REKLAMI GEÇ

TERAVİH NAMAZI

TERAVİH NAMAZI

Teravih, terviha kelimesinin çoğuludur. Terviha rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarına gelir. Dini kültürümüzde ve halkımızın adlandırması ile Ramazan ayında, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan nafile namaza teravih namazı denmektir. Bu namazın her dört rekatının sonunda bir miktar oturulup dinlenmek müstehaptır. Bu dinlenmelerde salat-ı ümmiye diye meşhur olmuş (Allâhümmesalli âlâ seyyidinâMuhammedininnebiyyil ümmiyi ve âlâ Âlihîîî ve sahbihîîî ve sellim) bir salavatı getirmek memleketimizde yaygındır ve…

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 3 Temmuz 2014 Perşembe, 09:46

denizli-ramazan-teravih-namazi-mehmet-yigin-h

Teravih, terviha kelimesinin çoğuludur. Terviha rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarına gelir. Dini kültürümüzde ve halkımızın adlandırması ile Ramazan ayında, yatsı namazı ile vitir namazı arasında kılınan nafile namaza teravih namazı denmektir.

Bu namazın her dört rekatının sonunda bir miktar oturulup dinlenmek müstehaptır. Bu dinlenmelerde salat-ı ümmiye diye meşhur olmuş (Allâhümmesalli âlâ seyyidinâMuhammedininnebiyyil ümmiyi ve âlâ Âlihîîî ve sahbihîîî ve sellim) bir salavatı getirmek memleketimizde yaygındır ve güzel bir uygulamadır.
Her dört rekatının sonunda bir miktar oturulup dinlenmek müstehap ise de; iki rekatta bir selam vererek kılmak daha faziletlidir. Denizli’de farklı uygulamalar söz konusu idi. Yani bazı camilerde iki rekatta bir selam verildiği gibi, bazı camilerde dört, bazen sekiz, hatta bazen de on rekatta bir selam verildiği görülüyordu. Bu sene Diyanet İşleri Başkanlığı’nca müftülüklere gönderilen talimatla yurt genelinde iki rekatta bir selam verilerek teravih kılınması istendi. Böylece hem en efdal (faziletli) olanın uygulanması, hem de yurt genelinde bir uygulama birliğinin sağlanması hedeflendi. Umarım bütün camilerimizde uygulanır.

Teravih namazı, erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkededir. Hz. Peygamber, “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan namazını (teravih) kılarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır” buyurmuşlardır (Buhari, Salatü’t-teravih, 1; Müslim, Müsafirin, 174).

Teravih namazı ülkemiz genelinde yaygın olarak cemaatle kılınmaktadır. Bunun dayanağı ise Hz. Peygamber (SAV) in teravih namazını birkaç defa cemaatle kıldırmış olmasıdır. Cemaat ile kıldırmakla birlikte farz olur düşüncesiyle cemaate kıldırmaktan vazgeçtiği rivayetleri hadis kaynaklarında kayıtlıdır. (Buhari, Salatü’t-teravih, 1; Müslim, Müsafirin, 177).

Nafile namazların genellikle yalnız kılınması, cemaat olunmamasının tavsiye edilmesine rağmen teravih namazına özel Hz. Peygamberin sünneti olduğu için cemaatle kılınması yaygınlaşmış fakat bazen de tenkit edenler de olmuştur
Diyanet İşleri Başkanlığımızın Din İşleri Yüksek Kurulu fetvalarında cemaat ile kılınmasının dini dayanağı şu şekilde izah edilmektedir. Hz. Ömer halife olunca, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldıklarını görüp, tekrar cemaatle kılınmasının daha hoş olacağını düşünmüş ve ashapla istişare ederek bu namazın yeniden cemaatle kılınmasını başlatmıştır. Halkın vecd içinde bu namazı kıldıklarını görünce, “ne güzel bir adet oldu” diyerek memnuniyetini belirtmiştir (Buhari, Salatü’t-teravih, 1). Hz. Ali de, bu uygulama sebebiyle “Ömer mescitlerimizi teravihin feyziyle nurlandırdığı gibi, Allah da Ömer’in kabrini öyle nurlandırsın” diye dua etmiştir (el-Mutteki el-Hindi, Kenzu’l-Ummal, XII, 576).

Teravih namazı ile oruç ilişkisi:
teravih namazı tıpkı oruç gibi ramazan ayına özel bir ibadettir(namazdır.), oruçla doğrudan ilişkisi yoktur. Bu nedenle, mazeretli ya da mazeretsiz oruç tutamayan yada tutmayan kişiler için de teravih namazı kılmak sünnet-i müekkededir (Tahtavi,Haşiye ala Meraki’l-Felah, 227).

Müslümanın sorumlu olduğu ibadetlerin her biri ayrı ayrı değerlendirilir. Kur’an-ı Kerim’de; “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.” (Zilzal, 99/7-8) buyrulmaktadır. Bu ayet-i kerimeden anlaşılmaktadır ki; Her günah bağımsız olduğu gibi her ibadet de bağımsızdır. Yani ibadet eder, hayır işler, iyilikte bulunursak mükafatını alacağız. İbadeti terk eder, kötülük işlersek cezasını çekeceğiz çok mantıklı basit bir matematik denklemi sanki.

Öyle ise oruç tutamayanların oruç tutmamasından dolayı teravih namazını terk etmelerinin ya da oruç tuttuğu halde işi icabı teravih namazını kılamayanların orucu da terk etmelerinin izahı yoktur.
Oruç tutamıyorum öyle ise teravih namazını kılmamalıyım ya da teravih namazını kılamıyorum öyle ise oruç tutmamalıyım demek bir lastiği patlayan sürücünün; patlayan lastiğini tamir edip yoluna devam etmesi gerekirken diğer lastiğini de patlatması gibi abestir.

Teravih namazının vakti
Teravih ve vitir namazının vakti, yatsı namazının vaktidir. Ancak hem teravih hem de vitir namazı, yatsı namazının farzından sonra kılınır. Bu itibarla yatsı namazının farzını kılmadan vitir ve teravih namazı kılınır ise vitir ve teravihin yeniden kılınması gerekir. Bu pratikte şu anlama gelir. Camiye gelen bir kimse cemaatin teravih namazını kıldığını görse doğrudan cemaate (teravih namazı için) uyamaz. Önce kendisi yalnız başına yatsı namazının farzını kılar. Yetiştiği yerden teravih namazı için imama uyar.

Eğer teravih namazını kılmadan vakit çıkmış ise; teravihin kazası gerekmez,. Çünkü sünnettier sünnetlerin kazası gerekmez fakat vitir namazını kılmadan vakit çıkmış ise vitrin kazası gerekir (İbnHümam, Fethu’l-Kadir, I, 469; Kasani, Bedaiu’s-sanai’, I, 290).

Kadınlar için namazları evlerinde kılmaları daha faziletli ise de, camide münferit olarak veya cemaatle kılmalarında bir sakınca yoktur. Dikkat çekecek şekilde giyinmemeleri, koku sürünmemeleri, fitne unsuru olmamaları kaydı ile kadınların camiye gitmelerinde cemaate katılmalarında, farz ya da nafile namazı yalnız ya da cemaatle kılmalarında bir sakınca yoktur. Ancak güvenlik sorunu varsa veya fitne söz konusu ise ihtiyatlı olunmalıdır.
Teravih namazına başlarken niyet ettikten sonra her selam verişte yeniden niyet etmenin zorunlu olmadığı fakat her selamdan sonra yeniden niyet etmenin daha uygun olduğu ifade edilmekte ve şöyle gerekçelendirilmektedir. Selam vermekle fiilen namazdan çıkılmış olur Bu sebeple yeniden namaza girmek için niyet lazımdır. Tercih edilen görüş de budur (İbn Abidin, Reddu’l-muhtar, II, 494).

Teravih namazının kaç rekat olduğuna ilişkin çok tartışmalar yapılıyor bu konuda herhangi bir yorum yapmadan Din İşleri Yüksek Kurulu’nun fetvası ile teravih namazı konusunu noktalamış olalım.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kıldırmış olduğu teravih namazlarının kaç rekat olduğu konusunda bir rivayet bulunmamaktadır. Bu konuda Hz. Ömer’in teravihi cemaatle kılınmasını başlatmasıyla ilgili haberlerden ve Hz. Aişe’nin, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Ramazan ayındaki gece namazlarıyla ilgili hadisinden hareketle bir sonuca ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bu konudaki haberler şöyle değerlendirilebilir: Rasulullah’ın (s.a.s.) Ramazandaki gece namazları sorulduğunda, Hz. Aişe, “Rasulullah, Ramazan ve Ramazan dışındaki gecelerde on bir rekattan fazla (nafile namaz) kılmamıştır.” (Buhari, Teheccüd, 16) karşılığını vermiştir. Başka bir rivayette bu sayı on üç olarak zikredilmektedir (Müslim, Salatü’l-Müsafirin, 17). Öncelikle bu hadisin teravih namazı hakkında olduğu konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Diğer taraftan Hz. Aişe’nin, Allah’ın elçisinin Ramazan ayında ve Ramazan dışındaki gecelerde on bir veya on üç rekat namaz kıldığını belirtmesi, onun devamlı olarak kıldığı bir gece namazının bulunduğunu göstermektedir. Zaten Kur’an-ı Kerim’de de, “Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. Umulur ki Rabbin, seni övgüye değer bir makama gönderir.” (İsra, 17/79) buyurulmaktadır. Bundan da anlaşılmaktadır ki, bu soru, Ramazan ayında Hz. Peygamber’in (s.a.s.) diğer ibadetlerinde olduğu gibi, gece namazlarında da bir artış olup olmadığını öğrenmek amacıyla sorulmuştur; teravih namazı ile ilişkisi yoktur. Hz. Aişe’den rivayet edilen, “Rasulullah (s.a.s.) Ramazan ayında, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazanın son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayret gösterirdi. Son on günde, geceyi ihya eder, ailesini de uyandırırdı.” (Buhari, FazluLeyleti’l-Kadr, 5; Müslim, İtikaf, 8) hadisi bu görüşü desteklemektedir. Diğer yandan, bu hadisin teravihin meşru kılınmasından önce mi, yoksa sonra mı olduğu da belli değildir. Hz. Ömer zamanındaki cemaatle kılınan teravih namazlarının rekatları konusunda iki rivayet vardır; yirmi rekat, on bir rekat (İbnEbiŞeybe, Musannef, II, 391, 393). Hz. Ömer’in dönemiyle ilgili farklı rivayetler; Nevevi ve Ayni tarafından, on bir rekatla ilgili rivayetin Hz. Ömer’in halifeliğinin ilk döneminde kılınan teravih namazlarıyla ilgili olduğu, sonra teravihin yirmi rekat olarak yerleştiği ve günümüze kadar da böyle devam ettiği şeklinde açıklanmıştır (İbnü’l-Hümam, Fethu’l-Kadir, I, 334; Ayni, Umdetü’l-Kari, V, 357; Şevkani, Neylü’l-evtar, III, 61). Teravih namazı, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali dönemlerinden başlayarak günümüze kadar cemaatle yirmi rekat olarak kılınmıştır. Sahabeden kimse buna itiraz etmemiş ve alimler tarafından da bu şekilde kabul edilmiştir. Günümüzde de, başta ülkemiz olmak üzere pek çok İslam ülkesinde teravih namazı cemaatle 20 rekat olarak kılınmaktadır. Bununla birlikte şunu da ifade etmek gerekir ki, teravih namazı nafile bir ibadet olduğundan, farz gibi telakki edilmesi de doğru değildir. Bu nedenle, yorgunluk, meşguliyet ve benzeri sebeplerle, teravih namazının evde 8, 10, 12, 14, 16 veya 18 rekat kılınması halinde de sünnet yerine getirilmiş olur. Ancak cemaate iştirak etmeye çalışmak daha iyidir.

Yorumlar

Yusuf KIZILKAYA   -  Bağlantı 3 Temmuz 2014, 17:10

Teşekkürler hocam,Allah arzı olsun.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı