REKLAMI GEÇ

RAHMETİN NETİCESİ DÜNYEVİ CEZALAR

RAHMETİN NETİCESİ DÜNYEVİ CEZALAR

Allahın rahmet ve merhameti sonsuzdur ramazan ayı da bu rahmet ve merhametin bir tecellisi ve semeresidir. Ramazan orucunun farziyetini ifade eden ayet-i kerimede “Sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı” denilmekte ve merhametin bir tecellisi ile biz korunuyoruz Her Besmele çekişimizde Allahın merhametini ifade eden iki sıfatını hatırlamış oluyoruz ki bu iki sıfat(rahman ve rahim)Allah’ın merhametine işaret ediyor Fatihada…

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 7 Temmuz 2014 Pazartesi, 09:58

denizli-ramazan-mehmet-yigin-yazi-kefaret-h

Allahın rahmet ve merhameti sonsuzdur ramazan ayı da bu rahmet ve merhametin bir tecellisi ve semeresidir. Ramazan orucunun farziyetini ifade eden ayet-i kerimede “Sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı” denilmekte ve merhametin bir tecellisi ile biz korunuyoruz

Her Besmele çekişimizde Allahın merhametini ifade eden iki sıfatını hatırlamış oluyoruz ki bu iki sıfat(rahman ve rahim)Allah’ın merhametine işaret ediyor
Fatihada dahi aynı ilahi sıfatlar bize hatırlatılmakta çok merhamet sahibi, acıyan, esirgeyen ve bağışlayan alemlerin rabbine hamd etmemiz gerektiği de hatırlatılmaktadır. (Elhamdülillahi Rabbil âlemîn errahmanirrahîm)
Ayrıca Araf süresi 156. Ayetinde de ‘‘Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır.’’ Buyrularak Allah’ın Rahmet ve mağfiretinin genişliğine işaret olunmuştur.

Bakara süresinin 157. Ayetinde ise ‘‘İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.’’ Denilerek rahmet ve merhamet-i ilahiyi celbedebilenlere kurtuluş müjdelenmektedir.

Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler, O’na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O hâlde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru.” (Mü’min suresi 7. Ayet)

Bu ayet ile yine rahmetin genişliği bize hatırlatıldıktan sonra hatalarımıza TÖVBE etmekle ve affedileceğimiz, bağışlanacağımız ve cehennem ateşinden korunacağımız müjdelenmektedir.
Allah Teâlâ, kullarının işledikleri hata ve günahları çeşitli vesilelerle affetmektedir. İstigfar ve keffâret, bunlardandır.

Orucu tutmamak bir hatadır bir günahtır, tutup bozmak bir hatadır bir günahtır. Oruç tutmayı arzu edip meşru bir mazeretle tutamamak belki de bir hata değil bir günah değil ama bir eksikliktir.

Bu şekilde İnanan insanın hayatında oluşan hat ve günahların cezasını ahrete ertelemek ve orada azaba uğratmak yerine Allah dünyada iken kulun gücünün yetebileceği bazı cezalarla hatasını telafi, günahını affettirme yollarını göstermektedir. Bu da RAHMETİN ve MERHAMETİN ne kadar çok ve geniş olduğunu bize gösteriyor. ELHAMDÜLİLLAH.

Orucu tutup kasten bozanlar için dünyevi ceza kefarettir.
Orucu tutmamak veya hata ile bozanlar için dünyevi ceza kazadır.
Meşru mazeretle oruç tutamayanlar için dünyevi ceza fidyedir.
Bu üç hususu sırasıyla arz edeceğim fakat bugün sadece kefareti yarın ise kaza ve fidyeyi yazmaya çalışacağım

KEFFÂRET
Keffareti ele alış gerekçemiz oruç kefaretini anlatmaktı. Ancak başka bazı hata ve günahlar için de kefaret söz konusu kısaca onlara da değinelim istedim ki konu açılmışken değerli okuyucularımızın bu konudaki malumatı tam olsun
Örtmek anlamına gelen “kefr” kelimesinden türetilen keffâret, sözlükte kusur veya günahı örten, izâle eden şey anlamına gelmektedir.

Peygamber(SAV), kılınan namazın, büyük günahlardan kaçınmak şartıyla bir önceki namazla arasında işlenen günahlara keffâret olacağını, Cuma namazının iki Cuma arasında işlenen günahlara keffâret olacağını bildirmiştir (Müslim, Taharet, 5).

Bir fıkıh terimi olarak keffâret, sözlük anlamına yakın olarak,
1-Oruç ve yeminin bozulmasında,
2-Zıharda,
3-Hac cinâyetlerinde
4-Hata ile öldürmelerde, günahı affettirmek için meşru kılınan ibadet mahiyetindeki davranışlardır. Kur’ân-ı Kerim’de, keffâret kelimesi ıstılah manasında iki yerde geçmektedir (Mâide, 5/89, 95):

a) ORUÇ KEFFARETİ
‘‘Ramazan ayında, farz olan orucu tutarken, meşru bir mazereti olmaksızın bilerek ve isteyerek orucu bozan kişi, keffâret olarak köle azat eder, bunun mümkün olmaması halinde iki ay üst üste oruç tutar, buna da gücü yetmez ise altmış fakiri sabah ve akşam doyurur veya yemek parasını verir. Yemek parasını 60 günde bir fakire verebileceği gibi, bir günde 60 fakire de verebilir. Bir günde hepsini bir fakire vermesi caiz değildir. Keffâret olan oruca kamerî ayın ilk gününde başlamış ise iki ay, daha sonra başlamış ise 60 gün ara vermeden oruç tutar. Kadınların ay halleri dışında ara verilmesi halinde yeniden başlar. Kadınlar ise, ay hallerinde oruca ara verirler ve biter bitmez, ara vermeden kaldığı yerden devam ederler.’’(Diyanet Dini Kvramlar sözlüğü kefaret maddesi)

b) ZIHAR KEFFARETİ
Zıhar, bir erkeğin eşini veya bir uzvunu, kendisine ebediyen haram olan bir kadına veya uzvuna benzetmesidir. Böyle zıharda bulunan kişi, eşiyle münasebette bulunmadan oruçta olduğu gibi keffâret ödemesi gerekir.

c) HAC VE İHRAM HATALARI KEFFARETİ
Hac veya ihram cinâyetlerinden birini işleyenler, cinâyetin şiddetine göre keffâretle yükümlü olurlar. (bk. Cinâyet, Bedene, Dem)

d) YEMİN KEFFARETİ
Bilerek yapılan yeminlerin bozulmasında, keffâret olarak on fakir sabah akşam doyurulur veya giydirilir. Buna gücü yetmeyen ise, üç gün peşpeşe oruç tutar. (bk. Yemin)

e) KATİL KEFFARETİ
Hata ile adam öldüren kimse de, keffâret olarak Müslüman bir köle azat etmesi gerekir. Bunu bulamayan kimse iki ay ara vermeden oruç tutar (Nisâ, 4/92).

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı