REKLAMI GEÇ

SANAT NEDİR? 3

16 Ocak 2020 Perşembe

Bu yazı dizimin ikincisinde; siz değerli okurlarıma, sanat için en çok yeteneğin önemli olduğunu yazmıştım. Yalnızca yeteneğin önemi olduğunu öne süren sanatçı ve düşünürler de az değil. Tam da bu konuda , sizlere kendi yaşamımdan örnekler sunmak isterim.

Üniversitede, bölümümdeki ilk yıl kendi kendime klasik gitar öğrenmeye başlamıştım. İki yıl kadar, İngilizce metot kitaplarından kendim çalıştım. Son üç yıl da; hem yakın arkadaşım hem de fakülte ve devre arkadaşım olan Ahmet Kanneci’den klasik gitar dersleri aldım. Aynı zamanda mimar olan Ahmet Kanneci, bugün ülkemizin önde gelen bir klasik gitar virtüözüdür. Dersindeki yedi öğrenciden biriydim. Kendisi bir Bach aşığı olduğu için, Bach’ın klasik gitar için bestelediği eserleri çalışmamıza ağırlık verirdi.

Haftada üç gün, üçer saat ders veriyordu. Diğer günlerde; Ahmet Kanneci’nin verdiği ödevleri yapmamız, yani verdiği klasik gitar bestelerini çalışıp öğrenmemiz gerekiyordu. O yıllarda ben evde her gün en az dört saatimi klasik gitar çalışmaya ayırırdım. Kısa zaman sonra; kursa, benzer düzeylerde başlamış olduğumuz arkadaşlarımızdan bazıları inanılmaz bir gelişme göstermişlerdi. Çok geride kalmış ve sonunda anlamıştım ki, klasik gitara yeteneğim yok.
Amerika’daki yüksek lisans yıllarımda, bir yıl kadar da Suriyeli bir gitar virtüözünden dersler aldım. Klasik gitarda benzer düzeyde iki öğrencisinden biriydim. Fransız arkadaşım da bir yıla kalmadan beni çok geride bırakınca, bu konudaki yeteneksizliğimi iyice anlamış oldum. Türkiye’ye dönünce beş altı yıl daha çalıp, gitarı tümden bıraktım.

Amerika’da okuduğum sonraki yıllarda klasik piyano’ya merak saldım. Müziğe çok düşkünüm, belki piyanoda daha yetenekliyimdir diye. Yine önce metod kitaplarıyla ve bol pratikle kendimi eğitmeye başladım. Kaldığım yurt, yüksek lisans öğrencilerine ve orta yaş veya üstü öğrencilere ayrılmıştı. Bodrum katındaki salonda bir piyano vardı ve orada çalışıyordum. Her akşam saat dokuzda, öğrendiğim kadarıyla bir mini “resital” verirdim. Beni dinlemeye gelenler arasında orta yaşlı bir hanımefendi de vardı. Bu hanımefendi; çocukları büyüyünce ve eşi de vefat edince, üniversite okumaya karar vermişti. Beni dinledikten sonra yanıma geldi ve piyanoda yetenekli olduğumu, bana ders verebileceğini söyledi.

Mutlulukla kabul ettim ve onun dersleri sayesinde, piyanoda oldukça ilerledim. İyice anladım ki, piyanoda yetenekliyim. Türkiye’ye döneceğim zaman, bu hanımefendi bana piyanosunu armağan etmek istediyse de, gemiyle nakliye ücreti beni çok aştığı için kabul edemedim. Döndükten sonra uzun bir süre piyano alma imkanım olmadı ve alabildiğine kahroldum. İmkanım olduktan sonra da, çok zaman geçmişti ve her şeyi unutmuştum. Yeniden baştan başlamayı göze alamadım.
Değerli okurlarım, benim “sanatta yetenek” öykümü okumuş oldunuz. Haftaya buluşmak üzere şen ve esen kalınız.

(Devamı gelecek)

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı