamış olmalıyım ki, eşim beni endişeyle uyandırdı. Gerçekten de gözlerimde yaş var. Biraz kendime gelince anlıyorum ki, bu çarpıcı düş, dün gece ‘ummana döktüğüm’ derdimin yanıtı gibi.

Düşle gelen bu yanıtın, benim için değerli dersler içerdiğini düşündüm. Biraz üzerinde durup çözümleyince, bunları şöyle sıraladım:

1- Seni sevenlerin değerini iyi bil.
2- Seni, kendini feda edecek kadar seveni tanı, değerini çok daha iyi bil.
3- Betere fazla üzülme, beterin beterinden sakın.
4- Kalbin kırılsa da kalp kırma.
5- Hep ‘yeniden başlama’ gücün olsun.

İşte böyle, değerli okurlarım. Ders almasını bilene, ders alınacak şeylerin sonu gelmez sanırım. Önceki haftalarda, gerçekten uzun hazırlama süreçleri gerektiren yazı ve yazı dizileri yazmıştım. Bu hafta da böyle olsun, yüreğimden yüreklerinize bir köprü kurulsun istedim. Haftaya yeni bir yazımda buluşmak üzere, esen kalınız.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı