REKLAMI GEÇ

Devlet yeniden inşa ediliyor!

Devlet yeniden inşa ediliyor!

Birden bire başlayan bir barış hareketi ve kamuoyunun her kesiminin şöyle ya da böyle bir fikir sahibi olduğu Akil İnsanlar. Kimine göre elini taşın altına koymuş aydınlar, kimine göre ihanet projesinin taşeronları, kimine göre ise Ak Parti hükümetinin mayın tarlasına sürdüğü kişiler… Akil İnsan Prof.Dr. Fuat Keyman ise içinde yer aldığı oluşumu devletin bir barış projesi olarak değerlendiriyor. Bu yeni proje de yeni bir devlet anlayışından çıktı. Keyman, Ege Bölgesi Akil İnsanlar Heyeti Başkanı Tarhan Erdem’in “Devlet yeniden inşa ediliyor” söylemine destek veriyor ve “Tüm kurumlarıyla yeni bir devlet aklı ve güvenlik paradigması ortaya çıkıyor” diyor.

/ DENİZLİHABER / 23 Nisan 2013 Salı, 13:59

Geçen hafta oldukça hareketli bir hafta sonu geçirdi Denizli. Hükümetin bir ‘devlet projesi’ olarak hazırlayıp pratiğe dönüştürdüğü ‘akil insanlar’ barış eylemi, belirlenen bölgelerde toplantı ve görüşmelere başladı. Ege bölgesi görüşmeleri için belirlenen isimlerden oluşan heyet, ilk olarak İzmir’de, ikinci olarak ise Denizli’de bir dizi toplantı ve görüşme yaptı. İzmir toplantılarının basına yansıdığı biçimiyle çeşitli protesto eylemlerine sahne olması Denizli toplantılarının önemini arttırdı. İzmir’de yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, oldukça yüksek bir ‘hayır’ potansiyelinin olması, protestoları beklenir kılmıştı. Oysa Denizli için aynı kanıya varmak zordu. Yapılan karşı hazırlıklar, çeşitli siyasi ve sivil örgütlerin protesto eğilimleri Denizli toplantılarının kolay geçmeyeceğinin işaretiydi.

keyman-ic3

Onlar geldiler, toplantılara ve gezilere, ziyaretlere katılıp, iki günün sonunda kentten ayrıldılar. Biz gözlem ve yargılarımızı bu sütunlarda yer alan köşe yazımızın konusu olarak saklarken, Ege Bölgesi Akil İnsanlar Heyeti üyesi, Sabancı Üniversitesi Dış İlişkiler Direktörü Prof.Dr.Fuat Keyman’ı kaldığı otel lobisinde röportaj-söyleşi için konuk ettik. İstedik ki, son birkaç haftadır tüm ülke kamuoyunu ayağa kaldıran “Akil İnsanlar-Barış” projesini kendi aktörlerinden birinci el bilgi olarak aktaralım. Bu konuda TV programları dışında çokça geniş röportajlara rastlamadık. Sanıyoruz bizim görüşmemiz az sayıdaki birinci el röportajlardan biri. Fuat Keyman’ın kendine has akademik-entelektüel bakış açısıyla çok net olarak çizdiği “Akil İnsanlar Projesi”nin kamuoyunda çok tartışılmayan boyutlarını birlikte okuyalım.
Yaşar Tok: Heyetin ilk gezisi İzmir’e oldu, İkincisi Denizli’ye yapılıyor. İzmir gezisine tepkiler nasıldı, kısaca özetler misiniz?
Fuat Keyman: Şöyle başlayalım, genelde Ege Bölgesi bu sürece %49.5 hayır diyor, %43.2 filan kadarı evet diyor. İzmir merkez içindeki hayır oranı ise daha yüksek. Fakat bunun için bizim Akil İnsanlar grup üyelerinin (tüm grup üyeleri İzmir toplantılarında yer aldı) algısı ve düşüncesi İzmir’deki desteğin çok daha yüksek olduğu üzerineydi. Belli tepkiler oldu ama çok küçüktü bu tepkiler. Örgütlü olarak gelip slogan atma şeklindeydi. Ama daha önemlisi endişeler ve korkular makul bir yapı içerisindeydi. Halkla iç içe olduk orada, Urla Kemalpaşa gibi. Kemeraltı’nda da gezip oturduk, yemek yedik. Oradaki endişeler çok makul şekilde dile getirildi. Özetleyelim, birincisi İzmir desteği beklediğimden daha fazla oldu. İkincisi, endişelerin, korkuların ve tepkilerin makul olarak dile getirildiği bir gezi oldu. Üçüncüsü ise örgütlü tepkinin çok küçük olduğu bir geziydi. Medya ise galiba biraz da reyting kaygısıyla çok ufak olan bu örgütlü tepkiyi ön plana çıkarmayı tercih etti. O yüzden bizim İzmir gezisindeki toplantı ve görüşmelerimiz esnasında karşılaştığımız örgütlü tepki ile onun yansıtılması arasında çok büyük fark oldu.

keyman-ic6

“ALTI AY ÖNCE BAŞLASAYDINIZ!”
Yaşar Tok: Bugün Denizli’yi nasıl buldunuz?
Fuat Keyman: Denizli İzmir’den biraz daha sönük geçti. Gerçi ilginç olarak İzmir’den farklı gelişen bir şehit ailesi gezimiz oldu. Dün akşam bir toplantı vardı, bu sabah sivil toplum örgütleriyle bir toplantı yapıldı, Üniversite’de gönüllü olarak katılan öğrencilerle bir toplantı oldu, akşama elli ye yakın STK(Sivil Toplum Örgütü) ile bir toplantı olacak. Yani Denizli’de de tepkiler var deniliyor ama buna fazla şahit olmadık. Ayrıca ilginç olaylara şahit olduk. Bu sabahki toplantıdan sonra bir arkadaşımız, “ben buraya akil insanlara yönelik çok tepkili geldim. Fakat sizleri dinledikten sonra fikirlerim değişti” dedi. Sürece ilişkin endişeleri devam ediyor ama fikirlerinin değiştiğini söyledi. Keza ziyaret ettiğimiz şehit annesinin “altı ay önce başlasaydınız keşke” demesi aynı şekilde önemlidir. Denizli de bu sürece destek medyanın sunuş biçiminden çok daha farklı ve fazla.

AKİL İNSANLAR PROJESİ DEVLET PROJESİDİR
Yaşar Tok: Hocam biraz uzunca bir soru olacak, sizin ifadenizle bunca endişe, korku ve kaygının temel kaynağı siyasi iktidarın tercihi olmanız. İktidar akil insanları kamuoyunun önüne ‘atarken’, bu seçim kısa sürede yapılmış biraz da rastgele bir seçim değil miydi? Söz konusu endişelerden bir tanesi, akil insanlar grubunun siyasi iktidar sürecine ilişkin çizilen stratejiye uygun olarak konumlandırılması olabilir mi? Bu ciddi bir değerlendirme. Çünkü iktidar her fırsatta 2023 yılına uzanan projeler dizisinden oluşan bir ideolojik değişim retoriği içinde. Bu çerçevede, akil insanların böyle bir geçiş döneminde diyelim yeni anayasanın, diyelim başkanlık sisteminin vb. inşası sürecine entegre edilmiş olması mümkün mü? Kürt sorunu ile ilgili çözüm dayatması bu konuda bir payanda olabilir mi?

keyman-ic4
Fuat Keyman: Akil İnsanlar grubu, Başbakan’ın Dolmabahçe sarayı toplantısında bu eleştiriyi dile getirdi. Bu grupların üyeleri, başkanları ve başkan yardımcıları hükümet tarafından saptandı. Bölgeler de aynı biçimde belirlendi. Başbakan bu eleştirilere üç noktada yanıt verdi. Bir tanesi, eğer bırakılsaydı gruplar çok zor saptanırdı. O yüzden kendileri biraz ince eleyip sık dokuyarak grupları saptadılar. İkincisi, kendi deneyimlerinden bu grupların başkan ve başkan yardımcılarının kim olacağı için çok fazla zaman harcanırdı Türkiye’de. Hatta sorunlar çıkabilirdi. O yüzde kendileri belirlediler. Ama Başkan ya da başkan yardımcılarının değiştirilmesi inisiyatifi gruplara bırakıldı. Üçüncüsü de, bölgelere dağılımda biz her bölge için yararlı olabilecek insanları seçmeyi kriter olarak kullandık dedi. Mesela benim ya da Baskın Oran ve Tarhan Erdem’in Ege Bölgesi için seçilme sebebini çıkışta Başbakan’a sordum, işin nedeni bu şekilde açıklandı. Yani bunun bir rasyonalitesi var. Ayrıca bu seçimden sonra bölge başkan ve başkan yardımcısının(ki başkan ya da başkan yardımcısı seçilmek çok önemli değil) değişmesinin bizim inisiyatifimize bırakılması ve daha da önemlisi bu bölgelere dağılım, bölgelerde nelerin yapılıp kimlerle görüşüleceğinin tamamıyla bizim tarafımızdan programlanması bir denge sağladı. O yüzden de ben süreci tamamen bir hükümet süreci olarak görmedim. Dolmabahçe toplantısından sonra ise bunun tamamen böyle olduğuna daha da ikna oldum. Zaten bu teklif bana doğrudan AKP teklifi olarak gelseydi çok düşünürdüm. Yanıtım ne olurdu bilmiyorum çünkü şu anda süreç başladı ve gayet iyi gidiyor, ama çok ciddi anlamda düşünürdüm. Bu durumda ise çok düşünmeden eşimle tartışarak kararımı çok hızlı verdim. Çünkü bu teklifin bir siyasi partiden değil, iyi bir amaç için devletten geldiğini düşündüm ve o şekilde algıladım. Bir programda söylediğim gibi zaten aile terbiyem bana “evet” demekten başka bir şans tanımazdı. O yüzden kabul ettim.
Bir kere ben bunu bir Türkiye projesi olarak görüp o şekilde çalışıyorum. Şu ana kadar da o şekilde gitti. Biz tamamıyla özgür bir şekilde çalışıyoruz. Bunları söylemek elbette sizin sorduğunuz sorudaki algıya yanlış demeyi gerektirmiyor. Çünkü toplumda öyle bir algı var. Fakat benim hem İzmir, hem de Denizli’den çıkardığım sonuç, bu ölümlerin olmadığı, acıların çekilmediği Türkiye hali devam eder ve bu süreçteki başarı şansı giderek artar ise esasında bu algının değişeceği üzerine.

ELEŞTİRENLER VE REDDEDENLER
Yaşar Tok: Eleştiriler çeşitli boyutlarda ama esas olarak Türkiye’nin bölünmesi ve AKP’nin bunu kendine malzeme yapacağı kuşkularıyla dolu. Öcalan’a verilmiş olması muhtemel sözler gibi. Sizce bu kesimler blok olarak aynı kategoride mi?
Fuat Keyman: Bu sürece tepki verenleri, eleştirenleri de iki gruba ayırmak lazım. Bunlardan bir tanesi bence çok önemli, gerekli ve yapılması gereken şekilde eleştiriler ortaya koyanlar. Nedir bu, bir kere süreç çok hızlı gidiyor bundan doğan eleştiriler var. Bir de sorun çok problemli ve ölümlü yaşandığı için, çözüme yönelik bu hızlı gitme nedeniyle ortaya çıkan endişeler var. Ve haklı olarak pazarlıkla ilgili ortaya konan dört beş tane endişe var. Bunlardan biri, eğer siz Türkiye’deyseniz ve bu süreci izlediyseniz, belli milliyetçi duygulara da sahipseniz (o duygulara sahip olmanız da gerekmeyebilir) “bu Ulus Devlet’e ne oluyor?” diyebilirsiniz. İkincisi, Laik ve Cumhuriyetçiyseniz (bunun için CHP olmanız gerekmiyor), ona inanıp onu siyasi olarak da savunan bir pozisyondaysanız, “bu cumhuriyetin ilkelerine bir şey olacak mı?” şeklinde sorular olabilir. Üçüncüsü, eğer bu sorun aynı zamanda bir kimlik sorun ise ve Kürt sorunu dediğimiz sorunu da içeriyorsa ve siz soruna kimlik temelli bakıyorsanız, “Türk kimliğine bir şey mi oluyor, yani Türkler kaybedip Kürtler kazanıyor mu?” diyorsunuz. Biz şu anda esasında o sorunun tam çözümünden konuşmuyoruz, yani PKK’nın silah bırakmasını konuşuyoruz ve barış süreci inşasından konuşuyoruz. Bu da tartışılması gereken bir şey. Bir de, Abdullah Öcalan’a ‘sayın’ demenin bile hapishaneye gitmek demek olduğu bir dönemden geçip, şimdi onun bu kadar güçlü hale gelmesine “ne oluyor?” diyebilirsiniz. Bunlar bence önemli. Ortaya konup tartışılması gereken endişeler ve korkulardır ki bunu İzmir’de tartıştık, bu sabah burada tartıştık, esasında ne kadar çok tartışırsak bir noktaya taşınabiliriz.

keyman-ic2

KİTLE PARTİLERİ SÜRECE KATILMALI
Yaşar Tok: Protestoları nasıl karşılıyorsunuz?
Fuat Keyman: Bu sürece kategorik olarak hayır demek, sürece katılanlara kategorik olarak belli bir şekilde bakmak, o anlamda bu süreçle ilgili akil insan toplantılarına Türk bayrağı kullanarak etki gösterisinde bulunmak bence çok doğru değil. Bu elini taşın altına koymayı gerektiren bir süreç olduğu için bu sürece siz kategorik karşı çıkarken bu süreç başarılı olup silahlar susar ise, o zaman siz kendinizi silahların susmasının başarıldığı sürecin karşısında bulursunuz. İşte o zaman benim bu gün hiç kullanmadığım birtakım eleştiriler çok gerçekçi olmaya başlar. Bir takım marjinal örgütleri anlayabilirsiniz. Ama CHP gibi kitle partisi ya da diğer siyasi partilerin bu şekilde kategorik karşı çıkmaları esasında bence çok da kabul edilebilecek ve siyasi olarak çok anlaşılabilecek bir durum değil.
O yüzden ben bu endişe, korku ve tepkilere iki farklı alan içinde bakıyorum. Bir tanesi gerekli ve tartışılması gerekenler, faydalı olanlar. Herkes bu süreci desteklese bu süreç başarıya ulaşamaz. Çünkü o zaman gerçekçiliği kalmaz. Bu gün biz gerçekçi, gerçekçilik derecesi olan bir süreç yaşıyoruz. Kategorik karşı çıkış ise ne ahlaki ve ne de siyasi olarak doğru değildir.

OTUZ YILDIR BİR SAVAŞ YAŞANIYOR
Yaşar Tok: Aslında tabii, tartışmalar dikkat ettiyseniz-sabahki sorulardan gözlediğim de odur-pratik süreçlere ilişkin tartışmalar. Yani Demokratikleşme mi, PKK sorununun çözümü mü ikilemi dışında, bu meselenin arkaplanı beni ilgilendiriyor. Sorun siyaset alanı ile etnik sorun arasına sıkışmış gibi duruyor kamuoyu bilincinde veya algısında. Oysa siyaset alanının düzenlemesi gereken demokratikleşme, yeni anayasa, toplumsal yapının yeniden örgütlenmesi meselesi, başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemi vd.-ki bunlar tartışılmaya devam ediyor hala-gündemden düşüyor ya da düşürülüyor. Tüm bunların içinde bir de Kürt meselesi apayrı ve başlı başına, sıcak, gündemi kaplayan, draması çok güçlü bir sorun olarak önümüzde duruyor. Sonuç olarak siz akiller “bu mesele sadece Öcalan ya da etnik sorunun çözümü amaçlı olarak siyasal iktidarın kurguladığı bir projedir” algısını nasıl çözeceksiniz?
Fuat Keyman: Tam burada, sözünü ettiğimiz endişe-korkular bağlamında bir saptama yapayım önce. Bence çok konuşulmayan ama önemli saptama. Bu konu Türkiye’nin batısında pek konuşulmak istenmeyen ama doğusunda çokça konuşulan bir olgudur. Şimdi bu gün yaşadığımız süreci, yani akil insanlarla çözüm sürecini de katıp hepsini topladığımız zaman gördüğümüz şu: Biz esasında otuz yıldır bir savaşı yaşıyoruz. Düşük yoğunluklu savaş deniyor, devletle PKK arasındaki savaş deniyor ama çatışma, şu-bu orada bir savaş yaşandı. O nedenle görmek gerekir, biz şu anda savaştan barışa geçiyoruz. O yüzden, doğu bölgelerinde yaşayanlar bunu doğrudan bu şekilde yaşadıkları için, onların bu sürece destekleri net. Çünkü onlar hakikaten bir savaştan barışa geçiyorlar. Fakat bu otuz yıllık savaş şu veya bu nedenle batıda terör olarak yaşandı ve bir terör örgütü oldu.

keyman-ic1
Yaşar Tok: Kuşkuların asıl sebebi şu olamaz mı, bu günkü projeyi geliştiren devlet aynı zamanda otuz yıldır terör dilini kullanan devletle aynı?
Fuat Keyman: Evet, fakat bu devletteki değişme, AKP’nin öyle bir bagajının olmaması veya bu dili fark etmesi nedeniyle, “bunu bu şekilde yaşamazsak çok daha kötü yerlere gideceğiz” diyerek bu süreci başlattı. Çünkü batıda işte, terörden barışa geçilmesi algılanıyor. Terörden barışa geçilmez. O yüzden batıda bu olayın algı değişimi çok zor oluyor.

KAN DURMALI SİLAHLAR SUSMALI

Yaşar Tok: Terör buralarda daha marjinal mi görülüyor?
Fuat Keyman: Yo hayır, belki daha teorik algılanıyor diyebiliriz. Yani Batıda-ben bunu anlayış temelinde söylüyorum-terörden barışa geçmek hakikaten zor oluyor. Böyle bir sorun var. Bu gün doğuda barışa geçelim dediğiniz an, o da evet diyor. Çünkü pratik olarak hayatını dolduran bir gerçeklik savaş. Ama batı bunu terör sorunu olarak algıladığı için terör dediğiniz zaman Kürt sorununun kimlik boyutu olsun, ekonomik boyutu olsun, sosyal adalet, eğitim vb. boyutu olsun; bu konularda batıda ciddi anlamda bilgiden uzaklaşma, bilinçsizlik, konuya hakim olamama gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Çünkü terörle ilgilendiğiniz an siz diğer taraflara pek bakmıyorsunuz. Esasen hükümet açısından da bu sürecin başarıya ulaşmasındaki en önemli unsur batının evet demesini sağlamaktır. O yüzden biz burada batının iknası üzerine konuşuyoruz. Tabi burada ikna etmeye çalışırken şu noktanın altını çizmek gerekiyor ki ben de bu temelde heyetin içinde varım, o da şu: Eğer bu kan durmazsa, bu ölümler bitmezse ve silahlar susmazsa, bizim hala başkanlık sistemi, demokrasi vb. onları tartışmamız mümkün olmuyor. O nedenle bu kanın mutlaka durması lazım.

ALTI AYDA SONUÇ ALINMALI
Yaşar Tok: Sizin Heyette bulunuş sebebiniz bu mu?
Fuat Keyman: Evet, benim bu akil insanlar heyeti içinde yer almamın sınırlarını temelde bu çiziyor. Kanın durması, ölümlerin son bulması konusundaki bakış açılarımızda esasında çok farklılıklarımız var. Kimlikler, Kürt sorunun çözümü, demokratikleşme, başkanlık sistemi. Ama bana göre bu sorunların doğru ve üretken bir temelde tartışılması için kanın durması gerekiyor. Ben mesela, başkanlık sistemi Türkiye için gereklidir, gereksizdir tartışmasına, hala silahlar varken, çatışmalar sürüyorken tartışmak istemem. Çünkü orada her zaman istikrar kazanır. Ben bunu yapmak istiyorum diyen her zaman yapabilir. Çünkü ölüm istemiyorsun. O yüzden demokratikleşmeyi, hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını, yeni anayasanın sadece bir başkanlık mı, demokratikleşme temelinde mi olması gerektiğini, birlikte yaşamayı, vatandaşlığı, eşitliği tartışabilmemiz için bu ölümlerin durması ve silahsızlanma sürecini sağlamamız gerekir. Bu sadece Kürt sorunu değil. O yüzden önce bu barış kapısının açılması lazım. IRA olayında Jonathan Powell’ın söylediği gibi “bisikletin pedalı sürekli dönmeli ki ilerleme sağlanıp barış kapısı açılsın.” Arkama dönüp 6-7 ay içinde barış kapısı açıldığında orada hiç ölüm yok, dağa çıkma yok ise, o zaman çok daha makul, çok daha doğru bir temelde farklı şeyleri tartışabilirim. Bu zaman içinde süreç başarıya ulaşırsa tamam, ulaşmazsa zaten bir daha ulaşamaz. Çünkü ardından yerel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi falan var.
Bu nedenlerle bizim burada işimiz daha zor. Doğudaki barış desteği %80-90’lara geliyor. Oradaki heyetler bu konuda çok daha rahat çalışıyor. Asıl zor olan bizim buradaki heyet çalışmalarımız. Biz sürecin başarıya ulaşması için ikna etmek zorundayız.

keyman-ic5

İKİ AYLIK SÜREÇ
Yaşar Tok: Hocam bu toplantılar ve süreç için biçtiğiniz süreyi iki ay olarak telaffuz ettiniz. Bu süre zarfında nasıl bir başarı bekliyorsunuz?

Fuat Keyman: Bizimle Dolmabahçe’de yapılan toplantıda böyle bir karara varıldı. Kimisi bir ay, kimisi üç ay dedi. Ancak bir aylık süre sıkıştırılmış, yoğun ve yetersiz olacaktı. Üç aylık sürede ise bir tavsama olabilirdi. İki aylık süreyi makul bir zaman olarak öngören bir karar alındı. İki aylık süre içinde biz bölge şehirlerini dolaşacağız. Küçük, orta ölçekli ve daha büyük raporlar yazacağız ve bu şekilde toplumla bu süreci paylaşmış olacağız.

Yaşar Tok: Endişe ve korkulara hükümetin duyarlığı nedir?
Fuat Keyman: Tabi biraz önce bahsetmiş olduğum endişeler hükümete gidiyor. Onlar bu konuda belki de bir söylem değişikliği veya bu tür sorunların, direnişlerin çözümü ve telafi edilmesinin yolunu bulacaklar. Örneğin, yine konuşmalardan aldığımız bir nokta, Başbakan’ın belli konularda yapmış olduğu açıklamaların önemli olduğu, mesela PKK’nın çekilmesiyle ilgili özel bir yasanın çıkmayacağı gibi. Bu konuda yapılan açıklama, bizim İzmir’de gördüğümüz belli grupların endişelerinin bazılarını ortadan kaldırmış. Bu anlamda belki biraz evvel bahsetmiş olduğum anayasanın giriş metni ile ilgili çok kapsayıcı, çok demokratik, çok birlikte yaşamaya dönük, vatandaşlıkla ilgili maddede eşit vatandaşlığı sağlayıcı gibi bazı formülasyonlara gidilebilir. Bunlar sağlandıkça endişeleri ortadan kaldıran bir sürece doğru gidiyoruz.

TÜRKİYE TABLOSU ORTAYA ÇIKACAK
Biz bu arada sadece Ege’den bahsediyoruz. Toplamda yedi il var ve bu süreç başarıya ulaşırsa yedi ilden gelen sonuçların toplamı bence müthiş bir şey olacak. Yeni bir Türkiye’yi toplumun müzakere etmesi, konuşması tablosu ortaya çıkacak. Belki kesin sonuçlar için yeterli olmayabilir ama muzdarip olduğumuz çatışma kültürünün bertaraf edilmesi için iyi bir örnek olabilir. Bu arada bana “bunu Birleşmiş Milletler’de sunabilir misiniz” gibi bir teklif de geldi. Hakikaten bu çok uygulanan bir şey değil, oysa sonuçlar geldikçe bu bizim için bir birikim ve deneyimdir. Tüm sonuçları bir araya koyduğumuz zaman bir Türkiye tablosu ortaya çıkacak, o da önemli veya önemli olabilir. Başarı şansı yüksek bir süreçten geçiyoruz.

Yaşar Tok: Bu raporlar kamuoyu ile paylaşılacak mı?
Fuat Keyman: Evet, açıklanacak çünkü herkes serbest. Ben mesela bundan sonra Milliyet Gazetesi’ndeki köşemi tamamıyla-çok özel anlar olmazsa-barış sürecine ayıracağım. Geçen hafta İzmir’i yazdım, bu hafta Denizli’yi yazacağım. Yani alınan bilgileri harmanlayıp oradan bir şey çıkartıyoruz. Örneğin biraz evvel söylemiş olduğum o endişeleri, köşemde “İzmir’in beş endişesi” olarak yazdım. Denizli’yi de aynı şekilde yazacağım. Şu an duyum olarak biliyorum ama tam olarak Doğu Anadolu tablosu nasıl oluyor, Karadeniz, onları hepsi birleştiği zaman bir plebisit gibi Türkiye’nin bir tablosu ortaya çıkacak.

keyman-ic7

“YENİ BİR DEVLET İNŞA OLUYOR”
Yaşar Tok: Habur sınır kapısını açma meselesi hala akıllarda. Orada yaşananlar ve sonrasında olanlar Türkiye için deneyim değil miydi?
Fuat Keyman: Birkaç noktanın altını çizerek şöyle bitireyim: Birincisi, bu başarı şansı yüksek olan bir süreç, yani Habur gibi olmayacak bu süreç, artık Habur eşiği geçildi bence. İkincisi bu süreçte bir irade var hem hükümetten, hem de Öcalan ve PKK’dan. Üçüncüsü, bu sürecin başında örneğin yurtdışı gazetelerinde çok tartışılan ve bizlerin de sorduğu “acaba Öcalan bu kadar kuvvetli mi, bunu yapabilir mi başarabilir mi” sorusu. Şu ana kadar Öcalan’ın öyle bir gücü olduğu ortaya çıkıyor hem Kandil’de, hem Avrupa’da. Yani bu başarıda öyle bir nokta da var. Dördüncü olarak, bunun bir Ortadoğu boyutu da var. Yani her ne kadar insani durumdan, ölümlerin durmasından birincil olarak bahsetmekle birlikte, bunun bir güvenlik paradigması var. Ben kendi gözlemimi aktarayım, esasında Türkiye’nin yeni bir Devlet aklı ve güvenlik paradigması ortaya çıkıyor. Tarhan Erdem buna “yeni bir devlet inşa oluyor” diyor. Yani bürokrasisiyle, pratiğiyle ve zihniyetiyle. Bu da biraz Türkiye ile sadece Türkiye içindeki Kürtler değil, Irak ve Suriye’deki Kürtler’in işbirliğini, beraber hareket etmesini, yani kazan kazan mekanizmasını gerektiriyor.
YENİ DEVLET AKLI
Yaşar Tok: “Yeni Devlet Aklı” nasıl bir çerçeveye oturuyor?
Fuat Keyman: Şu nokta önemli, Dışişleri Bakanı’nın Dicle Üniversitesi’ndeki konuşmasının metnin alırsanız, Öcalan’ın Nevruz’da okunan mektubunu alırsanız ki orada Başbakan’a referans da vardır, bunların hepsini birleştirirseniz başka konuşmalarla, yeni bir devlet aklının ortaya çıktığını görürsünüz. O yüzden de bunun Ortadoğu’daki görüşmelere bağlı bir güvenlik noktası olduğu ortaya çıkar. Biz burada başarı şansı olan bir devlet projesinden konuşuyoruz.

E.FUAT KEYMAN KİMDİR?
Prof. Dr. E. FUAT KEYMAN Sabancı Üniversitesi öğretim üyesidir. Aynı zamanda da, İstanbul Politika Merkezi’nin (İPMG) direktörüdür. Demokratikleşme, küreselleşme, uluslararası ilişkiler, sivil toplum ve Türkiye’de devlet-toplum ilişkileri üzerine çalışmaktadır. Prof. Dr. Keyman’ın çok sayıda kitap ve makale çalışmaları yanısıra Radikal Gazetesi’nin Pazar eki, Radikal İki’de yayımlanan yazıları bulunmaktadır. Kitapları arasında, Symbiotic Antagonisms: Competing Nationalisms in Turkey (İç içe Çatışmalar: Türkiye’de Milliyetçilik) (Utah University Press, Utah, 2009/10, Ayşe Kadıoğlu ile birlikte), Remaking Turkey: Globalization, Alternative Modernities, Democracy (Türkiye’nin Yeniden-İnşası: Küreselleşme, Alternatif Moderniteler, Demokrasi) (Lexington, Oxford, 2007), Turkish Politics in a Changing World (Değişen Dünyada Türk Siyaseti) (Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007, Ziya Öniş ile beraber), Citizenship in a Global World: European Questions and Turkish Experiences (Küreselleşen Dünyada Vatandaşlık: Avrupa Soruları, Türkiye Deneyimleri) (Routledge, London, Ocak, 2005, Ahmet İçduygu ile beraber), Globalization, State, Identity/Difference: Towards a Critical Social Theory of International Relations (Küreselleşme, Devlet, Kimlik/Farklılık) (Humanities Press, New Jersey, 1997), Küreselleşme, Avrupalılaşma ve Türkiye’de Vatandaşlık, (Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2009), Türkiye’nin İyi Yönetimi, (Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2008), Değişen Dünya, Dönüşen Türkiye (Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2006), ve Türkiye ve Radikal Demokrasi (Alfa, İstanbul, 2001)adlı eserler bulunmaktadır.
Halen Milliyet Gazetesi’nde köşe yazıları yazan iki çocuk babası Fuat Keyman, Akil İnsanlar grubunun Ege Bölgesi’nde görevlendirilen 9 kişilik üyesi içinde yer almaktadır.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı