REKLAMI GEÇ

BİR OVADAN BİR OVAYA DALAMAN ÇAYI

15 Eylül 2016 Perşembe

ic_kapak

Bazen soruyorlar, “Dalaman Çayını gezip yazıyorsun ama başka çevre sorunu yok mu? Onları neden yazmıyorsun?”

Doğru! Türkiye’de kıtlığı çekilmeyeceklerin başında gelir çevre ve ekoloji sorunları. Ortadoğu’ya özgü tipik şark ülkesi olma sürecinin hemen hemen tamamlanmak üzere olduğu bu aşamada giderek artmaktadır da! Sadece çevre kültürü zayıf bir toplum olma meselesi olarak düşünmeyin. Asıl devlet eliyle yol açılan sorunlardan söz ediyorum ben. Giderek artış gösteren! Rant politikalarının sektörel olarak destekten mahrum bırakılmadığı, bu uğurda ÇED yönetmeliği başta olmak üzere her tür mevzuatın kolaylaştırıcı biçimde değiştirilip yeniden düzenlendiği, çevresel tahribatın, zarar-ziyanın görmezden gelindiği merkezi politikalar dizisi!

Bizim yazmalarımız, imkanların elverdiği ölçüde gezip görme, tespit etme, görüşme vs. üzerine kuruludur. O nedenle masa başında değinilecek çevre sorunları yerine doğrudan saptamaya dayanan alan çalışması tercihimizdir.

Yeri gelir başka yerlerde çevreyi tahrip eden, onun ekolojisine, ekonomisine, kültürüne zarar verenleri de yazarız. Ama bu yeri geldikçe yapılır. Yeri geldikçe ve üzerinden atlamadan… Böyle biline!

***

Dalaman Çayı yazılarımız yavaşça Acıpayam bölgesine doğru geliyor. Gölhisar ovasında gerektiğince oyalandık. Bugünkü bölümüyle birlikte (yeniden gitmek üzere) Burdur coğrafyasını terk edeceğiz. Haftaya Acıpayam’daki Dalaman’ı yazmaya başlıyoruz.

1
YAPRAKLI’DAN SONRA DALAMAN ÇAYI
Acıpayam ve çevresi, 229 km’lik Dalaman Çayı’nın en sorunlu bölgesi.

Oysa nehir Yapraklı barajından ayrılıp Gölhisar ovasına ulaşıncaya değin, Burdur coğrafyasında fazla kirlenmeye maruz kalmıyor. Aksine dağlardan gelen kaynak suları ile temizlenerek Gölhisar ovasına iniyor. Kısmen eğimli olan bu bölümdeki arazi boyunca bazı alabalık çiftlikleri göze çarpsa da, çok düzenli üretim yaptıkları söylenemez. En azından son bir yıl içinde üç ayrı yolculukta balık üretme alanları, balık satıcıları ve restoranların faal olmadığını gözledim. O nedenle kısmi kirlilik kaynağı olarak görülebilecek bu tür üniteler ve işletmelerin kirlenmeye şimdilik katkısı yok denecek durumda. Bu bölümde ciddi bir su kirlenmesinden söz edeceksek, Nehir ovaya indikçe doğal olarak tarım kimyasalları ve belki yerleşim alanları kullanım sularını topluyor, Gölhisar civarında asıl kirlenmenin bu unsurlardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.

 

2
Gölhisar-Altınyayla(Dirmil) yolundan ayrılıp Yapraklı Barajı yönüne devam eden karayolu, bir kilometre sonra Yapraklı’dan gelen suyun toplandığı gölete ulaşıyor. Gölet, DSİ’nin taşkın önleme seti ve sulama kanalına su aktarma regülatörü işlevi görüyor. Buradan ayrılan sulama kanalı, Gölhisar ovasını güneyden çepeçevre dolanarak ovadaki tarım arazilerinin sulanmasında önemli bir görevi yerine getiriyor. Kanal bizim takip edebildiğimiz kadarıyla Gölhisar Ovası ortalarındaki göl çevresine kadar uzanıyor. Bu civarda başka kanallara aktarılarak sulamaya devam ediyor.

Gölhisar Belediyesinin 2014 yılı sonlarında hizmete açtığı atık su arıtma tesisi, ilçenin kirlenmedeki rolünü önemli ölçüde ortadan kaldırmış olmalı. Dolayısıyla yukarıda belirlediğimiz kirlilik unsurlarına ek olarak Burdur topraklarında kalan yerleşim alanı atık suları, suyolu boyundaki kanalizasyonu olan köylerin bağlantısıyla sınırlı kalıyor. Sonraki gezilerimizde gözlemlediğimiz Acıpayam bölgesindeki kirlenme unsurları ile karşılaştırdığımızda ise Burdur topraklarındaki su yolunda rastlanan kirlilik marjinal değerde kalıyor.

Duruma ilişkin bilgi alabileceğimiz birinci el kaynakların başında bölgenin kamu sorumluları geliyor. Suyun tarımda kullanımı, tarımsal kirlilik kaynaklarının denetimi ve yerleşim alanlarının atıklarının düzenlenmesi ile ilgili kurum temsilcileri… (Bu arada suyun israfı konusu var ki, tüm ülkede kanayan bir yara! Sorumlusu da yine yukarıda belirttiğimiz kurumlardan biri. Sulama yöntemleri üzerine gözlemlerimizi başka bir bölümde başlıca olarak ele alıp incelemeye çalışacağımız için şimdilik değinip geçiyoruz.)

3DR. CANURAL’A SORDUK!

İlk yazılarımızda sözünü ettiğimiz Gölhisar Belediye Başkanı Ramazan Canural ve Kibyra antik kent kazı başkanı Yard.Doç.Dr. Şükrü Özüdoğru ile ovadaki tarihsel su kültürü üzerine yapmayı düşündüğümüz ortak söyleşi anlaşılan gecikecek. Önümüzdeki kısa dönem boyunca yolumuz o bölgeye düşmeyecek, Hoca da kazıyı sonlandırıp okula döneceği için görüşmemiz zorlaşacak. O nedenle yazımızın bu bölümünde Gölhisar Belediye Başkanı Dr. Ramazan Canural’ı tek başına misafir edeceğiz. Onunla Denizlihaber.com merkezinde yaptığımız sohbete yer vereceğiz. Yapabilirsek daha sonra yapacağımız gezilerden birinin gözlemlerini ayrıca kaleme alacağız.

Gölhisar Belediye Başkanı Ramazan Canural, Denizli için bilindik bir yüz. Denizli Devlet Hastanesinin önceki dönemlerde başhekimliğini yaptı. 2011 yılı bahar aylarında Denizli’den AKP milletvekili aday adaylığı için istifa etti, ancak 12 Haziran 2011 genel seçimleri için aday gösterilmedi. Daha sonra memleketi Burdur’a dönen Canural, 2014 seçimlerinde Burdur Gölhisar ilçe Belediye Başkanlığına aday oldu ve seçimi kazandı.

 

4
Dr. Canural ile ilk görüşmemiz gezilerin sonraki haftalarında oldu. Kendisine telefonla ulaştığımız Başkan Canural, söyleşi için 31 Ağustos gününün kendisi için uygun olduğunu belirtti. Gölhisar’da buluşmak için sözleştik. Ancak olmadı. Sonraki günlerde bizi arayarak, sözleştiğimiz gün Denizli’de olacağını, o nedenle Denizli’de görüşebileceğimizi belirtti ve böylece Denizlihaber.com merkezinde aşağıdaki kısa sohbet-söyleşimizi yaptık.

Ramazan Canural’a ilk sorumuz arıtma tesis oldu. Edindiğimiz bilgilere göre henüz iki yıl önce açılmıştı arıtma tesisleri. Çalışıp çalışmadığını, nasıl inşa ettiklerini, kapasitesini vs. öğrenmek istedik. Başkan doğrudan yanıtladı:

“Bizim arıtma tesisimiz 2014 Ekim ayında açıldı. Bizimki biyolojik arıtma tesisi.Biz 2014 yılı Nisan başında başkan olduğumuzda Gölhisar’a girerken kesif bir kanalizasyon kokusu vardı. Gerçekten çok yaygın bir kirlilik söz konusuydu.Daha önceki belediye başkanımız arıtma tesisi inşaatını başlatmış, su basmanına kadar çıkmıştı. Biz göreve geldikten sonra tamamladık. Bizim arıtma tesisimiz, bölgemizdeki diğer Burdur ilçeleri içinde ilk önce yapılan tesistir. Önümüzdeki 25-30 yıl boyunca ihtiyacı karşılayacak bir kapasite ile inşa edilmiştir. Toplamda 8 milyon liralık bir maliyeti var. Bir kısmı hibe olmak kaydıyla krediyi İller Bankası karşıladı.Şu anda çok şükür Dalaman Çayını kirletmiyoruz. Bununla övünüyoruz. Çevrenin kirliliği hepimizin ortak sorunu. Hani derler ya, “biz bu doğayı gelecek nesillerden ödünç aldık.” O hesap biz de elimizden geleni yapıyoruz.

5

Dalaman Çayından söz açmışken, nehir Gölhisar ve Acıpayam havzasının önemli bir akar suyudur. 144 milyon M³’lük bir Yapraklı barajımız var. 90 bin dönümü Gölhisar, 120 bin dönüm Acıpayam olmak üzere yaklaşık 210 bin dönüm arazi suluyor.

Arazi kirlenmesi ilaçlamanın yanı sıra ilaç ambalajları ile oluyor. Ciddi bir sıkıntı. Nasıl bir önlem alıyorsunuz?

Tabi akarsular kirleniyor. Bu bir gerçek! İnsanlar maalesef doğayı kirletiyor. Gölhisar da kanalizasyon kaynaklı bir kirlilik yok şu anda. Ama bizde bir seracılık sektör olarak yaygınlaştı. Kimyasal atıklar soruna yol açabilir diye buralarda, ovanın değişik yerlerine tarımsal atık konteynerleri koyduk. Çiftçilerimiz ellerindeki kimyasal ilaç atıklarını rastgele doğaya bırakmasınlar diye yaptık bunu. Genellikle tarımsal ilaçlamada kullanılan ambalajlardan oluşan atıkları belirli dönemlerde toplayıp gerekli yerlere ulaştırıyoruz.

Sizin önemli bir başka su kaynağınız da Ovadaki göl. Hem tarihsel, hem kültürel niteliğiyle araştırmacıların önemsedikleri bir yer. Çevresinde, Gölhisar’ın en eski höyük yerleşmelerinin bazıları bulunuyor. Bildiğim kadarıyla Kibyra kazı ekibi burada, yakın geçmiş yıllarda yüzey araştırması yaptı. Bulgular ilçenin ve ovanın tarihi açısından önemli bilgileri işaret ediyor.

Gölhisar gölümüz var. Yıllardan beri gereken ilgiyi gösteremiyoruz. Bölge olarak yeterli imkanımız yok, zaten sorumluluk alanımız dışında. Milli Parklar Genel Müdürlüğü zaman zaman orayı gözden geçiriyor. Ama halihazırda gölün geleceği için somut bir çalışma yok. Yıllar içinde ortaya çıkan kuraklık nedeniyle suyun kapasitesi iyice azalmış durumda. Devlet Su İşleri(DSİ) sağ olsun hem Dalaman Çayı, hem de göl üzerinde zaman zaman değerli çalışmalar yapıyor. Dalaman Çayının temizlenmesi için bir projesi var. Islahı, su yatağı üzerinde suyun akışını etkileyen yabani bitkilerin temizliği, alüvyon veya toprak birikmesinin önüne geçilmesi gibi! Bu projenin 45 Milyon TL gibi bir kaynağa ihtiyacı var. O nedenle bahsettiğimiz şekilde hayata geçer mi bilmiyorum doğrusu. Gerçekleşirse Dalaman Çayının geleceği açısından çok önemli bir katkı sağlayacağına inanıyoruz.

Anlaşılan sizin bölgedeki Dalaman Çayı güzergahına DSİ bakıyor.

6Evet, DSİ bakıyor. Bizim önümüzdeki dönem için ayrı bir projemiz var. Gölhisar gölünde kapalı sulama sistemine geçmek istiyoruz. Projemiz DSİ’de. Toplam 90 bin dönüm arazi damlama sulama sistemi ve kapalı drenaj yöntemiyle sulanacak. Böylece gereksiz su israfını önlemiş olacağız. Çünkü şu anda yapılan hesaplamalara göre Dalaman Çayından alınan sulama suyun %45’i israf ediliyor. Yani şu anda kullanılan suyun yarısı ile biz bilimsel nitelikli bir sulama yapabileceğiz. Şimdiki ise son derece ilkel bir sulama.

Ben şöyle anlıyorum: Gölhisar bölgesinde yapılan sulama suyun israfına yol açıyor. Bunu önlemek için bir proje yaptınız DSİ’de şu anda. Tarımsal ilaçlama ambalaj atıklarının sarfiyat ve zararını en aza indirmek için ambalaj atık konteynerleri yerleştirdiniz, zaman zaman bunları kontrol edip tahliyesini sağlıyorsunuz. Doğal olarak ovadaki su kirlenmesi, su kaybı gibi çevresel ve ekonomik faktörlere dayalı önlemlerle fayda sağlıyorsunuz.

Dalaman Çayının kirliliğinin önlenmesi ve faydasının maksimum düzeye çıkarılması için sadece bizim çalışmamız yetmiyor. Aynı zamanda devamındaki yerleşmelerin arıtma sistemleri, atıkları, su veya dere bağlantılarıyla taşınan kirliliğin önlenmesi de önemli. Bizim Belediyemizin bütçesi 13 milyon. Oysa altyapı çalışması için gereken kaynak miktarı 42 milyon. Halen devam ediyor. Bu şartlarda Dalaman Çayının kirlilik sorunlarının en aza indirilmesi belediyemiz için çok önemli.

7

Atıksu arıtma tesisinizin sorumluluğu kimde?

Sorumluluk tamamıyla Belediyemizde, Gölhisar Belediyesi’nin kendi malı yani. Burdur Büyükşehir statüsünde olmadığı için Bölgemizde DSİ sorumluluğu dışında kalan yer ve işler Belediyemiz sorumluluk alanına giriyor. Dolayısıyla yaptığımız işlerin harcı borcu da, geliri de bize ait. Arıtma tesisi binamız ve arsamız bizim mülkiyetimizde.

Peki ovaya bakan köylerin yerleşme atık suları nasıl bertaraf ediliyor. Kanalizasyon var mı?

Kanalizasyon yok. Tümünde fosseptik çukurları var. Kanalizasyon yapılmasını gerektirecek yoğun yerleşimlerimiz yok zaten… O nedenle kanalizasyon kirlenmesi yok denecek kadar az.”

BURDUR İL ÇEVRE DURUM RAPORUNDAN
Söyleşinin sonrası keyfi bir sohbet olarak devam etti. Başkanlığın zorluğu, işlerin yoğunluğu, gündelik faaliyetlerin kişisel zamana fırsat vermemesi… gibi!
Dr.RamazanCanural ile yaptığımız kısa sohbet-söyleşiden sonra Burdur İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü 2014 ve 2015 yılları Çevre Durum Raporuna göz attık. İlk olarak Dalaman Çayının Burdur il sınırlarındaki uzunluğunun 44.5 kilometre, sulama suyu değerinin C2S1(orta tuzlu, az sodyumlu), arıtma tesisinin 4500 ton/gün ve 22.000 nüfus kapasiteli, olduğunu öğrendik.

8

2014 Raporunun 101. sayfasında yer alan “İl sınırları içindeki il/ilçelerde atıksuların yol açtığı kirlenmenin nedenleri” başlıklı bölüm çizelgesinde Kirlilik nedenleri olarak sayılan tüm maddelerin Gölhisar sırasındaki kutucuklarda işaretlendiğini gördük. Durumun 2015 yılı raporuna nasıl yansıdığını görmek istediğimizde ise karşımıza aynı çizelge çıktı.Her iki yılın raporuna göre Gölhisar’daki “Kirlilik Nedenleri: a. Kanalizasyon şebekesinin olmaması veya yetersiz olması / b. Yerleşim yerlerinde evsel nitelikli atıksuların arıtılmaması / c. Büyük sanayi kuruluşlarının atıksularını arıtmaması / d. Küçük sanayilerde toplu arıtmanın olmaması / e. Foseptik çukurların sağlıklı şekilde inşa edilmemesi / f. Foseptik atıkların vidanjörlerle çekildikten sonra gelişigüzel yerlere boşaltılması / g. Zirai mücadele ilaçlarının kullanımı / h. Kimyasal gübre kullanımı / k. Hayvancılık atıkları / ı. Maden atıkları / m. Diğer.”

Bu çizelge menüsünde (i) ve (j) seçeneklerinin işaretlenmediği dikkati çekiyor. Çünkü bu seçenekler arıtma tesisinin çalışıp çalışmadığı ve personelin yeterli olup olmadığını belirlemek üzere sıraya alınmış. Arıtma tesisi olduğu ve çalıştığı için işaretlenmemiş.

Çizelge ile belirlenmeye çalışılan tam olarak şu: İl sınırları içindeki bağlı ilçelerde kirlenmeye yol açabilecek ya da yol açan unsurlar. Çizelgede bir maddenin işaretlenmiş olması o ilçede aynı tür kirliliğin olduğu anlamına gelmiyor sanırım. Daha açığı, potansiyel olarak kirletme, kirliliğe yol açma olasılığı olan unsurlar sıralanıyor. Bunlara Bakanlık raporları düzeyinde dikkat çekiliyor.

Anlaşılan o, biz Gölhisar’a bir sefer daha yapacak, ovayı gezip gözlemleyerek zaman geçireceğiz. Umarız Belediye Başkanı Ramazan Canural bize eşlik eder ve o gün söz verdiği gibi birlikte gezeriz.

9

YUSUFÇA’DAN CORUM’A BÜYÜK KANAL
Söyleşi bitti. Şimdi önceki hafta bıraktığımız yerden devam ediyoruz.

Bu gezideki ekip arkadaşlarım Cüneyt Zeytinci ve Hakan Keysan’la birlikte Gölhisar’dan çıkıp Denizli Burdur karayoluna bağlanan ilçe yoluna girdiğimizde, ilk vardığımız yerleşim Yusufça Köyü. Dalaman nehri açıklarından akıyor. Köyden yaklaşık 3.5 km. mesafede Gölhisar ilçe sınırları içindeki son su dağıtma regülatörü, Dalaman Çayından gelen suyun bir bölümünü buradan sulama kanallarına aktarıyor.

DSİ’ye ait olan sulama kanalı aslında oldukça uzun. Acıpayam ovasına doğru eşeler dağ silsilesi eteklerinde yerleşik tüm köy ve mahallelerin topraklarını sulayan ana kanal diyebiliriz. Yusufçaönlerinde Dalaman Çayından ayrılan kanal Denizli-Burdur sınırında, Burdur topraklarında kalan Çamköy’e kadar nehre kısmen paralel bir yolculuk yapıyor. Burada kanal nehirden uzaklaşıyor. Ana yoldan Gölhisar’a ayrılan kavşaktaki kuru dere yatağını geçip 8.5 km. sonra, Acıpayam köylerinden Darıveren açıklarında Dalaman Çayı ile yeniden birleşiyor. Burada nehirden beslenerek ovada Burdur Denizli karayolunu buluyor. 19. km’de Denizli-Burdur devlet karayolunu aşıp Kumafşarı köyünün bir kilometre kadar açığından karşıya geçiyor. Ova’nın bu bölümünden 2 kilometre sonra Eşeler dağ silsilesi eteklerine ulaşıyor. Buradan devam eden uzun yolculuğu Corum köyü üstünden, tarım arazileri ortasında bulunan Corum gölüne kadar uzanıyor. Toplam 55-60 km’lik güzergahı boyunca Kumafşarı, Gümüş, Yazır, Dodurgalar, Yumrutaş, Yeşildere ve Corum mahallelerinin dağ eteğinden ovaya uzanan tarım arazilerini suluyor. Dağın ovayla birleştiği koda uygun inşa edildiğinden, tüm yolculuğu boyunca dağ silsilesinin ovaya oturan çizgisini takip eden girintili çıkıntılı bir seyir izliyor.

10

Yusufça kanalı önemli. Üzerinde bu kadar ayrıntılı verilerle durmamızın sebebini açıklayalım.

Bundan sonra yazıya dökeceğimiz gezi safhalarında görüleceği gibi, Denizli toprakları, Dalaman Çayı suyundan en fazla bu kanal vasıtasıyla yararlanıyor. Sonraki yolculuğu boyunca, Acıpayam ovasını ortadan kesip geçen Kurudere ile birleşme noktasına kadar nehrin sulamaya faydası daha marjinal kalıyor. Zaten ovanın kenarından gelip Kelekçi’ye, Gireniz vadisine kadar devam eden yolculuğu boyunca arazi yeterince sulak. Çoğu yerde kaynak suları arazilerin sulama ihtiyacını besliyor. Dalaman suyunun kullanılmadığını bile söyleyebiliriz. İhtiyacı olan topraklar ise Çayın suyunu oldukça ihtiyatlı kullanıyor. Çünkü nehrin kirlilik sorunu, Acıpayam topraklarında ilerledikçe giderek artma eğilimi taşıyor, ilerledikçe belirgin bir fiziki kirliliğe dönüşüyor.
(Devam edecek)

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı