REKLAMI GEÇ

“HDP BUNDAN SONRA ÖNSEÇİM YAPMALI”

“HDP BUNDAN SONRA ÖNSEÇİM YAPMALI”

78 kuşağının önemli isimlerinden Celalettin Can, 7 Haziran seçimlerinden sonra CHP ve HDP koalisyonunun mümkün olabileceğini söyledi.

Haber Merkezi / DENİZLİHABER / 4 Mayıs 2015 Pazartesi, 18:35

Celalettin Can adı politikaya yakın duran insanlar için yabancı bir isim değil. İlkin 78’liler Türkiye sözcüsü olarak çeşitli platformlarda adını duyduk. Sonraları aynı politik-tarihsel kesimin örgütlenmesinde ciddi rolü olduğuna tanık olduk. Son yıllarda AKP’nin Kürt çözüm süreci olarak devam edegelen politikaları döneminde topladığı bölgesel ‘Akil Heyetler’ listesinde yer aldığını gördük. Şimdi ise HDP’nin tek başına ve parti olarak seçime katılma kararı sonrası HDP milletvekili adaylığı çokça konuşuldu ancak aday gösterilmedi.

78’liler Türkiye Yürütme toplantısı için Denizli’ye gelen Celalettin Can, Denizli 78’liler tarafından düzenlenen “Çözüm Süreci ve Seçim” konulu bir panele katıldı. Panelde çözüm süreci ve genel seçimler ile ilgili görüşlerini aktaran Can, HDP için çalışmaya devam ettiğini, adaylığının gerçekleşmemiş olmasının buna mani oluşturmadığını söyledi. Belki biraz buruk biçimde ifade ettiği bu niyetini, yöntemsel açıdan kısmi HDP eleştirileri ile birlikte dile getirdi.

Biz kendisine röportaj teklifimizi iletirken panele konu olanlar dışında konuşulabilecek şeyler neler olabilir sorusundan yola çıktık. HDP’nin barajı aşabileceği inancı yavaş yavaş yerleşmekteydi. Siyaset kulislerinin sızdırdığı kadarıyla, çoğu farklı partiden insan, HDP’nin barajı aşmasına sıcak bakmaya başlamıştı. Yeni dönemde yaşanacak ‘Yeni Anayasa’ görüşmeleri ve tartışmalarında-eğer barajı aşarsa-HDP’nin kilit parti rolü üstleneceği konuşulmaktaydı. Hatta, olası bir AKP çoğunluk yetersizliği durumunda koalisyonlar üzerinde durulmaktaydı ama CHP ile de böyle bir koalisyon zemini var mıydı? Önseçim uygulaması ile CHP’nin açtığı kısmi genişleme cephesi HDP için ne anlama gelmekteydi? HDP neden önseçime ilgi göstermemişti?

HDP’li olmasından çok 78’liler temsilcisi kimliğiyle öne çıkan Can’ın işte bu soruları daha özel biçimde yanıtlayacak röportaj fikri ilginçti, ilgili okur için de ilginç, yer yer hayati olabilecek nitelikteydi. Celalettin Can ile yaptığımız görüşme notları umarım pek çoğumuzun kafasında yanıt bekleyen detay soruların bir bölümüne cevap verir.

7 Haziran’a saylı günler kalmışken, sandığa gidip kullanacağımız oyun geleceğin Türkiye’sindeki demokrasi, insan hakları, barış, özgürlükler ve en önemlisi emek eksenli yönetimler konusunda nasıl bir role sahip olabileceğinin, son yıllarda hiç bu kadar farkında olmamıştık.

ic-1

GEZİ, KÜRT HAREKETİNİ DEMOKRATİZE ETTİ

Yaşar Tok: 2013 yılı Haziran’ında Türkiye’de bir kesit yaşandı. Gezi Direnişi! Geçen bu iki yılı içinde Türkiye politika panoramasında neler değişti, aynı süreçte kurulan HDP bu panoramanın neresinde yer alıyor?

Celalettin Can: 2013 yılı Haziran direnişini çözüm süreci ile birlikte düşünmek gerekir. Çözüm süreci ortaya çıkmasaydı, doğudan batıya günde 5-10 cenazenin geldiği bir ülkede Haziran Hareketi kolayca yaşanmazdı. Haziran direnişinin ortaya çıkma gerekçelerinden biri çözüm sürecinin kendisidir. Barış koşullarının oluşması, insanların rahatlaması, yıllarca batıda hiç tepki göstermeyen kesimlerin biriken tepkisinin açığa çıkmasıydı.
Haziran Direnişi aslında AKP politikalarını deşifre ve teşhir etti. AKP Mısır’da Mübarek’i düşüren kitle hareketi ile bağ kurdu ve Gezi’yi bu anlamda kendi sorunu olarak gördü. Böylece Gezi direnişine karşı sertleşti, beraberinde Kürt hareketine karşı da sertleşmenin koşulları yaratıldı. Kürt hareketi ve biraz da Gezi’nin etkisiyle bu gün politikada çok katmanlı bir partinin, HDP’nin ortaya çıkmasının koşulları gelişti.
HDP’nin ortaya çıkması, Kürt hareketinin daha demokratize olması, demokratik güçlerin ortaya çıkması, solun genel birliğine alternatif olması gibi bir yığın olumlu avantajın kapısını araladı. O süreçten beri milliyetçi söylem geri plana düştü, kürt hareketinden daha radikal biçimde bahsetmenin koşulları doğdu, emekçi sınıfların küçük küçük taleplerini dile getirmesi, aynı süreçten olumlu etkilenen İslami ve Alevi kesimlerin sola ve özgürlüğe doğru bir arayışa girmesi gibi çok katmanlı toplumsal mücadelenin koşulları ortaya çıktı. Başka deyişle, siyasetin toplumsallaşması koşulları…

GEZİYİ HENÜZ KİMSE DEĞERLENDİREMEDİ

Y.Tok: HDP, Gezi ve Haziran hareketini programında ve şimdi de seçim bildirgesinde yeterince değerlendirebildi mi sizce?

C.Can: Benim kanaatime göre HDP olsun, Türkiye solu olsun Gezi hareketini henüz değerlendirebilmiş değil. Yani Gezi’yi ortaya çıkaran saikler nelerdir, Gezi neden uç verdi, neden şimdi uç verdi, nasıl uç verdi? Bu hareketin sosyo-psikolojik ve politik değerlendirmesi uluslararası bağlantıları ile birlikte nelerdir? Gezi aslında dünyasal bir hareket. Seattle’den başlayıp Latin Amerika’ya uzanan ve sonra buraya yolu düşen bir hareketti. İşte bu sürecin çok daha köklü bir değerlendirmesi yapılamadı henüz. Bunun sonucunda ise mesela “Haziran Hareketi” adıyla bir oluşum ortaya çıkıp, olayı bir takvime sıkıştırmaya çalıştı. Oysa bu aşağıdan gelen bir inisiyatif hareketiydi. HDP’de Gezi’yi değerlendirmek anlamında daha henüz bir şey yapabilmiş değil. Çünkü HDP’de aşağıdan yukarı doğru değil, tepeden kurulmuş bir harekettir. O nedenle Gezi hem parti de, hem Türkiye solunun diğer bileşenlerinde açıklıkla değerlendirilebilmiş değil. Ama bu bir görev ve yapılmasını bekliyoruz.

Y.Tok: Bu soruyu soruş nedenim şu: Hardt-Negri’nin “İmparatorluk” ve özellikle “Çokluk”undan yola çıkarak, çok renkli bileşenler mozayiğinin direnişte rolü olmalı. Şimdi bakınca bu o yazarlar için bir tür öngörüymüş. Sonrasında Yunanistan’da Syriza hareketi de aynılaştırmamak kaydıyla bana göre çok farklı değil. Yani tüm bunlar “Çokluk” kavramının içini dolduruyor. HDP kendini tarif ederken, gerek emekçi sınıflar nezdinde gerekse demokrasi talebi olan diğer çoklu toplumsal katmanlar nezdinde nereye koyuyor? HDP için çok katmanlı olmak nedir?

ic-2

21.YY’DA 19. YÜZYIL DEVRİMCİSİYİZ

C.Can: Tarihsel bir ilişki kurarak açıklamaya çalışayım. 19.yy devrimcileri, 20.yy’de ne olacağını bilmiyorlardı. Mesela Marx devrim kavramını çoğunlukla ‘Avrupa Devrimi’ kavramıyla iç içe açıklar. Sonraları Engels ‘Rus Devrimi’ derken gerçekte bir doğu sorunundan bahseder. Yani onlar da ne olacağına ilişkin net öngörülere sahip değillerdi. Bilemezlerdi, kahin değillerdi. 20.yy’a işte bu koşullarda ve biraz hazırlıksız girildi. Menşevikler, reformistler ve Spartakistler hepsi Marx’ın kuramını olduğu gibi aldılar. Bu yüzyılda ne olacağını en iyi sezinleyen yine Lenin’di. Rus Devrimi böyle ortaya çıktı.
Biz şimdi 21.yy’a girerken nasıl bir devrimcilik, bunu tam olarak bilmiyoruz aslında. Kendimizi bu haliyle tarif edecek olursak, biz 19.yy devrimcileriyiz, tarzımızla kapitalizmi aşamadık ve onunla mücadelede yenildik. Sadece kuram düzeyinde değil, araçlar düzeyinde de yetersizliğimiz ortaya çıktı. Sendikalar, partiler ve örgüt anlayışları bunun göstergesi.

Ben HDP’yi bu koşullarda bir arayış hareketi olarak algıladım. Bu arayış sürecinde de diğer bileşenleriyle ortak hareket etmenin yapısı. Ama bu gün bakıyoruz HDP biraz partilerin toplamı gibi oldu. Oysa bu partiler 20.yy’da bizi yenilgiye götüren tarzın temsilcileri. Aynı demokratik merkeziyetçilik anlayışı, aynı iç ilişkiler, aynı üyelik kapsamı… HDP bunların toplamı gibi oldu, daha doğrusu oluyor. Dolayısıyla arayış hareketi olma anlayışı ile bizim 20.yy devrimciliği tarzımız arasındaki çatışmada kazanan kim olacak? Bana göre bu tartışılmalıdır. Ben inisiyatif hareketi yerine, bir arayış hareketi olma yolunun seçilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Yeni bir sosyalizm anlayışı yolunun böyle açılabileceğine inanıyorum.

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM TEST EDİLECEĞİZ

Y.Tok: Ben buradan, pek çoğumuzun literatürden vakıf olduğu bir örneğe geleceğim. Bu örnek Brezilya İşçi Partisi deneyimi. 1980’de sol, sosyalist ve demokratik unsurların bileşeni olarak kuruldu. 90’larda pek çok seçim başarısı kazandı, 2000’lerin başında sol kanat muhalifleri ayrılarak başka bir parti oluşumu ile yola devam ettiler. Sonrası değil ama kuruluş biçim ve yöntemiyle PT’nin (PartidodosTrabalhadores) örgütlenme yöntemini HDP bu yanıyla örnekleyebildi mi?

C.Can: Bilemiyorum. Ben bu konuda objektif olmak istiyorum. Bu süreçte çok olumsuz açıklamalar bana doğru gelmiyor ama Brezilya örneğine doğru yaklaşmanın bir yolunu bulmak lazım. Biz başlangıçta bir arayış hareketi olmalıyız. Toplumun her kesimiyle ve yan yana durup eşit ilişkiler kuran, başta işçi ve emekçiler olmak üzere bütün ezilen, horlanan, dışlanan kesimlerle bunu geliştiren bir örgüt olmanın yol ve yöntemini bulmalıyız. Yukarıdan gelen tüm çözüm yöntemlerini reddetmeliyiz. Elimizdeki çeşitli politik imkanları kullanarak (bunların içinde elimizde olan belediye başkanlıkları çok önemli) halkçı, yerel ölçekli çözüm üretmenin araçlarını bulmalıyız. Ben bu konularda henüz işin başında olduğumuz kanaatindeyim.

Y.Tok: Sanırım önümüzdeki dönem de bunun test edildiği dönem olacak.

C.Can: Evet, önümüzdeki dönem böyle bir test dönemi olacak. Ben objektif konuşmaya çalışıyorum. Ne yapayım böyle olması gerektiğine inanıyorum. HDP’li arkadaşlarımız bu konuda benimle aynı düşünmeyebilirler ama başka türlü yalan söylemiş olurum.

ic-3

HDP HALKIN PARTİSİ

Y.Tok: Biraz da sokaktaki insanın sorularıyla devam edelim. HDP bir Kürt Partisi mi, Sosyalist Parti mi yoksa bir halk partisi mi?

C.Can: Bir Kürt partisi diyemeyiz, ama güçlü bir Kürt unsuru var. Genellemek gerekirse daha çok böyle biraz karışık bir halk partisi tanımı daha uygun. Halkın tüm kesimlerini içine almayı amaçlayan, şimdilik Kürt damarı çok belirleyici olan bir parti.

Y.Tok: Ya demokratik niteliği?

C.Can: Programı demokratik bir programdır. Yer yer sosyalist ögeleri barındırmakla birlikte esasen demokratik ve sol bir programdır. Sosyalist bir program iddiasında değil ama sosyal demokrat da değil. Tam tanımı demokratik, sol parti. Şöyle bir örnek verelim, ‘elektriği 10 kw’a kadar bedava vereceğiz’ diyor. Şimdi sosyalist elektriğin ne kadarının bedava olmasını tartışır mı? Veya şu kadar suyu ücretsiz vermeyi hesaplar mı? Bir sosyalist için esas olan kamulaştırmadır. Kamu malı ortaktır ve herkese bedavadır.

EN AZ %11 OY ALIRIZ

Y.Tok: Peki, biraz da tarihten analojik bir ilişkiyle devam edelim. HDP’nin bu seçimlerde barajı aşma olasılığı Türkiye İşçi Partisi(TİP)’nden sonra solun son elli yıldır yakaladığı ilk şanslardan biri. O zaman TİP 16 milletvekili ile meclise girmişti. Bu kez HDP kaç milletvekili ile mecliste temsil yetkisi elde edebilir?

C.Can: Ben de ortalıkta dolaşan bilgilere sahibim. Buna göre %11 civarında bir oyla 50-60 arasında milletvekili kazanmak mümkün olacak. Bir-iki puan artışla 70-75 civarında olabilirmiş bu sayı. Bu rakam Türkiye’de çok önemli bir miktarı ifade ediyor. Doğru bir temsille çok önemli bir rakam.

Y.Tok: HDP parlamentoda 1965 TİP’inin 16 milletvekili ile gösterdiği muhalefet ya da direnişi gösterebilecek mi sizce?

C.Can: Her muhalefet şeklini kendi koşullarında değerlendirmeli. Şimdi de güçlü bir demokratik muhalefet yürütülebilir, ben umutluyum.

Y.Tok: Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden ciddi bir başarıyla çıktı. HDP’nin tek başına seçime girmesinde bunun etkisi var mı?

ic-4

KOBANE SÜRECİ BİZE MORAL VERDİ

C.Can: Bu süreci etkileyen daha çok Kobane süreciydi. Kobane ile birlikte moral olarak çok güven geldi.

Y.Tok: HDP’nin bileşeni çok. Farklı kulvarda yer alan örgütler var. Farklı sosyalist partiler, sendikalar, meslek örgütleri ve sivil toplum örgütleri, inanç örgütleri falan. Öne çıkan eşbaşkan olarak Selahattin Demirtaş tüm bu kesimleri temsil edebiliyor mu sizce?

C.Can: Şu anda Demirtaş da bizler gibi bir süreç yaşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde konjonktürün büyük rolü oldu. Diğer iki adayın her ikisi de din motifiyle önsel olarak tanınıyordular, ilk kazancı buradandı. İkinci olarak Alevi kesimin CHP’ye büyük tepkisi oldu. Beri yandan Erdoğan’a da aynı tepkiyi gösterdi. Bir de CHP ve MHP’den yaklaşık 5 milyon insan seçimde oy kullanmadı. O az katılımın da Demirtaş’ın aldığı yüzde üzerinde olumlu payı oldu. Tüm bunlara rağmen yine de önemli bir başarıydı. Yani o seçimlerde Demirtaş’ı tek başına açıklamamak gerekli.

KONJONKTÜR BİZİM LEHİMİZE

Bugünü de bana göre tek başına açıklamamak gerekli. O dönem olduğu gibi şimdi de konjonktür çok lehimize. Demirtaş’ın sunumu, tarzı, ifade biçimi, diyalog kurmadaki olumlu unsurlar hepsi birden ışık veriyor. Bu elbette önemli bir avantaj. Ama yine de tek başına kişilere bağlı açıklamadan yana değilim. Konjonktürle açıklamak daha doğru. Bu gün bir sağcı Kürtlere de kızabiliyor, Tayyip’e de kızıyor. Ama artık Tayyip’e olan kızgınlık daha öne geçti. Bu da konjonktürün bir unsuru. Ayrıca tabandaki insanlar boş durmuyor. Koşuyor, çalışıyorlar. Demirtaş’ı tüm bu süreç ve unsurları ile birlikte değerlendirdiğimizde rolünü olumlu biçimde sürdürüyor, sevimliliği, sempatikliği büyük artısı, kanaatim o. Bu süreç Demirtaş’ın olgunlaşarak liderleşme süreci olacak. Her şey lehine, önü açık. Yeter ki ciddi bir hata yapmasın.

Y.Tok: HDP savunduğu çok bileşenli yapısıyla Türkiye’de kendini etnik kimlikle tarif etmeyen ve ben ‘Türkiyeli bir sosyalistim’ diyenlerin de oylarını alabilecek mi, ne kadar alabilecek?

C.Can: HDP bana göre daha halkçı, demokratik ve sol bir çizgi izliyor. Bu haliyle liberal ögeleri de barındıran ve tüm kesimlere seslenen bir profil çiziyor. Solun da bu dönemde fazla bir seçeneği yok. Vermek istemeyenler de en azından bu seçeneksizlik nedeniyle oy verecektir. Bir de Erdoğan’ın tek başına başkanlık tutkusuna karşı HDP’ye oy verme eğilimi ağır basıyor.

Y.Tok: Bu biraz da psikolojik bir seçeneksizlik galiba sol için. Erdoğan’a, Yeni Anayasaya vb. müdahil olma anlamında… Burada soru şu, tüm bu koşullarda Haziran Hareketi HDP’ye neden uzak durdu?

ic-5

HAZİRAN HAREKETİ’NDEN DESTEK BEKLİYORUZ

C.Can: Haziran Hareketi, Tayyip tehlikesini savuşturmak amacıyla HDP, CHP, ÖDP, TKP ve Haziran Hareketi unsurlarıyla ittifak kurulması gerektiğini öne sürdü. Bu aslında ideal bir şey, keşke olsa. Haziran Hareketi HDP dışındaki partilerle bir araya gelip önce CHP ile konuştu. Ama CHP, HDP seçeneğini kabul etmedi. “Bizden olun, bizim çatımızda milletvekili olun” dedi. Sonrasında ortaya çıktı ki, istisnalar bir yana, benim kanaatimce Haziran Hareketi fiilen HDP’ye destek verecek. Görüşmelerde yer aldığım için biliyorum, izlenimim bu yönde.

Y.Tok: Biraz toparlayalım isterseniz. Türkiye solu 1989’da başlayan bir süreçle canlandı ve bu ÖDP’nin doğuşuyla sonuçlandı. Ama solun yanılgısı mı diyelim, sanki ÖDP ile birlikte her şey tamamlanmış gibi bir psikolojik eğilim ortaya çıktı. Sonuçlarını yıllar içinde birlikte izledik. Sürekli gerileyen bir mecra… Bir daha da toparlanamadı. HDP’yi böyle bir tehlike bekliyor mu?

C.Can: Biz milletvekili çıkarmamış bir ÖDP örneği üzerinden konuşuyoruz?

Y.Tok: Henüz HDP’de çıkarmadı ve biz çıkarmadan önce konuşuyoruz.

C.Can: Şu anda HDP içinde yer alan gruplar ideolojik bir birlik içinde değiller. Her parti kendi işini yapıyor ama HDP içinde bazı ortak ilkeler etrafında birleşiyorlar. Seçimlere doğru giderken, bazı istisnalar dışında sol gruplara ziyadesiyle imkan tanındı. Mesela Ezilenlerin Sosyalist Partisi 40 tane aday gösterdi. Baraj aşılır ve milletvekilliği ile taçlanırsa öyle bir sorunla karşılaşılacağını sanmıyorum. Ama baraj aşılamazsa bazı tartışmalar yaşanabilir. Bu olduğunda bile ÖDP gibi bir duruma düşeceğini düşünmüyorum. O zaman ÖDP’yi kuranların önemli bölümü kendini feshedip gelmişti. HDP’de böyle bir durum yok. Yani HDP daha pragmatik bir proje.

GELECEKTE HDP ÖNSEÇİM YAPMALI

Y.Tok: “Kürt kökenliyim ama Türkiyeli bir sosyalistim” diyorsunuz. Güçlü biçimde adınız geçmesine karşın HDP sizi neden aday göstermedi?

C.Can: Bunun yanıtını ben veremem. Sorunun doğrudan muhatabı değilim çünkü. Demek ki beğenmemişler (gülümsüyor).

Y.Tok: HDP’nin önseçim yapması gerektiğini söylediniz. Siz önseçimden başarıyla çıkar mıydınız?

C.Can: Başarıyla çıkardım herhalde. Ben bu halka güveniyorum. HDP bu kez önseçim yapmadı, geçti, üzerinde durmayalım. Ama bundan sonra önseçim yapmalı.

Y.Tok: AKP’nin seçim başarısı ne olur?

C.Can: Ben AKP’nin bu seçimlerde tek başına iktidar olacağını düşünüyorum. Ama Anayasa tartışmalarını tek başına yürütemeyecek. O nedenle HDP’nin barajı aşması halinde Türkiye politikasında beklemediğimiz sürprizler yaşayabiliriz.

CHP-HDP KOALİSYONU NEDEN OLMASIN?

Y.Tok: Olası bir AKP başarısızlığında CHP-HDP koalisyonu mümkün mü? Olursa Hangi saiklerle?

C.Can: CHP-HDP koalisyonu mümkün olur. CHP Kürt meselesinde biraz bu tarafa gelir, bizimkiler de biraz o tarafa gider, böylece bir anlaşma yolu bulunur (bu sözleri şakayla karışık söylüyor.)

Y.Tok: AKP-HDP koalisyonu için ne diyebiliriz?

C.Can: Bu konuda HDP’den bir açıklama yapıldı ama sanki yeterince doğru algılanmadı kamuoyunda. Benim kanaatim HDP, AKP ile koalisyon yapmaz.

Y.Tok: Peki yeni anayasa tartışmalarında parti tavrı ne olacak.

C.Can: HDP asıl buradan bastıracak. Demokratik haklar, özgürlükler, emek eşitliği ve asıl olarak çözüm süreci meselesi yeni anayasayı tartışmanın sebeplerini teşkil edecek. HDP partileşme sürecini tamamlayıp olgunlaştıkça da politik ağırlığını daha fazla hissettirir hale gelecek.

Y.Tok: Son olarak Akil İnsanlar Heyeti’ni konuşalım. Bu heyet AKP’nin çok kritik dönemde başvurduğu bir araçtı. İkinci kez başvurduğunda da aynı biçimde sıkışmıştı.

AKİLLER HEYETİNİ AKP KULLANAMADI

C.Can: Bir kez topladı. Bir de geçen sonbahar bir araya geldik. AKP’nin kullanmak istediği ama kullanamadığı bir araçtı.

Y.Tok: Akil Heyet raporları ne oldu.

C.Can: Ben yayınladım, kamuoyuna yayınladım. Bunu ilkin Başbakan’dan istedim ama yapmadı, ben de kendim açıkladım. Ama bu açıklamada yalnız kaldım. Hiçbir heyet üyesi yanımda değildi. Gezide de yalnız bırakıldım. AKP bizi kullanamadığı için raporları açıklayamadı. Açıkça övünebilirim, tek başımıza kimyalarını bozduk adamların. Geziye davet ediyoruz, Başbakanla tartışıyoruz, Raporları yayınlamalarını istiyoruz vs. İllallah dediler.

Orada Tarhan Erdem’in değerini teslim ederim. Başbakanla yapılan tüm tartışmalarda bizi hiç yalnız bırakmak istemedi. Çok düzgün bir adamdır kendisi. Hakkını yemeyelim. Akillere yöneltilen eleştirilerin çoğu doğrudur, öne çıkmasının nedeni halktır. Halk ikna olmaya çok açık. Onlara bir şey anlatırsanız sizi dinliyor ve çoğu zaman ikna oluyor. Ben İç Anadolu Akiller Heyeti üyesiydim. Sonuçta alternatif rapor hazırlamak zorunda kaldım. Gerisini konuşmaya gerek yok.

Y.Tok: Bu sohbet için teşekkürler.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı