REKLAMI GEÇ

ÜNİVERSİTE ÜTOPYAM

10 Mayıs 2018 Perşembe

Üniversite günümüzde; öğrencilerin birer diploma kazanmak için derslere girip çalıştıkları ve akademik araştırmaların yapıldığı bir yükseköğrenim kurumu olarak tanımlanıyor. Sözcük anlamı Latince “universitas” yani “bir bütün” kelimesinden türeyen üniversite, değişik akademik disiplinlerde diploma dağıtan bir yükseköğrenim kurumu olarak eğitim ve araştırma ile yükümlü görülüyor. Lisans ve lisans-üstü eğitim sağlayan üniversiteler, günümüzdeki yüksek uzmanlaşma talebini karşılıyorlar. Bu talep sanayi ve teknoloji sektörlerinin üretime dönük bitmeyen talebidir. Latince anlam kökündeki bir bütün olma, bütüncül bakma, bütünü görme nitelikleri üniversitelerin pek çoğunda artık tarih olmuştur dersem, sanırım abartmış olmam.

Uzmanlaşması ve dar bir konuda derinleşmesi gereken teknik ve akademik kadrolara olan gereksinim ortadadır. Bunun yanı sıra, birkaç alanda birden uzmanlaşarak bu alanlar arasında sentez yapması beklenen yüksek lisans öğrencileri ve akademisyenler de vardır. İngilizce specialist (uzman) ve generalist (bütüncül yaklaşımcı) terimleri bugün de, en azından ileri ülkelerde, iki tip üniversiteliyi tanımlamayı sürdürmektedir. Eksik olan, uzman eğitiminde bütüncül bakış kazandırmaktır sanırım. Şimdi geliniz bir hülyaya dalalım:

Bir üniversite kuruldu. İnsanlar birleşerek başardı bunu. İnsanlar evreni ve her şeyi merak edip, çevrelerinde bütünlük, güzellik ve yetkinlik aramışlardı. Bilgiye uyanıp, bilgiye susadılar. Onlar için yetkin yaşam, bilgi ve güzellik yaratandı. Bu üniversitenin temeline harç olarak; yetkinliğin iyide, iyinin doğrulukta ve doğrunun güzellikte aranması katıldı.

Burada yaşam üretilirdi yeniden. Üniversiteliler, varlığın tekilliğine varmak için bir bilinç yolculuğuna çıkmışlardı. Amaçları, farkındalık ve kendini tanımaktı. Herkes çok değişik deneyler yaşar, sonra bunları aralarında paylaşarak bu deneyler arasındaki bağlantıları arardı. Deneyler ve meslekler arasında birlik arayışıydı bu. Çevre kavranır, olaylar bütünlük kazanırdı.

Evet, hülyamız bu kadarcık. Bu üniversite kapanalı çok olmuştur sanırım. Artık ortalığı; ellerindeki kağıtlardan mimar, mühendis, kent plancısı, doktor, avukat, işletmeci, bilim adamı vb. olduklarını anladığımız bir insan kalabalığı kapladı. Büyük büyük yapılarda okuyor, sınava giriyor, tez veriyor ve birer meslek edinip çıkıyorlardı. Herkes yalnızca kendi mesleğini uyguluyor, diğer meslek insanlarıyla fazla bir araya gelmiyordu.

Meslekler bölündü, yeni meslekler doğdu, yaşam aşırı uzmanlaşmaya boğuldu. İnsanlar işlerine daldı, işler karmaşıklaştı, olaylar öznelleşip, çevreler daraldı. Hintli gurular dahil çok farklı alanlardan kişileri bir araya getirip beyin fırtınası yaptıran Amerikan akademik modeli de sanırım dünyada pek yaygınlaşmadı. Öyleyse ne yapılmalı?

Öyle bir üniversite kurulmalı ki, bütünlük yeniden yaşansın. Buraya sınavda puanı uyan değil de, farkındalık peşinde olan girsin. Biraz da öğrenciler öğretsin, öğreticiler öğrensin. Ben ve öteki yoğrulsun, birlik olsun. Buranın öğrencileri, yine çeşitli meslekleri edinsin, ama çevre bilinciyle, toplumsal etkilerin bilinciyle sentezlesin. Meslek insanı yine kendi mesleğini yapsın, ama insan, yaşam ve çevreyi önceleyerek yapsın. Güzellikle, bilgiyle, yetkinlikle yapsın.

Değerli okurlarım, bu konudaki son sözümden sonra sıra sizlerden bir haftalığına izin istememe geldi. Önümüzdeki perşembe yazlığa yerleşme telaşıyla yazı yetiştiremeyeceğim. Mayıs ayının kalan perşembelerinde sizlerle birlikte olmak üzere, esenlikler dileğimle şimdilik hoşça kalınız.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı